(dünden devam…)
"Günümüzdeki itiraz ve sapmaların sebebi, kalbin ihmal edilmesidir. O halde, kalbin idraki nasıl genişler, kalp gözü nasıl açılır? Bunun yolu bilinirse, İslâm'ı anlama ve Cenâb-ı Hakk'ı tanımada büyük bir nasip başlamış, hakikat yolu açılmış demektir. Bu noktada kalbî idrakin yolu, ibadetler ve nefis tezkiyesdir. Nefsin tezkiyesi ise Zikir ve tecelli ile olur ki bilhassa zikir kalbi parlatır, temizler ve kalbin idrak boyutunu genişletir. Neticede kalp nuru ile hakikat görülür. Akıl bile selim olma vasfını bu nurla kazanır.
İslâm'ı anlama ve Cenâb-ı Hakk'ı tanımada diğer yol, nazari yol yani akıl yoludur. Akıl yolu bir nevi felsefi yoldur. Dolayısıyla, hudutları belli ve bilgi kaynakları nâkıs olan aklın kâmil olan Allah'ı kavraması ve tanıması da mümkün olmaz. İşte burada ibadetlerle arınmış gönül devreye girmektedir. İlm-i kelâm Kur'ân'ı esas almakla birlikte, bu nazari yola dahildir. Görülüyor ki, tarih boyunca; zikir ve tecelli yolunu meşreb-i sûfiyye esas almış ve meşreb-i sûfiyye bu metotla birçok insanın hidayetine vesile olmuştur.
Meselâ meşreb-i sûfiyye'nin önderlerinden zikir ve tecelli yolunun kurucularından Abdülkadir Geylani (k.s.) döneminde beş bin Hıristiyan ve Yahudi İslâm'la şereflenmiş, yetmiş bin şaki de günahtan dönerek Allah'a yönelmiştir. Bu örnekten hareketle diyebiliriz ki; günümüzde de insanlığın itiraz sebeplerinden birisi belki de en önemlisi kalbin ihmal edilmesi, kalpte ilahi zevkin yaşanamamasıdır. O halde zikir ve tecelli yolu ile insanı salt aklın batak-lığından çıkaran ve zevk-i ilahi'nin fezasına yükselten meşreb-i sufiyye yoluna azami derecede bugün de ihtiyaç duyulmaktadır.
3- İslâm'da tebliğ metodu:
Tarih boyunca İslâm, başlıca iki ana tarz ve metotla tebliğ edilmiştir. Birincisi Ehl-i Beyt tarzıdır ki bu yol; ikaz, irşad ve iknayı esas almıştır. "Dinde zorlama yoktur" prensibinin en kamil anlamıyla ifadesini bulduğu bu metot tarihi süreç içerisinde meşreb-i sûfiyye ile yaşatılmış ve bugün de bu yolla yaşatılmaktadır. Bu yolda tebliğ, bir iç oluş olayıdır; sözle, amelle, hal ve ihlasla insanlara hidayet yolunun gösterilmesidir.
İkinci tebliğ tarzı ise kuralcı ve müeyyideci tarzdır. Bu tarza göre İslâm, bir nevi sistem ve ideoloji gibi telakki edilmekte; tebliğ koyu bir akılcılığa, yahut bir takım kuru nazari izahatlara indirgenmektedir. Bu tarzda insan kazanmak çok zor olduğu gibi; "korkutmayın, müjdeleyin, sevdirin, nefret ettirmeyin" prensibi de gözardı edilmektedir. Tarihteki Haricilik akımı ve benzerleri buna misaldir. Günümüzde İslâm'a itirazların bir kısmı da tebliğ tarzının yanlışlığından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bugün Ehl-i Beyt tarzına, onun ikaz, irşad ve ikna yoluna ve tabiatıyla bu tarzı esas alan meşreb-i sûfiyye yaklaşımına büyük ihtiyaç vardır."
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020