‘Bana karşı dosdoğru davranın’
Hz. Ali (a.s.), ordu komutanlarına yazdığı mektupta buyurdu ki: “Bana karşı dosdoğru davranmazsanız, bilin ki benim yanımda doğru gidişini eğriltip, yoldan sapan kimseden daha aşağılık hiç kimse yoktur. Ona büyük bir ceza vereceğim! O benim yanımdan kaçacak ruhsat da bulamaz”
24.04.2023 09:18:00





Hz. Ali Efendimiz, Muaviye'ye yazdığı mektupta buyurdu ki:
"Zulüm ve yalancılık, kişiyi hem dünyasında hem de ahiretinde helake götürür. Ayıbını araştıranlar katında böyle kişilerin ayıbı ve fesadı, er-geç ortaya çıkar. Kaybettiğini geri getiremeyeceğini sen de biliyorsun. Bazıları doğru olmayan işleri yapmaya niyetlendiler, Allah'ın hükmünü tevil ettiler. Allah da onları yalancı saydı. İyi akıbeti olanların sevindiği; yularını şeytanın eline vererek ona karşı direnmeksizin onun sürdüğü yere giden kişinin de pişman olacağı günden sakın.
Bizi, ehli olmadığın halde, Kur'an'ın hükmüne çağırdın. Senin çağrına değil, Kur'an'ın hükmüne uyduk.
(...) Dünya insanı başka şeylerden gafil kılacak şekilde oyalar. Dünya peşinde koşanlar, ona karşı daha hırslı olma ve aşırı istekle yanıp tutuşmaktan başka bir şey elde edemediler. İnsanı elde ettiği şeyler, elde etmediği şeylerden ihtiyaçsız kılmaz. Dolayısıyla (bir gün mutlaka) topladıklarıyla kendisi arasında ayrılık ve sağlam kılıp düzene soktuklarının dağılması söz konusudur. Geçmiş şeylerden ibret alırsan, gelecek şeylere korur gözetirsin."
Hz. Ali (a.s.), ordu komutanlarına yazdığı mektupta şöyle buyurdu:
"Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebu Tâlib'den silah arkadaşlarına... Emir sahibinin eline bir mal geçtiğinde veya bir nimete özgü kılındığında emri altındakilere karşı değişmemesi gerekir. Aksine, Allah'ın kendisine verdiği nimetler, O'nun kullarına yakınlaşmasına ve kardeşlerine karşı merhametli olmasına neden olmalıdır.
Bilin ki, sizin üzerimde olan hakkınız sizden savaş hali dışında hiçbir işi gizlememem, Allah'ın hükümlerini icra etme dışında hiçbir işi sizlere danışmadan yapmamam, hakkınız olan bir şeyi yeri gelince ertelememem, yapmadıkça durmamam ve hakkınızı eşit şekilde vermemdir. Bunları yaptığım zaman, Allah'ın size nimet vermesi kaçınılmazdır. Benim sizin üzerinizdeki hakkım ise bana itaat etmeniz, çağırdığımda geri kalmaktan kaçınmamanız, hayrınıza gördüğüm işleri yapmakta kusur etmemeniz, hak uğruna zahmetlere girişmeniz, sıkıntılara katlanmanızdır. Bu konuda bana karşı dosdoğru davranmazsanız, benim yanımda doğru gidişini eğriltip, yoldan sapan kimseden daha aşağılık hiç kimse yoktur. Ona büyük bir ceza vereceğim! O benim yanımdan kaçacak ruhsat da bulamaz!
Dolayısıyla da bunu emirlerinizden alın ve Allah'ın işlerinizi ıslah ettiği şeylerde onlara itaat edin. Ve's-Selam."
Beytü'l-mal görevlilerine yazdığı mektupta ise şöyle buyurdu: "Allah'ın kulu Mü'minlerin Emiri'nden vergi toplayanlara... Ancak kendisine kaçınılmaz olarak gelecek olan sorgu gününden çekinmeyen kimse, orada kendisini koruyacak şeyi önceden hazırlamaz. Bilesiniz ki, sorumluluğunuz kolaydır ama ecri büyüktür. Allah'ın nehyettiği azgınlığın, düşmanlığın, kötülüğün korkulacak bir cezası olmasaydı bile, ondan kaçınmakta o kadar sevap var ki, onu elde etmeye çalışmakta bir mazeret/bahane olamaz. O halde halka insaflı muamele edin, ihtiyaçlarını karşılamada sabırlı olun. Çünkü siz halkın hazine memurları, ümmetin vekilleri, imamların elçilerisiniz. İhtiyacı olanın ihtiyacını karşılamada geç davranıp kızdırmayın ve istediğini elde etmesine engel olmayın. Haraç almak için halkın yazlık, kışlık giysilerini satmayın. İşlerini gördükleri, yüklerini taşıdıkları hayvanlara, hizmetlerindeki kölelere dokunmayın. Bir dirhem için, kimseyi kırbaçla dövmeyin. İnsanlardan Müslüman veya zimmet altında bulunanların mallarına dokunmayın. Ancak Müslümanlara karşı kullandıkları atlara, silahlara el koyun. Çünkü bunları İslam düşmanlarının ellerine verip onların güçlenmesini sağlamak, bir Müslüman'a yakışmaz. Başkalarının hayrını düşünmeyi esirgemeyin. Askerlere iyi davranın, halka yardımdan geri kalmayın, Allah'ın dinini, kuvvetten mahrum bırakmayın. Allah'ın yolunda üzerinize düşeni hakkıyla eda edin. Allah, bizim ve sizin çabamız oranında kendisine şükretmemizi ve gücümüzün yettiğince yardımda bulunmamızı istemiştir. Yüce ve büyük olan Allah'tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)
"Zulüm ve yalancılık, kişiyi hem dünyasında hem de ahiretinde helake götürür. Ayıbını araştıranlar katında böyle kişilerin ayıbı ve fesadı, er-geç ortaya çıkar. Kaybettiğini geri getiremeyeceğini sen de biliyorsun. Bazıları doğru olmayan işleri yapmaya niyetlendiler, Allah'ın hükmünü tevil ettiler. Allah da onları yalancı saydı. İyi akıbeti olanların sevindiği; yularını şeytanın eline vererek ona karşı direnmeksizin onun sürdüğü yere giden kişinin de pişman olacağı günden sakın.
