'Aydınlıklar ve karanlıklar, O'nu değiştiremez'
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: "Geceler ve gündüzler Allah'ı eskitemez, aydınlıklar ve karanlıklar, O'nu değiştiremez. Hakkında bir had, nihayet, inkıtaa uğramak veya son söz konusu edilemez. Dil ve damak olmadan haber verir. Alet ve işitme cihazı olmadan işitir. Konuşur fakat laf söylemez"
07.07.2016 00:00:00
İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdu:
"Duyular, Allah'ı derk edemez ki hissedebilsin. O'na el değemez ki dokunulsun. Hali değişmez, halden hale de girmez. Geceler ve gündüzler O'nu eskitemez, aydınlıklar ve karanlıklar, O'nu değiştiremez. Herhangi bir parça, endam, organ, araz (ilinek), değişim ve ebaz ile (nicelikle) vasıflandırılamaz. Hakkında bir had, nihayet, inkıtaa uğramak veya son söz konusu edilemez. Eşyalar O'nu ihata edemez ki aşağı yukarı götürsün. Hiç bir şey O'nu yüklenemez ki eğsin veya düzeltsin. Ne eşyaların içine girmiş ve ne de onların içinden çıkmıştır. Dil ve damak olmadan haber verir. Alet ve işitme cihazı olmadan işitir. Konuşur, fakat laf söylemez. Korur, fakat koruyabilmek için çaba sarf etmez. İster, fakat içinden geçirmeksizin. Yumuşamadan sever ve razı olur, meşakkate girmeden kızar ve gazap eder. Olmasını istediği şeye ol der, o da oluverir; kulağa gelen sesle değil, işitilen bir nidayla da değil. Münezzeh olan Allah'ın kelamı yarattığı ve tecessüm ettirdiği fiilidir. O'ndan önce bir şey yoktu; eğer önce olmuş olsaydı şüphesiz o da ikinci ilah olurdu.
Allah, yokluğundan sonra oldu diye de söylenemez. Çünkü bu durumda Allah'a, sonradan oluşmuş sıfatlar isnat edilmiş olur, Allah ile O'nun sıfatları arasında bir ayırım söz konusu olamaz. Aynı zamanda kendisinin, kendi sıfatlarından fazlalığı da söz konusu değildir. Aksi takdirde yapan ve yapılan eşitlenmiş, bir şeyi örneksiz yaratanla, örneksiz yaratılan şey denklenmiş olur. Allah, yaratılanları başkasından alınmış örnek olmadan yaratmıştır. Mahlûkatı yaratırken yarattıklarından hiç kimseden yardım da istememiştir. Yeryüzünü yaratmış, meşgul olmadan tutmuş, bir yerde karar kılmadan sağlamlaştırmış, direksiz dikmiş, dayanaksız yükseltmiş, eğrisi-büğrüsü olmadan korumuş, paramparça olup dağılmasını engellemiş, çivilerini (dağları) sağlamlaştırmış, sıra dağları yan yana dizmiş, pınarları fışkırtmış, vadileri yarmıştır. Böylece bina ettiklerine gevşeklik ve pörsüklük yol bulmaz, kuvvetli kıldığı zayıf olmaz.
