Arıcılar yaşam savaşı veriyor
Dört mevsim arıcılığın yapılabildiği nadir ülkelerden biri olan Türkiye'de maalesef arıcılar hayatta kalma mücadelesi veriyor
02.09.2013 00:00:00
KADİR KILIÇ / AYDIN / ANALİZÜlkemiz, bal arıcılığı açısından neredeyse dünyanın en uygun yeridir. Anadolu dünyanın en çok arı ırkının bulunduğu yerdir. Bölgemiz ve ilimiz arıcılığın beşiğidir. 4 mevsim yaşanmakta, çok fazla bitki çeşitliliğine sahip, Mart-Aralık ayları arasında arıcılık faaliyetleri yapılarak gelir elde edilebilecek nadir yerlerdendir. Konumuz arıcılığı meslek edinmiş, onu iş, aş, ekmek kapısı olarak görenlerledir. Bu uğraşta en çok öz verili kişi arıcıdır. Emek veren, çile çeken, risk alan, dağda taşta, kışta kıyamette yağmur çamur demeden yatan, üreten ve ürettiğinin 1'ini kendi alıp 25-30 katını sana, bana, ona kısacası milli ekonomiye veren gönlü bol çilekeşlerin sorunudur. Dediğim gibi arıcı 1 alır 30 verir ama yine de devletin jandarmasına, bekçisine, polisine, muhtarına, belediye başkanına, kaymakamına, valisine, bakanına, başbakanına yaranamaz. Tabi bu saydıklarımız içinde zaman zaman arı ve arıcı dostu kişi, kurum ve kuruluşlar da vardır sözümüz onlara değil. Ama maalesef geneli sıkıntılı... Yani burada kastımız bürokrasi ve mevzuat karmaşıklığıdır. Bir örneğini verecek olursak; Mera kanunumuz var. Amaç meraları güçlü kılmak, hayvancılığı geliştirmek... Mera kanunu çıkarken ot yiyen hayvanlar kastedilmiş. Arı yer almamış. Hâlbuki mera için yağmur kadar, toprak kadar arı da önemli. Oradaki ot ve bitkilerin devamlılığı için arılar şart. Hayvan zabıta kanununa göre arı hayvan, mera kanununa göre başka bir şey. Yani mera kanununa göre arıları meralara koymazsınız. Allah'tan bunu bilen insan sayısı az ve Anadolu'da şikâyet olmuyor. Diğer türlü olsa arıcı yandı. Bir de başka ülkeler bu mevzuatı bilmiyor. Böyle bir şansımız da var. Bilseler ülkemizle alay ederler ve komik duruma düşeriz. Arıcılardan köle olmaları isteniyorDemiştik ya arıcı iş, aş, ekmek peşinde diye. Yani bu faaliyeti yaparken 30'da 1'ini alıyor diye. İşte asıl sorunlar burada başlıyor. Maalesef bu kadar fedakârlıkta bulunan arı ve arıcılara 30'da 1 de çok görülüyor. Artık arıcılarımıza deniliyor ki çalış, üret, terle ama köle ol. Borç harç karnını doyur, çocuğunu okutma, adam gibi yaşa verdiğimizle yetin. Senin kaderin bu!Peki, bunu kim diyor;1) Hileli ürün çıkaranlar2) Arıcılık sektöründe tekel oluşturanlar3) Kaçak bal ticareti yapanlar4) Kapitalistler5) İçi boş ya da işlevini yerine getirmeyen arıcı birlikleri, üniversiteler, ziraat odaları, tüketici dernekleri, yazılı ve görsel basın6) Tüm bunlara göz yuman ve gerekli tedbirleri almayıp, düzenlemeyi yapmayan hükümet olan siyasiler.Avrupa Birliği'nin amacı arıcılarımızı yok etmek Ancak bence işin can alıcı kısmı ve geleceği nokta daha vahim! Şöyle ki; Biz ülke olarak yıllardır Avrupa Birliğine girmeye çalışıyoruz. Adamlar diyor ki bize; Tarım ve hayvancılıkta çalışan nüfusunuz 40 milyon bunu 10 milyona düşürün sizinle konuşalım. Mantık ve gidilmeye çalışılan yol bu olunca sistem daha iyi anlaşılıyor. Adına serbest piyasa ekonomisi deniliyor kamuoyunda. Oysaki sistemde tekel ekonomisi işliyor. Yani 100 bin arıcı 25 bin arıcıya düşene kadar sistem böyle çalışacak. Altta kalanın canı çıksın mantığı. Bu mantık hayvancılığımızın her alanını bitirmiş ve kendi yağıyla, tuzuyla geçinenleri işsiz bırakmıştır. Bu mantık ülkemiz için gıdada ve tarımsal bitkisel üretimde bir felakettir, intihardır. Tedbir alınmazsa gelecekte birçok gıdamızı kapitalist, emperyalist ülkelerden ithal etmek zorunda kalacağız. Ülkemizin en fazla alışveriş yapılan marketleri artık bizim değildir. Uluslararası global sermayenin eline geçmiştir. O ülkeler ise yıllardır insan gıdasıyla ilgili her türlü üretimi desteklemiş ve güçlendirmiştir. Üreten, gıda da kendi kendine yeten Türkiye ise yıllar sonra tüketen Türkiye olacaktır. Çünkü başta arıcılık olmak üzere her türlü tarım ve hayvancılıkta üretim yapan insanlar çaresiz bırakılmıştır. Doğal seleksiyon değil tekelci seleksiyon uygulanmakta ve vatandaşın gözüne baka baka yalan söylenmektedir. Serbest piyasa ekonomisi diye diye samanda serbest piyasa ekonomisini gördük. 2012 yılında samanın kilosu 1 liraya çıkmış hatta geçmiştir. Şu anda da 30 kuruşa düşmüştür. Çünkü saman ticareti vatandaşın kendi arasındaki bir ticarettir. Hiçbir holding ve global sermaye tekelinde değildir. Alan üretici, satan üretici ve yerli tüccardır. İnşallah tekeller, global sermaye ya da bankalar samana da el atmazlar. Bu vesileyle başta arıcılarımız olmak üzere bütün üreticilerimiz, tüketicilerimiz oturup elini başına koyup oynanan bu oyunları irdelemeye çalışmalıdır. Tüm arıcı meslektaşlarımın 2013 çam balı sezonunun bol hâsılatlı ve bereketli geçmesini temenni ederim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.