Bizi, ehli olmadığın halde, Kur'an'ın hükmüne çağırdın. Senin çağrına değil, Kur'an'ın hükmüne uyduk.
(...) Dünya insanı başka şeylerden gafil kılacak şekilde oyalar. Dünya peşinde koşanlar, ona karşı daha hırslı olma ve aşırı istekle yanıp tutuşmaktan başka bir şey elde edemediler. İnsanı elde ettiği şeyler, elde etmediği şeylerden ihtiyaçsız kılmaz. Dolayısıyla (bir gün mutlaka) topladıklarıyla kendisi arasında ayrılık ve sağlam kılıp düzene soktuklarının dağılması söz konusudur. Geçmiş şeylerden ibret alırsan, gelecek şeylere korur gözetirsin."
Hz. Ali (a.s.), ordu komutanlarına yazdığı mektupta şöyle buyurdu:
"Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emiri Ali b. Ebu Tâlib'den silah arkadaşlarına... Emir sahibinin eline bir mal geçtiğinde veya bir nimete özgü kılındığında emri altındakilere karşı değişmemesi gerekir. Aksine, Allah'ın kendisine verdiği nimetler, O'nun kullarına yakınlaşmasına ve kardeşlerine karşı merhametli olmasına neden olmalıdır.
Bilin ki, sizin üzerimde olan hakkınız sizden savaş hali dışında hiçbir işi gizlememem, Allah'ın hükümlerini icra etme dışında hiçbir işi sizlere danışmadan yapmamam, hakkınız olan bir şeyi yeri gelince ertelememem, yapmadıkça durmamam ve hakkınızı eşit şekilde vermemdir. Bunları yaptığım zaman, Allah'ın size nimet vermesi kaçınılmazdır. Benim sizin üzerinizdeki hakkım ise bana itaat etmeniz, çağırdığımda geri kalmaktan kaçınmamanız, hayrınıza gördüğüm işleri yapmakta kusur etmemeniz, hak uğruna zahmetlere girişmeniz, sıkıntılara katlanmanızdır. Bu konuda bana karşı dosdoğru davranmazsanız, benim yanımda doğru gidişini eğriltip, yoldan sapan kimseden daha aşağılık hiç kimse yoktur. Ona büyük bir ceza vereceğim! O benim yanımdan kaçacak ruhsat da bulamaz!
Dolayısıyla da bunu emirlerinizden alın ve Allah'ın işlerinizi ıslah ettiği şeylerde onlara itaat edin. Ve's-Selam."
Beytü'l-mal görevlilerine yazdığı mektupta ise şöyle buyurdu: "Allah'ın kulu Mü'minlerin Emiri'nden vergi toplayanlara... Ancak kendisine kaçınılmaz olarak gelecek olan sorgu gününden çekinmeyen kimse, orada kendisini koruyacak şeyi önceden hazırlamaz. Bilesiniz ki, sorumluluğunuz kolaydır ama ecri büyüktür. Allah'ın nehyettiği azgınlığın, düşmanlığın, kötülüğün korkulacak bir cezası olmasaydı bile, ondan kaçınmakta o kadar sevap var ki, onu elde etmeye çalışmakta bir mazeret/bahane olamaz. O halde halka insaflı muamele edin, ihtiyaçlarını karşılamada sabırlı olun. Çünkü siz halkın hazine memurları, ümmetin vekilleri, imamların elçilerisiniz. İhtiyacı olanın ihtiyacını karşılamada geç davranıp kızdırmayın ve istediğini elde etmesine engel olmayın. Haraç almak için halkın yazlık, kışlık giysilerini satmayın. İşlerini gördükleri, yüklerini taşıdıkları hayvanlara, hizmetlerindeki kölelere dokunmayın. Bir dirhem için, kimseyi kırbaçla dövmeyin. İnsanlardan Müslüman veya zimmet altında bulunanların mallarına dokunmayın. Ancak Müslümanlara karşı kullandıkları atlara, silahlara el koyun. Çünkü bunları İslam düşmanlarının ellerine verip onların güçlenmesini sağlamak, bir Müslüman'a yakışmaz. Başkalarının hayrını düşünmeyi esirgemeyin. Askerlere iyi davranın, halka yardımdan geri kalmayın, Allah'ın dinini, kuvvetten mahrum bırakmayın. Allah'ın yolunda üzerinize düşeni hakkıyla eda edin. Allah, bizim ve sizin çabamız oranında kendisine şükretmemizi ve gücümüzün yettiğince yardımda bulunmamızı istemiştir. Yüce ve büyük olan Allah'tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.