Her şey, O'na boyun eğmiş, azameti karşısında küçülmüştür. Hiçbir şey, O'nun saltanatından kaçıp başkasına sığınamaz ki fayda ve zararına engel olsun. O'nun hiç dengi yoktur ki O'na denk olabilsin. O'nun bir benzeri yoktur ki O'na eşit olabilsin. Mahlukatı hiç var olmamış gibi var ettikten sonra yok edecek olan O'dur. Dünyanın yaratılmasından sonra yok edilmesi, ilk defa yaratılması ve ilk defa düzene konmasından daha çok hayret edilecek bir şey değildir. Bütün hayvanlar; kuşlar, dört ayaklılar, ahırlarda veya otlaklarda otlayanlar, akıllı ve akılsız her çeşit ve sınıftan canlılar, bir sivrisineği yaratmak için birleşseler, O'nu yaratmaya güç yetiremezler! O'nu nasıl var edeceklerine dair bir yol bulamazlar. Bunu bilmek için akılları karışır ve sapıtır. Bütün kuvvetleri aciz kalır ve tükenir. Hepsi de zelil ve yenilgiyi kabul etmiş bir şekilde bu işten vazgeçerler. O sivrisineği hiçbir zaman var edemeyecekleri için acziyetlerini itiraf ederler, O'nu hiç yok edemeyeceklerini de kabullenirler."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
"Duyular, Allah'ı derk edemez ki hissedebilsin. O'na el değemez ki dokunulsun. Hali değişmez, halden hale de girmez. Geceler ve gündüzler O'nu eskitemez, aydınlıklar ve karanlıklar, O'nu değiştiremez. Herhangi bir parça, endam, organ, araz (ilinek), değişim ve ebaz ile (nicelikle) vasıflandırılamaz. Hakkında bir had, nihayet, inkıtaa uğramak veya son söz konusu edilemez. Eşyalar O'nu ihata edemez ki aşağı yukarı götürsün. Hiç bir şey O'nu yüklenemez ki eğsin veya düzeltsin. Ne eşyaların içine girmiş ve ne de onların içinden çıkmıştır. Dil ve damak olmadan haber verir. Alet ve işitme cihazı olmadan işitir. Konuşur, fakat laf söylemez. Korur, fakat koruyabilmek için çaba sarf etmez. İster, fakat içinden geçirmeksizin. Yumuşamadan sever ve razı olur, meşakkate girmeden kızar ve gazap eder. Olmasını istediği şeye ol der, o da oluverir; kulağa gelen sesle değil, işitilen bir nidayla da değil. Münezzeh olan Allah'ın kelamı yarattığı ve tecessüm ettirdiği fiilidir. O'ndan önce bir şey yoktu; eğer önce olmuş olsaydı şüphesiz o da ikinci ilah olurdu.
Allah, yokluğundan sonra oldu diye de söylenemez. Çünkü bu durumda Allah'a, sonradan oluşmuş sıfatlar isnat edilmiş olur, Allah ile O'nun sıfatları arasında bir ayırım söz konusu olamaz. Aynı zamanda kendisinin, kendi sıfatlarından fazlalığı da söz konusu değildir. Aksi takdirde yapan ve yapılan eşitlenmiş, bir şeyi örneksiz yaratanla, örneksiz yaratılan şey denklenmiş olur. Allah, yaratılanları başkasından alınmış örnek olmadan yaratmıştır. Mahlûkatı yaratırken yarattıklarından hiç kimseden yardım da istememiştir. Yeryüzünü yaratmış, meşgul olmadan tutmuş, bir yerde karar kılmadan sağlamlaştırmış, direksiz dikmiş, dayanaksız yükseltmiş, eğrisi-büğrüsü olmadan korumuş, paramparça olup dağılmasını engellemiş, çivilerini (dağları) sağlamlaştırmış, sıra dağları yan yana dizmiş, pınarları fışkırtmış, vadileri yarmıştır. Böylece bina ettiklerine gevşeklik ve pörsüklük yol bulmaz, kuvvetli kıldığı zayıf olmaz.
Her şey, O'na boyun eğmiş, azameti karşısında küçülmüştür. Hiçbir şey, O'nun saltanatından kaçıp başkasına sığınamaz ki fayda ve zararına engel olsun. O'nun hiç dengi yoktur ki O'na denk olabilsin. O'nun bir benzeri yoktur ki O'na eşit olabilsin. Mahlukatı hiç var olmamış gibi var ettikten sonra yok edecek olan O'dur. Dünyanın yaratılmasından sonra yok edilmesi, ilk defa yaratılması ve ilk defa düzene konmasından daha çok hayret edilecek bir şey değildir. Bütün hayvanlar; kuşlar, dört ayaklılar, ahırlarda veya otlaklarda otlayanlar, akıllı ve akılsız her çeşit ve sınıftan canlılar, bir sivrisineği yaratmak için birleşseler, O'nu yaratmaya güç yetiremezler! O'nu nasıl var edeceklerine dair bir yol bulamazlar. Bunu bilmek için akılları karışır ve sapıtır. Bütün kuvvetleri aciz kalır ve tükenir. Hepsi de zelil ve yenilgiyi kabul etmiş bir şekilde bu işten vazgeçerler. O sivrisineği hiçbir zaman var edemeyecekleri için acziyetlerini itiraf ederler, O'nu hiç yok edemeyeceklerini de kabullenirler."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.