Atatürk en zor şartlarda bile taviz vermemiştir
Tarih kitaplarında, ınkılap derslerinde bizler, Atatürk Samsun’a çıktı, Sivas Kongresi yapıldı, Erzurum Kongresi oldu; şu kararlar alındı, Ankara’da 23 Nisan günü Meclis açıldı diye okuduk
31.12.2021 00:50:00





Tarih kitaplarında, ınkılap derslerinde bizler, Atatürk Samsun'a çıktı, Sivas Kongresi yapıldı, Erzurum Kongresi oldu; şu kararlar alındı, Ankara'da 23 Nisan günü Meclis açıldı diye okuduk.
Oysa asıl anlatılması gereken, gençlerin bilmesi gereken; verilen mücadelede çekilen çiledir. Hangi zorluklar aşılarak yazılanlar yapılmıştır.
Mustafa Kemal, yılmayan, azmi ile yanındakilere her an örnek olan özel bir liderdir.
Bir taraftan işgal güçleri ile diğer yandan Padişah ve Saray'la uğraşmış; birazdan aktaracağız ilk Meclis açıldığında vekillerle gelecek üzerine alınacak kararlarda ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Yokluk, mühimmatsızlık hatta açlık da çabasıdır.
Bu liderin Sivas'tan, Ankara'ya gidebilmesi bile bakınız ne kadar zor olmuştur. O, tüm bu olumsuzluklara rağmen, halen çıktıkları yolda hiçbir iftiraya mahal vermemek için nasıl hassas davranıyordu?
Ankara'da Meclisi açmak için toplanılacak ancak Ankara'ya gidecek tek kuruş para ceplerinde yok. Mazhar Müfit ile aralarında şu konuşmalar geçer:
"M. Müfit: Çaresi, bankalardan biraz ödünç para almak.
Mustafa Kemal Paşa: Bu kat'iyen caiz değildir. Malum bize İstanbul yani Ferit Paşa 'Celali eşkıyası' diyordu. Şimdi de bankaları soymaya başladılar diye aleyhimizde propagandalara başlarlar. Başka bir çare düşünelim.
M. Müfit: Bankalardan Heyet-i Temsiliye namına borç almayız. Şahsımız namına alırız. Mesela ben, sen veya diğer bir arkadaş bankadan para istikraz edemez miyiz? Bu da mı soygunculuk addedilecek?
Mustafa Kemal Paşa: Edebilir amma, bizim vaziyetimiz buna müsait değil; şahsımız namına da olsa, yine umumumuza teşmil ile soygunculuğa başladılar derler."
Konuşmalar sonunda Mazhar Müfit'in şahsı adına bankadan borç almasına Mustafa Kemal ikna olur.
Yola çıkılacaktır, arabalarda benzin yok, lastik yok hatta arabaların farları daha bozuktur.
"...Ben ertesi gün bankaya gittim. Direktör Mösyö Oskar'ın hasta olduğunu, iki gündür bankaya gelmediğini öğrendim. Daha hareketimize dört, beş gün var, o vakte kadar iyileşir, diyerek Amerikan mektebine gittim.
Müdire Bermutat, beni büyük hürmetle kabul etti. Odasında oturduk, çay ısmarladı. Şundan bundan biraz bahsettikten sonra ben, hareketimizin yaklaştığını fakat benzin ve lastik bulmakta müşkülat çektiğimizi ve mümkün olur da esman-ı mukabilinde bize bu bapta muavenette bulunacak olurlarsa müteşekkir kalacağımızı söyledim.
Müdire, 'Kolay. Para ne demek? Biz benzin ve lastik satıcısı değiliz. Hele çayınızı içiniz. Siz seversiniz, şu puroyu da tüttürünüz' diyerek güzel cinsten önüme bir puro kutusu koydu.
Ben hayretle bir sigaralara, bir de Müdire'ye bakınca,'Efendim biz ne sigaret ve ne de sigara içmeyiz. Bunlar bize, Amerika'dan gelir. Sebebi de, buradan geçecek vatandaşlarımız bunlardan mahrum kalırlarsa kendilerine muavenet içindir. Bugünlerde gelen, giden ve böyle bir müracaatta bulunan yok. Kısmet sizinmiş, kutusu ile takdim edeyim size, yolluk bir hediyemiz olsun' dedi.
Doğrusu ben bu nefis puroları memnuniyetle kabul ederek, teşekkürlerde bulundum.
Hemen hemen altmış yaşında olan Müdire bir uzun nutka başladı. Senelerce Türkiye'de bulunduğundan Türkçeyi güzel söylüyordu. Sivas'taki mektebi hakkında pek centilmence hareket ettiğimizden, şöyle himaye, böyle muhafaza ettiğimizden bahisle Kuvva-yi Milliye'nin yağmacı, çapulcu olmayıp tamamen vatanı kurtarmak için çalıştıklarını söyledi ve teşekkürlerinin Mustafa Kemal Paşa'ya iblağını rica etti.
