ANALİZ - Şirketler maliyetlere dayanamıyor
Başta finans olmak üzere üretim maliyetlerindeki artış, gelir darlığı sebebiyle iç pazardaki daralma, pandemi şartlarında dış ticaret ve turizmdeki olumsuzluklar zaten ciddi borç yüküyle mücadele etmeye çalışan şirketlerimizin bir bir kepenk kapatmasına neden oldu. TOBB verilerine göre, Haziran'da bir önceki aya göre kapanan şirket sayısı yüzde 120.5, kapanan kooperatif sayısı ise yüzde 514.3 oranında arttı
17.07.2021 17:32:00





MURAT ÇABAS / ANALİZ HABER
Ülkemizdeki ekonomik gidişat, siyasilerimizin açıkladığı tozpembe tablo gibi gözükmüyor. Şirketlerin birbiri ardınca dökülmesi, masabaşı rakamlarıyla üstü örtülmeye çalışılsa da gerçekte işsizliğin katlanarak artması, şirketlerin ve vatandaşların borçlarındaki önlenemez artış ekonomimizin gerçeklerini gözler önüne seriyor.
Kapanmada rekor kırıldı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 2021 yılı Haziran ayına ilişkin kurulan ve kapanan şirketlere ilişkin verilerini paylaştı. Bu verilere göre; Haziran'da bir önceki aya göre kapanan şirket sayısında yüzde 120,5, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 161.2, kapanan kooperatif sayısında yüzde 514,3 oranında artış oldu. Kapanan şirket sayısı yüzde 120.5 artışla 2021 yılının rekorunu kırdı. Mayıs ayında 556 şirket kapanırken, Haziran'da kapanan şirket sayısı bin 226'ya fırladı.

Yılbaşından bu yana 5 bin 597 şirket kapandı
Yılbaşından bu yana kepenk kapatan şirket sayısı ise 5 bin 597 oldu. Bu işletmelerin 4 bin 449'unun limited şirket olması dikkat çekti. Haziran'da kapanan şirket ve kooperatiflerin 405'i toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 196'sı inşaat, 169'u ise imalat sektöründe... Kapanan gerçek kişi ticari işletmelerden 613'ünün toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 231'inin inşaat, 145'inin imalat sektöründe faaliyet gösterdiği belirlendi. Kapanan şirket sayısının geçen yılın Haziran ayına göre artışı ise yüzde 10.3 oranında gerçekleşti. Haziran 2020'de bin 112 şirket kapanmıştı. Kapanan kooperatif sayısındaki artış yüzde 138.9 oranında oldu. Öte yandan Haziran'da geçen yılın aynı ayına göre, kurulan şirket sayısı yüzde 0.4, kooperatif sayısı yüzde 2.4, gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 24.1 azaldı.
Şirket kapanmasında 'maliyet' etkili
Ülkemizde üretim ve ticari faaliyet için ihtiyaç duyulan finans faizli borç ile temin edildiği için, hammadde, enerji ve nakliye masrafları da ithalata bağımlılık sebebiyle Dolara endeksli olduğu için maliyetler sürekli artıyor. Ve işletmeler, karşılaştıkları bu zorunlu maliyet artışını ürün ve hizmet fiyatlarına yansıtamıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Haziran 2021 için açıkladığı üretici ve tüketici enflasyon rakamları bu gerçeği gösteriyor. TÜİK'e göre, üreticinin enflasyonu olarak ifade edilen Haziran ayı yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık yüzde 42.89, aylık yüzde 4.01 arttı. Yani üretici üretim yapabilmek için yüzde 43 bir maliyet artışına maruz kaldı. Peki, bunu ürününe yansıtabildi mi? Bunun için de tüketici enflasyonuna bakmamız gerekiyor. TÜİK'e göre, tüketici enflasyonu anlamına gelen Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Haziran'da yıllık yüzde 17.53, aylık yüzde 1.94 oldu. Yıllık bazda baktığımızda üretici yüzde 43 maliyet artışıyla ürettiği ürününün fiyatına sadece yüzde 17.53 oranında zam yapabilmiş. Bu işletmenin dayanabilmesi mümkün mü? Dayanamadığı için kepenk kapatmak zorunda kalıyor.
