Bir önceki yazımızda milli uyanışta Atatürk'ün rolünü anlatmaya çalışmıştık. Bu yazımızda da aynı konunun devamı niteliğinde birkaç şey daha hatırlatmaya çalışacağız.
Milli mücadelede, halkın uyanışı ve organize oluşunda, milli şuurun gelişmesinde ve kurtuluş meşalesinin yakılmasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün rolü asla inkâr edilemez. Onun destansı mücadelesini ve ortaya koyduğu inanılmaz kararlılığını anlamadan da Atatürk anlaşılamaz. Bu güne kadar Atatürk hakkında ağzı olan herkes konuştu. Herkes kendi penceresinden gördüğü kadarıyla Onu anlamaya ve anlatmaya çalıştı. Öyle dönemlerden geçildi ki adını ve ilkelerini kanunla korumaya kadar götürüp işi abartanlar oldu. Çoğu kimseler de "kaş yapayım derken göz çıkarttı." Onun sevgisini ve fikirlerini gönüllerde taç etmek dururken, heykellerde, resimlerde, rozetlerde yaşatmaya kalkıştılar. Bazılarının din fobisi depreştikçe Onu dinin karşısında duran biri gibi gösterdiler. Hâlbuki o dinin değil, dincilerin karşısındaydı. Din maskesi altında bu vatana millete ihanet eden, İngiliz ajanlarıyla kol kola gönül gönüle hizmet eden tekke ve zaviyeleri maske olarak kullanan sahte dindarların, sahte mollaların, sahte dervişlerin, karşısındaydı. Onun sahteler için sarf ettiği sözlerini kullanarak işin aslına karşıymış gibi gösterdiler. Bazen anlamadan, bazen art niyet taşıyarak…
İngiliz ajanlarıyla kol kola gönül gönüle olan sözde ve sahte dindarlar, sahte mollalar, sahte dervişlerin bazısı cehaletinden, bazısı ihanetinden, Onu ve soyunu kötü göstermeye, dinsizlikle itham etmeye kalkıştılar. Ve maalesef bunda da muvaffak oldular.
İddia ediyorum ki onu bugüne kadar en iyi anlayan ve anlatan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş olmuştur. 10 Ocak 2013 tarihinde Yeni Mesaj Gazetesinde yazdığı makalede Atatürk'ü her fırsatta kullanmaya çalışanlara güzel bir ders vererek gerçek manada Atatürk'e sahip çıkmıştır. Yazısından birkaç satır aktarmaya çalışalım: "Güzel Anadolu'nun her karışında bir maneviyat büyüğü, bir kahraman yatıyor.
Yapmak istediğimiz 1990'lı yıllarda ortaya koyduğumuz "dini bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüzdür" görüşümüzü bugün de hayata geçirmektir. Türk milleti, Mustafa Kemal'in riyasetinde gerçekleştirdiği bağımsızlık mücadelesini bu iki değeri birleştirerek kazanmıştı. "Vatan işgaline karşı mücadele, kaynakların talanına dur diyebilmek, bağımsızlığın korunması, namusumuza ve inancımıza karşı yapılacak müdafaa ancak dini ve milli bütünlük ile korunabilir" diyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devleti de aynı fikriyat ile kurulmuştur. Bu hakikati gören Atatürk, Türkiye ismini dahi 3 gün kaldığı Nevşehir'de, Hacı Bektaş'ın vekillerinden Cemaleddin Çelebi Dede ile beraber almıştır. Kurtuluş Savaşının kazanılmasında etkili olan o Kuvayı Milliye ruhu, azmini, yedi düvelle mücadele edebilme cesaretini manevi büyüklerin desteğinde bulmuştur.
Atatürk, ağzı dualı büyükleri cephenin her sathında hissettirmiştir. Hal böyle iken, Gazi'nin hakkında, arkasından itikadı ve dine bakışı konusunda yanlı ve yanlış bilgiler Türk milletine pompalanmıştır. Bilinçli olarak oynanan bu senaryo, Türk milletinin Ata'sına olan sevgi ve bağlılığını kullanarak, toplumu istenilen noktaya taşımak için bir yol olarak seçilmiştir. Atatürk'ün arkasından gelişen Cumhuriyet tarihi, "laiklik kisvesi arkasından dindar ile mücadele" ile geçmiştir. Bu süreçte baskılara ve yanlışlara direnemeyerek, dini ve milli duygularını muhafaza edemeyenler, maalesef Atatürk ile dindar kesimin arasının açılmasına sebeptir.
Gelinen noktada, "inancını yaşayan Müslüman Türk milleti hakkında, Atatürk'ten konuşamaz, ona saygı duyamaz, ona sahip çıkamaz" şeklindeki yanlış görüş değişmez bir kural halinde kabul edilmiştir…" (Prof. Dr. Haydar Baş/ 10.Ocak.2013/Yeni Mesaj) Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, hem Atatürk'e gerçek manada sahip çıkmakta hem de onun tarihte ortaya koyduğu mücadelenin benzerini gerçekleştirmektedir.