'İki çift iç lastik ile iki çift dış lastiği ve altı teneke benzin de emrinize hazırdır, aldırınız' dedi.
Gerçi para için ısrar ettim. 'Lütfen faturasını himmet buyurunuz da almaya gelecek adamla parayı takdim edeyim' dedim.
Çünkü bende, hatta ikametgâhtaki kasamızda bile bunu ödeyecek paramız yoktu. Osmanlı Bankası direktörünün, bankaya geldiği gün alacağımızı ümit ettiğimiz paradan gönderecek ve o vakte kadar lastikleri, benzini almak için mektebe bittabi adam göndermeyecektik.
Kadın tekrar ısrar ederek, paradan bahsetmeyi tahkir addedeceğini ve para göndermeye kalkarsak ne lastik ve ne de benzin veremeyeceğini kat'i bir lisanla anlattı. Ve derhal adamlarına emirler vererek bunları akşama bize götürmelerini söyledi.
Teşekkür ile ayrıldım. Filhakika akşama lastikler ve bir araba ile de benzinler geldi. Biz de lazım gelenlere teslim ettik.
Mustafa Kemal Paşa dedi ki: 'Şimdi para almıyorlar amma Amerika'ya, Türkler cebren aldılar, diye bir döneklik yaparlar mı acaba? Buna mahal kalmamak üzere sen, Müdire'ye, lastikler ve benzin de geldi, teşekkür ederiz. Fakat şifahen söylediğim veçhile bunların kaç kuruş tuttuğunu ve parasını derhal takdim etmek üzere, hatta hamal ve araba paralarının da ilavesini ve hareketimiz tekarrüp ettiğinden serian cevap verilmesini müşir bir tezkere yaz, tabii o yazısıyla para almayacağını bildirir.
Bunu vesaik meyanında sakla. Hakikaten biz parasız istemiyoruz, onlar almıyor, evet amma, ileride ne olur ne olmaz, onların, bizim ısrarımıza rağmen para almadıklarına dair elimizde bir vesika bulunsun.'
Çok ince düşünen Mustafa Kemal Paşa'nın bu ihtarını yerine getirdim.
Filhakika Müdire cevap verdi; para ile benzin, lastik satmak kendileri için mümkün olamayacağını ve bu kadarcık hediyenin kabulünü ve binaenaleyh para vermek hususunda ısrar edilmemesini ve hatta kendi ihtiyaçlarından keserek daha da takdime amade olduğunu ve hayırlı yolculuklar dilediğini ve Mustafa Kemal Paşa'ya hürmetlerinin takdimini ve vatanî hizmetimizi takdirle, muvaffakıyetimizi temenni ediyordu.
Fakat biz de aldığımızdan fazla istemedik. Hakikaten Müdire'nin bu hizmeti, yardımı bizi mütehassis etti." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Oysa asıl anlatılması gereken, gençlerin bilmesi gereken; verilen mücadelede çekilen çiledir. Hangi zorluklar aşılarak yazılanlar yapılmıştır.
Mustafa Kemal, yılmayan, azmi ile yanındakilere her an örnek olan özel bir liderdir.
Bir taraftan işgal güçleri ile diğer yandan Padişah ve Saray'la uğraşmış; birazdan aktaracağız ilk Meclis açıldığında vekillerle gelecek üzerine alınacak kararlarda ciddi tartışmalar yaşanmıştır. Yokluk, mühimmatsızlık hatta açlık da çabasıdır.
Bu liderin Sivas'tan, Ankara'ya gidebilmesi bile bakınız ne kadar zor olmuştur. O, tüm bu olumsuzluklara rağmen, halen çıktıkları yolda hiçbir iftiraya mahal vermemek için nasıl hassas davranıyordu?
Ankara'da Meclisi açmak için toplanılacak ancak Ankara'ya gidecek tek kuruş para ceplerinde yok. Mazhar Müfit ile aralarında şu konuşmalar geçer:
"M. Müfit: Çaresi, bankalardan biraz ödünç para almak.
Mustafa Kemal Paşa: Bu kat'iyen caiz değildir. Malum bize İstanbul yani Ferit Paşa 'Celali eşkıyası' diyordu. Şimdi de bankaları soymaya başladılar diye aleyhimizde propagandalara başlarlar. Başka bir çare düşünelim.
M. Müfit: Bankalardan Heyet-i Temsiliye namına borç almayız. Şahsımız namına alırız. Mesela ben, sen veya diğer bir arkadaş bankadan para istikraz edemez miyiz? Bu da mı soygunculuk addedilecek?
Mustafa Kemal Paşa: Edebilir amma, bizim vaziyetimiz buna müsait değil; şahsımız namına da olsa, yine umumumuza teşmil ile soygunculuğa başladılar derler."
Konuşmalar sonunda Mazhar Müfit'in şahsı adına bankadan borç almasına Mustafa Kemal ikna olur.
Yola çıkılacaktır, arabalarda benzin yok, lastik yok hatta arabaların farları daha bozuktur.
