Tarih ve Düşünce Kitapları'ndan çıkan Mehmet Maruf imzalı 'Ayna Bizim Olmalı' isimli eser belki asırlardan beri söylenen pekçok yalana anlamlı cevaplar veriyor. 'Nedir bu yalanlar' diye sorarsanız, işte size cevap; kitabın ilk makalesine bir göz atalım:
"Size hemen bir soru sorsam ve desem ki: İlk yazıyı kim buldu? Vereceğiniz cevap tabii ki "Sümerler" olur. Peki; "İlk peygamber ve aynı zamanda ilk insan olan Hz. Adem'e kaç suhuf indirildi?" diye sorsam, eminim biraz düşündükten sonra "On suhuf" yanıtını verirsiniz. Öyleyse, hani ilk yazıyı Sümerler bulmuştu? Eğer biz Hz. Âdem'e Allah'ın bütün isimleri öğrettiğini ve O'na on suhuf indirdiğini, Cebrail (as) kendisine yazı yazmayı öğrettiği için inen sayfaları kendi el yazısıyla yazdığını, dünyada ilk defa çiftçilik yapan insan olarak örs, çekiç, kerpeten gibi aletleri kullandığını, demirciliğin kendisine öğretildiğini ve demirden yaptığı ilk şeyin bıçak olduğunu kabul ediyorsak, Sümerlerden önce de sadece yazının değil "bir medeniyet"in var olduğunu anlamış durumdayız demektir. Böylelikle modern bilimin tasnif ederken kullandığı Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Tunç Devri vs. gibi bir kabulü de reddetmiş oluruz.
Birçok Batılı tarihçiye göre bilimsel düşünce 28 Mayıs 585 ile başlar. Çünkü bu tarih, önceden duyurulan ilk güneş tutulmasının günüdür ve olayın kahramanı Yunanlı filozof Tales'tir. Oysa ki Yunan felsefesinden önce düşünce tarihini, Tales'ten önce düşünürleri yok sayan modern bilim tarihçileri gerçeği yansıtmış olmazlar."
Evet yazar burada çok haklı tespitler yapıyor ve modern bilimin kurucuları olarak ilan edilen Batılıların aslında kendilerinden öncekileri inkar eden bir mantıkla hareket ettiklerini delilleriyle gösteriyor. Tabii bu sıradan bir inkar değil. Planlı, programlı ve hedefi büyük.
İsterseniz tekrar kitaba dönelim ve şu satırları izleyelim:
"Bütün isimlerin kendisine Allah tarafından öğretildiği, Cebrail (a.s)'ın kendisine yazı yazmayı öğrettiği ve dünyada ilk defa çiftçilik yapan peygamber olarak Hz. Adem'den; kendisinden önceki devirlere ait bütün ilimleri kendisinde toplayan, önceki dönemlerde astronomi ve matematik konularını gözden geçiren ve terzilik yapan Hz. İdris'e, Allah'ın vahyi ve kontrolü altında gemi yapan Hz. Nuh'a; kumaş ve elbise ticaretiyle uğraşan, çiftçilik yapan Hz. İbrahim'e; yaban atlarını yakalayıp ehlileştiren ve onlara ilk defa binen Hz. İsmail'e; Mısır'da maliye vezirliği yapan Hz. Yusuf'a; demiri yumuşatıp istediği şekle sokan, ilk defa zırhlı gömleği yapan ve giyen Hz. Davud'a, dağların arasında demirden perde ören üstünü de erimiş bakır döken Hz. Zülkarneyn'e, marangozluk yapan Hz. Zekeriya'ya kadar bütün peygamberler yoğunluk olarak Mısır ve Mezopotamya'da zuhur etmişlerdir.
Gerçek şudur ki; peygamberlerin insanlık tarihini etkilemeleri sadece inanç boyutunda kalmamış; sosyal, siyasal, ekonomik, sanatsal, entellektüel kısaca bütün beşeri alanlarda devrim çapında katkıları olmuştur. Çünkü Allah peygamberlere nübüvvetle birlikte ilim, kitap ve hikmet de vermiştir."
Bu satırlar da bize batının hedefini gösteriyor aslında. Bir de sadece ilmin değil, hikmetin ve tabii ki dünyayı şekillendirmeye yarayan bilimin de kurucusunun hangi adreslerde aranması gerektiği gerçeğini de.