Dileriz milletimiz çok geç olmadan ve yeniden bir kurtuluş mücadelesi vermeden uyanır. Aksi takdirde gelecek günler, gerek milletimiz gerekse de geleceğimiz açısından pek de güzel görünmemektedir. Allah sonumuzu hayreyliye…
Milli mücadelede, halkın uyanışı ve organize oluşunda, milli şuurun gelişmesinde ve kurtuluş meşalesinin yakılmasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün rolü asla inkâr edilemez. Onun destansı mücadelesini ve ortaya koyduğu inanılmaz kararlılığını anlamadan da Atatürk anlaşılamaz. Bu güne kadar Atatürk hakkında ağzı olan herkes konuştu. Herkes kendi penceresinden gördüğü kadarıyla Onu anlamaya ve anlatmaya çalıştı. Öyle dönemlerden geçildi ki adını ve ilkelerini kanunla korumaya kadar götürüp işi abartanlar oldu. Çoğu kimseler de "kaş yapayım derken göz çıkarttı." Onun sevgisini ve fikirlerini gönüllerde taç etmek dururken, heykellerde, resimlerde, rozetlerde yaşatmaya kalkıştılar. Bazılarının din fobisi depreştikçe Onu dinin karşısında duran biri gibi gösterdiler. Hâlbuki o dinin değil, dincilerin karşısındaydı. Din maskesi altında bu vatana millete ihanet eden, İngiliz ajanlarıyla kol kola gönül gönüle hizmet eden tekke ve zaviyeleri maske olarak kullanan sahte dindarların, sahte mollaların, sahte dervişlerin, karşısındaydı. Onun sahteler için sarf ettiği sözlerini kullanarak işin aslına karşıymış gibi gösterdiler. Bazen anlamadan, bazen art niyet taşıyarak…
İngiliz ajanlarıyla kol kola gönül gönüle olan sözde ve sahte dindarlar, sahte mollalar, sahte dervişlerin bazısı cehaletinden, bazısı ihanetinden, Onu ve soyunu kötü göstermeye, dinsizlikle itham etmeye kalkıştılar. Ve maalesef bunda da muvaffak oldular.
İddia ediyorum ki onu bugüne kadar en iyi anlayan ve anlatan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş olmuştur. 10 Ocak 2013 tarihinde Yeni Mesaj Gazetesinde yazdığı makalede Atatürk'ü her fırsatta kullanmaya çalışanlara güzel bir ders vererek gerçek manada Atatürk'e sahip çıkmıştır. Yazısından birkaç satır aktarmaya çalışalım: "Güzel Anadolu'nun her karışında bir maneviyat büyüğü, bir kahraman yatıyor.
Yapmak istediğimiz 1990'lı yıllarda ortaya koyduğumuz "dini bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüzdür" görüşümüzü bugün de hayata geçirmektir. Türk milleti, Mustafa Kemal'in riyasetinde gerçekleştirdiği bağımsızlık mücadelesini bu iki değeri birleştirerek kazanmıştı. "Vatan işgaline karşı mücadele, kaynakların talanına dur diyebilmek, bağımsızlığın korunması, namusumuza ve inancımıza karşı yapılacak müdafaa ancak dini ve milli bütünlük ile korunabilir" diyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devleti de aynı fikriyat ile kurulmuştur. Bu hakikati gören Atatürk, Türkiye ismini dahi 3 gün kaldığı Nevşehir'de, Hacı Bektaş'ın vekillerinden Cemaleddin Çelebi Dede ile beraber almıştır. Kurtuluş Savaşının kazanılmasında etkili olan o Kuvayı Milliye ruhu, azmini, yedi düvelle mücadele edebilme cesaretini manevi büyüklerin desteğinde bulmuştur.
Atatürk, ağzı dualı büyükleri cephenin her sathında hissettirmiştir. Hal böyle iken, Gazi'nin hakkında, arkasından itikadı ve dine bakışı konusunda yanlı ve yanlış bilgiler Türk milletine pompalanmıştır. Bilinçli olarak oynanan bu senaryo, Türk milletinin Ata'sına olan sevgi ve bağlılığını kullanarak, toplumu istenilen noktaya taşımak için bir yol olarak seçilmiştir. Atatürk'ün arkasından gelişen Cumhuriyet tarihi, "laiklik kisvesi arkasından dindar ile mücadele" ile geçmiştir. Bu süreçte baskılara ve yanlışlara direnemeyerek, dini ve milli duygularını muhafaza edemeyenler, maalesef Atatürk ile dindar kesimin arasının açılmasına sebeptir.
Gelinen noktada, "inancını yaşayan Müslüman Türk milleti hakkında, Atatürk'ten konuşamaz, ona saygı duyamaz, ona sahip çıkamaz" şeklindeki yanlış görüş değişmez bir kural halinde kabul edilmiştir…" (Prof. Dr. Haydar Baş/ 10.Ocak.2013/Yeni Mesaj) Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, hem Atatürk'e gerçek manada sahip çıkmakta hem de onun tarihte ortaya koyduğu mücadelenin benzerini gerçekleştirmektedir.
Dileriz milletimiz çok geç olmadan ve yeniden bir kurtuluş mücadelesi vermeden uyanır. Aksi takdirde gelecek günler, gerek milletimiz gerekse de geleceğimiz açısından pek de güzel görünmemektedir. Allah sonumuzu hayreyliye…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025