"...Ben ertesi gün bankaya gittim. Direktör Mösyö Oskar'ın hasta olduğunu, iki gündür bankaya gelmediğini öğrendim. Daha hareketimize dört, beş gün var, o vakte kadar iyileşir, diyerek Amerikan mektebine gittim.
Müdire Bermutat, beni büyük hürmetle kabul etti. Odasında oturduk, çay ısmarladı. Şundan bundan biraz bahsettikten sonra ben, hareketimizin yaklaştığını fakat benzin ve lastik bulmakta müşkülat çektiğimizi ve mümkün olur da esman-ı mukabilinde bize bu bapta muavenette bulunacak olurlarsa müteşekkir kalacağımızı söyledim.
Müdire, 'Kolay. Para ne demek? Biz benzin ve lastik satıcısı değiliz. Hele çayınızı içiniz. Siz seversiniz, şu puroyu da tüttürünüz' diyerek güzel cinsten önüme bir puro kutusu koydu.
Ben hayretle bir sigaralara, bir de Müdire'ye bakınca,'Efendim biz ne sigaret ve ne de sigara içmeyiz. Bunlar bize, Amerika'dan gelir. Sebebi de, buradan geçecek vatandaşlarımız bunlardan mahrum kalırlarsa kendilerine muavenet içindir. Bugünlerde gelen, giden ve böyle bir müracaatta bulunan yok. Kısmet sizinmiş, kutusu ile takdim edeyim size, yolluk bir hediyemiz olsun' dedi.
Doğrusu ben bu nefis puroları memnuniyetle kabul ederek, teşekkürlerde bulundum.
Hemen hemen altmış yaşında olan Müdire bir uzun nutka başladı. Senelerce Türkiye'de bulunduğundan Türkçeyi güzel söylüyordu. Sivas'taki mektebi hakkında pek centilmence hareket ettiğimizden, şöyle himaye, böyle muhafaza ettiğimizden bahisle Kuvva-yi Milliye'nin yağmacı, çapulcu olmayıp tamamen vatanı kurtarmak için çalıştıklarını söyledi ve teşekkürlerinin Mustafa Kemal Paşa'ya iblağını rica etti.
'İki çift iç lastik ile iki çift dış lastiği ve altı teneke benzin de emrinize hazırdır, aldırınız' dedi.
Gerçi para için ısrar ettim. 'Lütfen faturasını himmet buyurunuz da almaya gelecek adamla parayı takdim edeyim' dedim.
Çünkü bende, hatta ikametgâhtaki kasamızda bile bunu ödeyecek paramız yoktu. Osmanlı Bankası direktörünün, bankaya geldiği gün alacağımızı ümit ettiğimiz paradan gönderecek ve o vakte kadar lastikleri, benzini almak için mektebe bittabi adam göndermeyecektik.
Kadın tekrar ısrar ederek, paradan bahsetmeyi tahkir addedeceğini ve para göndermeye kalkarsak ne lastik ve ne de benzin veremeyeceğini kat'i bir lisanla anlattı. Ve derhal adamlarına emirler vererek bunları akşama bize götürmelerini söyledi.
Teşekkür ile ayrıldım. Filhakika akşama lastikler ve bir araba ile de benzinler geldi. Biz de lazım gelenlere teslim ettik.
Mustafa Kemal Paşa dedi ki: 'Şimdi para almıyorlar amma Amerika'ya, Türkler cebren aldılar, diye bir döneklik yaparlar mı acaba? Buna mahal kalmamak üzere sen, Müdire'ye, lastikler ve benzin de geldi, teşekkür ederiz. Fakat şifahen söylediğim veçhile bunların kaç kuruş tuttuğunu ve parasını derhal takdim etmek üzere, hatta hamal ve araba paralarının da ilavesini ve hareketimiz tekarrüp ettiğinden serian cevap verilmesini müşir bir tezkere yaz, tabii o yazısıyla para almayacağını bildirir.
Bunu vesaik meyanında sakla. Hakikaten biz parasız istemiyoruz, onlar almıyor, evet amma, ileride ne olur ne olmaz, onların, bizim ısrarımıza rağmen para almadıklarına dair elimizde bir vesika bulunsun.'
Çok ince düşünen Mustafa Kemal Paşa'nın bu ihtarını yerine getirdim.
Filhakika Müdire cevap verdi; para ile benzin, lastik satmak kendileri için mümkün olamayacağını ve bu kadarcık hediyenin kabulünü ve binaenaleyh para vermek hususunda ısrar edilmemesini ve hatta kendi ihtiyaçlarından keserek daha da takdime amade olduğunu ve hayırlı yolculuklar dilediğini ve Mustafa Kemal Paşa'ya hürmetlerinin takdimini ve vatanî hizmetimizi takdirle, muvaffakıyetimizi temenni ediyordu.
Fakat biz de aldığımızdan fazla istemedik. Hakikaten Müdire'nin bu hizmeti, yardımı bizi mütehassis etti." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.