Şirketler borç batağında
Şirketlerin maliyet artışlarını, piyasa şartları sebebiyle fiyatlarına yansıtamaması, yaptıkları üretim ve ticari faaliyette özkaynak kullanımı oranını azaltıp borç oranını artırıyor. Ülkemizde yüksek faiz sebebiyle borçlanmanın maliyeti oldukça yüksek… Yüksek enflasyonun asıl sebebinin yüksek faizler olduğu bilindiği halde, yüzde 19 olan politika faizi aşağıya düşürülemiyor. Devletin senyoraj ve maden gibi asli gelir kaynaklarını kullanmaması, borca dayalı bir kapitalist ekonomi anlayışı, faizlerin düşürülememesinde ana etken. Özel sektörün yurt dışından aldığı borç, 2020 yılının sonuna göre 2 milyar dolar artarak 175,6 milyar dolara yükseldi. Şirketlerin iç borçlanmasının da büyüklüğü düşünüldüğünde mevcut koşullarda bu borçların ödenebilme ihtimali yok. Açıklanan İSO-500 raporuna göre, şirketlerimizin faaliyet karlarının yüzde 90'ını finans maliyetinde yani faiz ödemelerinde kullanıyor. Diğer giderler de hesaba katıldığında bu, ilk 500 şirketimizin zarar ettiğini gösteriyor. İlk 500'ün bu durumda olduğu bir ekonomide KOBİ'lerin durumunun ise çok daha kötü olduğu ifade ediliyor.
Sorun, Milli Ekonomi Modeli ile çözülebilir
4,5 milyar nüfusa sahip BRICS devletlerinde uygulanan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde şirketlerin kepenk kapatmasına sebep olan bütün sorunların çözümleri mevcut. Milli Ekonomi Modeli'nin 'üretim' bölümünde konuyla ilgili şu tespitler yapılıyor: "Ekonomilerde gerek mal, gerekse hizmet anlamında üretim, kalkınmanın ve büyümenin tek kaynağıdır. Üretim olmadan ne insanlara istihdam sağlayabilir, ne de ihtiyacımız olan mal ve hizmetlere sahip olabiliriz. Ekonomi politikalarının hedefi; üretmek ve bu üretilenleri halkına tükettirebilecek bir geliri oluşturmaktır. Para ile para kazanma yerine üretim ve pazarlama ile para kazanma anlayışı ekonomilerde hayata geçirilmediği sürece ne gerçek manada ülke ekonomilerinin büyümesi ne de insanına iş imkanı sunması mümkündür. Milli Ekonomi Modeli'mizde hedef hem üreten, hem de tüketme kabiliyetine sahip bir toplum ortaya çıkarmaktır. Üretmeden kağıt üzerinde hayali spekülatif oyunlarla kalkınmak mümkün değildir. Faizle parayı piyasanın dışına çeken kapitalist anlayış paranın en temel vazifelerinden biri olan üretimin tahrik edilmesini engelledi. Eğer üretimin önünü açmak istiyorsak öncelikle bloke edilmiş olan sermayeyi özgürlüğüne kavuşturmak zorundayız. Maliyetli para ile yatırım yapmanın en önemli problemlerinden biri üretim maliyetlerinin artması ve maliyet enfasyonuna sebebiyet vermesidir. Maliyetlerin artması ya fiyatları yukarı çekecek; bu da mala olan talebi kısacak, ya da üreticinin kârından veya işçi ücretlerinden kısıntıya sebep olduğu için yatırım cazibesini azaltacaktır. Zaten az olan bu tasarruflar da faizle birlikte piyasadan çekildiği için üretimi devreye koyması gereken para tamamı ile devreden çıkmıştır. Bunun yerine bu bloke edilen para devlete satılarak devletler adeta haraca bağlanırcasına büyük bir borç batağının içerisine çekilmiştir. Olması gereken, paranın tarifinde de ifade ettiğimiz gibi, paranın tahrik gücünden istifade ederek emisyon mukabili emeği devreye koyarak üretimi sağlamaktır. Devlet sıfır faizle proje mukabili isteyen herkese ama herkese sermaye desteği sağlamalıdır."