O zaman soruyoruz, yüzyıllardır batıya karşı bu zaafımız ve kompleksimiz niye ki?
Özetli; Ayna bizim olmalı...
"Size hemen bir soru sorsam ve desem ki: İlk yazıyı kim buldu? Vereceğiniz cevap tabii ki "Sümerler" olur. Peki; "İlk peygamber ve aynı zamanda ilk insan olan Hz. Adem'e kaç suhuf indirildi?" diye sorsam, eminim biraz düşündükten sonra "On suhuf" yanıtını verirsiniz. Öyleyse, hani ilk yazıyı Sümerler bulmuştu? Eğer biz Hz. Âdem'e Allah'ın bütün isimleri öğrettiğini ve O'na on suhuf indirdiğini, Cebrail (as) kendisine yazı yazmayı öğrettiği için inen sayfaları kendi el yazısıyla yazdığını, dünyada ilk defa çiftçilik yapan insan olarak örs, çekiç, kerpeten gibi aletleri kullandığını, demirciliğin kendisine öğretildiğini ve demirden yaptığı ilk şeyin bıçak olduğunu kabul ediyorsak, Sümerlerden önce de sadece yazının değil "bir medeniyet"in var olduğunu anlamış durumdayız demektir. Böylelikle modern bilimin tasnif ederken kullandığı Taş Devri, Cilalı Taş Devri, Tunç Devri vs. gibi bir kabulü de reddetmiş oluruz.
Birçok Batılı tarihçiye göre bilimsel düşünce 28 Mayıs 585 ile başlar. Çünkü bu tarih, önceden duyurulan ilk güneş tutulmasının günüdür ve olayın kahramanı Yunanlı filozof Tales'tir. Oysa ki Yunan felsefesinden önce düşünce tarihini, Tales'ten önce düşünürleri yok sayan modern bilim tarihçileri gerçeği yansıtmış olmazlar."
Evet yazar burada çok haklı tespitler yapıyor ve modern bilimin kurucuları olarak ilan edilen Batılıların aslında kendilerinden öncekileri inkar eden bir mantıkla hareket ettiklerini delilleriyle gösteriyor. Tabii bu sıradan bir inkar değil. Planlı, programlı ve hedefi büyük.
İsterseniz tekrar kitaba dönelim ve şu satırları izleyelim:
"Bütün isimlerin kendisine Allah tarafından öğretildiği, Cebrail (a.s)'ın kendisine yazı yazmayı öğrettiği ve dünyada ilk defa çiftçilik yapan peygamber olarak Hz. Adem'den; kendisinden önceki devirlere ait bütün ilimleri kendisinde toplayan, önceki dönemlerde astronomi ve matematik konularını gözden geçiren ve terzilik yapan Hz. İdris'e, Allah'ın vahyi ve kontrolü altında gemi yapan Hz. Nuh'a; kumaş ve elbise ticaretiyle uğraşan, çiftçilik yapan Hz. İbrahim'e; yaban atlarını yakalayıp ehlileştiren ve onlara ilk defa binen Hz. İsmail'e; Mısır'da maliye vezirliği yapan Hz. Yusuf'a; demiri yumuşatıp istediği şekle sokan, ilk defa zırhlı gömleği yapan ve giyen Hz. Davud'a, dağların arasında demirden perde ören üstünü de erimiş bakır döken Hz. Zülkarneyn'e, marangozluk yapan Hz. Zekeriya'ya kadar bütün peygamberler yoğunluk olarak Mısır ve Mezopotamya'da zuhur etmişlerdir.
Gerçek şudur ki; peygamberlerin insanlık tarihini etkilemeleri sadece inanç boyutunda kalmamış; sosyal, siyasal, ekonomik, sanatsal, entellektüel kısaca bütün beşeri alanlarda devrim çapında katkıları olmuştur. Çünkü Allah peygamberlere nübüvvetle birlikte ilim, kitap ve hikmet de vermiştir."
Bu satırlar da bize batının hedefini gösteriyor aslında. Bir de sadece ilmin değil, hikmetin ve tabii ki dünyayı şekillendirmeye yarayan bilimin de kurucusunun hangi adreslerde aranması gerektiği gerçeğini de.
O zaman soruyoruz, yüzyıllardır batıya karşı bu zaafımız ve kompleksimiz niye ki?
Özetli; Ayna bizim olmalı...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.