acac17 Mart'ta başlaması planlanan Hırvatistan'ın Avrupa Birliği ile müzakere süreci, eski savaş suçlusu Gotovina adlı generalin Hırvat yönetimce tutuklanmadığı için askıya alındı.
Hırvatlar bunun şokunu üzerlerinden atmaya çalışırlarken buna benzer sürecin Türkiye'yle de emsal teşkil edip etmeyeceği tartışılmaya başlandı.
Türkiye'ye Ankara protokolünü Güney Kıbrıs Rum yönetimi ile de tatbik ederek 3 Ekim'e kadar imzalaması şartını koyan Avrupa Birliği, alınan yeni kararla aynı zamanda dolaylı yollardan Türkiye'ye de, kim ne derse desin,mesajlar göndermiş oldu.
"Hırvatlar'ın garantisinin olmadığı görüldü" gibi Türkiye'nin de " uygun moda gelinmediği sürece ilişkiler tekrardan gözden geçirilebilir"şeklinde bir algılama sürecine girilmiş olması anlamlı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ankara anlaşmasının parafe edildiğini söyledikten sonra sözler verilmiş ise mutlak surette yerine getirilecektir diyerek imzalama yönünde iradelerinin olduğunu belirtti.
Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları özellikle Türkiye'ye karşı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Türk polisinin tutumundan başlayarak konuyu yeni bir süreçte ele alıp Türkiye'yi sorgulama odasına çekecekler.
İngiliz polisinin ırkçı tutumu resmi kaynaklarca doğrulanmasına rağmen, Fransız emniyetinin sorgusuz sualsiz tutuklamalarına rağmen, Alman güvenlik birimlerinin etnik şiddeti körüklemelerine rağmen ibrenin Türkiye'yi göstermesi Türkiye'nin sorgulama sürecinde epeyce tutulacağının işaretini veriyor.
Hırvatistan ile ilgili alınan frenleme kararı her ne kadar birebir Türkiye ile örtüşmüyor görünse de Birlik ülkelerindeki hükümet ve devlet başkanlarının beyanları ve muhaliflerin antipatik değerlendirmeleri Türkiye'nin yeniden ve zorlu bir süreç yaşayacağına delalet.
Avrupa Birliği ülkelerinde yükselen müslüman karşıtlığı, etnik şiddet, ekonomik çöküntü ve politik yozlaşmalar suni perdelerle kapatılarak gözboyanmaya çalışılıyor veasli gerçeklerden uzak değerlendirmeler yapılarak katılımcı üyelere karşı ikili tavır sergileniyor.
"Hırvatistan üzerinden Türkiye'ye baskı yapılıyor ya da yapılması planlanıyor"tezlerine karşı çıkanların Avrupa muhalefetine kulak vermeleri lazım.
Avrupa treninin arka kompartımanında tutunmaya çalışan Türkiye'nin tutunduğu yeri iyi görmesi gerekmez mi?
Hırvatlar bunun şokunu üzerlerinden atmaya çalışırlarken buna benzer sürecin Türkiye'yle de emsal teşkil edip etmeyeceği tartışılmaya başlandı.
Türkiye'ye Ankara protokolünü Güney Kıbrıs Rum yönetimi ile de tatbik ederek 3 Ekim'e kadar imzalaması şartını koyan Avrupa Birliği, alınan yeni kararla aynı zamanda dolaylı yollardan Türkiye'ye de, kim ne derse desin,mesajlar göndermiş oldu.
"Hırvatlar'ın garantisinin olmadığı görüldü" gibi Türkiye'nin de " uygun moda gelinmediği sürece ilişkiler tekrardan gözden geçirilebilir"şeklinde bir algılama sürecine girilmiş olması anlamlı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ankara anlaşmasının parafe edildiğini söyledikten sonra sözler verilmiş ise mutlak surette yerine getirilecektir diyerek imzalama yönünde iradelerinin olduğunu belirtti.
Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları özellikle Türkiye'ye karşı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde Türk polisinin tutumundan başlayarak konuyu yeni bir süreçte ele alıp Türkiye'yi sorgulama odasına çekecekler.
İngiliz polisinin ırkçı tutumu resmi kaynaklarca doğrulanmasına rağmen, Fransız emniyetinin sorgusuz sualsiz tutuklamalarına rağmen, Alman güvenlik birimlerinin etnik şiddeti körüklemelerine rağmen ibrenin Türkiye'yi göstermesi Türkiye'nin sorgulama sürecinde epeyce tutulacağının işaretini veriyor.
Hırvatistan ile ilgili alınan frenleme kararı her ne kadar birebir Türkiye ile örtüşmüyor görünse de Birlik ülkelerindeki hükümet ve devlet başkanlarının beyanları ve muhaliflerin antipatik değerlendirmeleri Türkiye'nin yeniden ve zorlu bir süreç yaşayacağına delalet.
Avrupa Birliği ülkelerinde yükselen müslüman karşıtlığı, etnik şiddet, ekonomik çöküntü ve politik yozlaşmalar suni perdelerle kapatılarak gözboyanmaya çalışılıyor veasli gerçeklerden uzak değerlendirmeler yapılarak katılımcı üyelere karşı ikili tavır sergileniyor.
"Hırvatistan üzerinden Türkiye'ye baskı yapılıyor ya da yapılması planlanıyor"tezlerine karşı çıkanların Avrupa muhalefetine kulak vermeleri lazım.
Avrupa treninin arka kompartımanında tutunmaya çalışan Türkiye'nin tutunduğu yeri iyi görmesi gerekmez mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005