Batı basınında yayınladıkları ilanla Türkiye Cumhuriyeti'ne dair özerklik taleplerini net bir şekilde ilan edenler, yeni bir kampanya daha başlattılar. DEHAP Gençlik Kolları'nın başlattığı imza kampanyasında Anayasa'nın bazı maddelerinin değiştirilmesi öngörülüyor. Bu maddeler arasında Anayasa'nın "değiştirilemez" 3. maddesi de bulunuyor.
DEHAP'ın dilekçesinde şöyle deniliyor: "Türkiye Cumhuriyeti üniter bir yapıdır. Ancak tek ırktan oluşmamaktadır. Ulus tanımının kan bağı yerine, coğrafi bütünlük temelinde düzenlenmesi temel ihtiyaçtır."
Peki Anayasa'nın 3. maddesi ne diyor, bakalım: "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır."
Bu madde, daha doğrusu bölünmez bütünlük, Türkçe, ay yıldızlı al bayrağımız ve İstiklal Marşımız bu odakları oldukça rahatsız ediyor.
Bitmedi?
DEHAP Gençlik Kolları'nın değiştirilmesi için imza kampanyası başlattığı maddeler bununla sınırlı değil. 42 ve 66. maddeler de var. Bu maddeler de şöyle:
42. madde: "?Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
?
Türkçe'den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez?"
66. madde: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz?"
İşte şer odaklarının rahatsız oldukları maddeler bunlar. Bu maddelerde sözde ırkçılık yapılıyormuş, AB'ye giren Türkiye'nin Anayasası'nda bu maddeler yer alamazmış! Hadi oradan! Niyetinizin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
Burada asıl sorun; bu talep doğrultusunda imza kampanyası başlatanlar da değil. Sorun, ülkeyi bu imza kampanyasını başlatacak düzeye getiren siyasi irade.
Nitekim AKP'nin de DEHAP Gençlik Kolları'ndan farklı düşündüğü söylenemez. Adalet Bakanı Cemil Çiçek 17 Aralık sonrasında Anayasa'nın muhakkak değiştirilmesi gerektiğini dile getiriyor. Çiçek'e göre AB'den müzakere tarihi aldıktan sonra Anayasayı AB'ye uydurmak zorundayız. Bu noktada girişimler çoktan başlatılmış. Ama hükümet, kamuoyunun tepkisini azaltabilmek için 17 Aralık sonrasını bekliyor. Müzakere tarihi alınırsa, Türk halkına "bakın müzakere tarihi aldık, AB'ye giriyoruz, fazla sesinizi çıkarmayın" diye mesajlar verilecek.
Başbakan Erdoğan "Başkanlık sistemini istiyorum. Biz hala bürokratik oligarşiyi halledemedik" diyor ve bir işlemi yapabilmek için 19 imza gerektiğini, Başkanlık sisteminde 3 imzayla işlerin bir günde halledilebileceğini ifade ediyor. Ve öğreniyoruz ki, Başkanlık sistemini Başbakan Erdoğan'ın kulağına üfleyen ABD Başkanı Bush'muş.
Alman Der Spiegel dergisi, ABD Başkanı Bush'un İstanbul'a yaptığı ziyaret sırasında ABD'deki gibi bir başkanlık sisteminin Türkiye'de de uygulanması konusunda Erdoğan'a tembihte bulunduğunu aktarıyor. Bush özellikle 1 Mart Tezkeresi'nde yaşanan durumdan hareketle, Türkiye ile ilgili işlerin Erdoğan inisiyatifinde hızlı bir şekilde yürütülmesi için Başkanlık sistemini önermeyi uygun görmüş olmalı.
Şu anda Türkiye'de AB ve ABD'nin tasvip etmediği herhangi bir sistem veya politikanın tartışılamayacağını çok iyi biliyoruz.
DEHAP'ın dilekçesinde şöyle deniliyor: "Türkiye Cumhuriyeti üniter bir yapıdır. Ancak tek ırktan oluşmamaktadır. Ulus tanımının kan bağı yerine, coğrafi bütünlük temelinde düzenlenmesi temel ihtiyaçtır."
Peki Anayasa'nın 3. maddesi ne diyor, bakalım: "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır."
Bu madde, daha doğrusu bölünmez bütünlük, Türkçe, ay yıldızlı al bayrağımız ve İstiklal Marşımız bu odakları oldukça rahatsız ediyor.
Bitmedi?
DEHAP Gençlik Kolları'nın değiştirilmesi için imza kampanyası başlattığı maddeler bununla sınırlı değil. 42 ve 66. maddeler de var. Bu maddeler de şöyle:
42. madde: "?Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
?
Türkçe'den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez?"
66. madde: "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.
Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz?"
İşte şer odaklarının rahatsız oldukları maddeler bunlar. Bu maddelerde sözde ırkçılık yapılıyormuş, AB'ye giren Türkiye'nin Anayasası'nda bu maddeler yer alamazmış! Hadi oradan! Niyetinizin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
Burada asıl sorun; bu talep doğrultusunda imza kampanyası başlatanlar da değil. Sorun, ülkeyi bu imza kampanyasını başlatacak düzeye getiren siyasi irade.
Nitekim AKP'nin de DEHAP Gençlik Kolları'ndan farklı düşündüğü söylenemez. Adalet Bakanı Cemil Çiçek 17 Aralık sonrasında Anayasa'nın muhakkak değiştirilmesi gerektiğini dile getiriyor. Çiçek'e göre AB'den müzakere tarihi aldıktan sonra Anayasayı AB'ye uydurmak zorundayız. Bu noktada girişimler çoktan başlatılmış. Ama hükümet, kamuoyunun tepkisini azaltabilmek için 17 Aralık sonrasını bekliyor. Müzakere tarihi alınırsa, Türk halkına "bakın müzakere tarihi aldık, AB'ye giriyoruz, fazla sesinizi çıkarmayın" diye mesajlar verilecek.
Başbakan Erdoğan "Başkanlık sistemini istiyorum. Biz hala bürokratik oligarşiyi halledemedik" diyor ve bir işlemi yapabilmek için 19 imza gerektiğini, Başkanlık sisteminde 3 imzayla işlerin bir günde halledilebileceğini ifade ediyor. Ve öğreniyoruz ki, Başkanlık sistemini Başbakan Erdoğan'ın kulağına üfleyen ABD Başkanı Bush'muş.
Alman Der Spiegel dergisi, ABD Başkanı Bush'un İstanbul'a yaptığı ziyaret sırasında ABD'deki gibi bir başkanlık sisteminin Türkiye'de de uygulanması konusunda Erdoğan'a tembihte bulunduğunu aktarıyor. Bush özellikle 1 Mart Tezkeresi'nde yaşanan durumdan hareketle, Türkiye ile ilgili işlerin Erdoğan inisiyatifinde hızlı bir şekilde yürütülmesi için Başkanlık sistemini önermeyi uygun görmüş olmalı.
Şu anda Türkiye'de AB ve ABD'nin tasvip etmediği herhangi bir sistem veya politikanın tartışılamayacağını çok iyi biliyoruz.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012