Ülkemizdeki ekonomik gidişat, siyasilerimizin açıkladığı tozpembe tablo gibi gözükmüyor. Şirketlerin birbiri ardınca dökülmesi, masabaşı rakamlarıyla üstü örtülmeye çalışılsa da gerçekte işsizliğin katlanarak artması, şirketlerin ve vatandaşların borçlarındaki önlenemez artış ekonomimizin gerçeklerini gözler önüne seriyor.
Kapanmada rekor kırıldı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 2021 yılı Haziran ayına ilişkin kurulan ve kapanan şirketlere ilişkin verilerini paylaştı. Bu verilere göre; Haziran'da bir önceki aya göre kapanan şirket sayısında yüzde 120,5, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 161.2, kapanan kooperatif sayısında yüzde 514,3 oranında artış oldu. Kapanan şirket sayısı yüzde 120.5 artışla 2021 yılının rekorunu kırdı. Mayıs ayında 556 şirket kapanırken, Haziran'da kapanan şirket sayısı bin 226'ya fırladı.

Yılbaşından bu yana 5 bin 597 şirket kapandı
Yılbaşından bu yana kepenk kapatan şirket sayısı ise 5 bin 597 oldu. Bu işletmelerin 4 bin 449'unun limited şirket olması dikkat çekti. Haziran'da kapanan şirket ve kooperatiflerin 405'i toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 196'sı inşaat, 169'u ise imalat sektöründe... Kapanan gerçek kişi ticari işletmelerden 613'ünün toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 231'inin inşaat, 145'inin imalat sektöründe faaliyet gösterdiği belirlendi. Kapanan şirket sayısının geçen yılın Haziran ayına göre artışı ise yüzde 10.3 oranında gerçekleşti. Haziran 2020'de bin 112 şirket kapanmıştı. Kapanan kooperatif sayısındaki artış yüzde 138.9 oranında oldu. Öte yandan Haziran'da geçen yılın aynı ayına göre, kurulan şirket sayısı yüzde 0.4, kooperatif sayısı yüzde 2.4, gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 24.1 azaldı.
Şirket kapanmasında 'maliyet' etkili
Ülkemizde üretim ve ticari faaliyet için ihtiyaç duyulan finans faizli borç ile temin edildiği için, hammadde, enerji ve nakliye masrafları da ithalata bağımlılık sebebiyle Dolara endeksli olduğu için maliyetler sürekli artıyor. Ve işletmeler, karşılaştıkları bu zorunlu maliyet artışını ürün ve hizmet fiyatlarına yansıtamıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Haziran 2021 için açıkladığı üretici ve tüketici enflasyon rakamları bu gerçeği gösteriyor. TÜİK'e göre, üreticinin enflasyonu olarak ifade edilen Haziran ayı yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık yüzde 42.89, aylık yüzde 4.01 arttı. Yani üretici üretim yapabilmek için yüzde 43 bir maliyet artışına maruz kaldı. Peki, bunu ürününe yansıtabildi mi? Bunun için de tüketici enflasyonuna bakmamız gerekiyor. TÜİK'e göre, tüketici enflasyonu anlamına gelen Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Haziran'da yıllık yüzde 17.53, aylık yüzde 1.94 oldu. Yıllık bazda baktığımızda üretici yüzde 43 maliyet artışıyla ürettiği ürününün fiyatına sadece yüzde 17.53 oranında zam yapabilmiş. Bu işletmenin dayanabilmesi mümkün mü? Dayanamadığı için kepenk kapatmak zorunda kalıyor.
Şirketler borç batağında
Şirketlerin maliyet artışlarını, piyasa şartları sebebiyle fiyatlarına yansıtamaması, yaptıkları üretim ve ticari faaliyette özkaynak kullanımı oranını azaltıp borç oranını artırıyor. Ülkemizde yüksek faiz sebebiyle borçlanmanın maliyeti oldukça yüksek… Yüksek enflasyonun asıl sebebinin yüksek faizler olduğu bilindiği halde, yüzde 19 olan politika faizi aşağıya düşürülemiyor. Devletin senyoraj ve maden gibi asli gelir kaynaklarını kullanmaması, borca dayalı bir kapitalist ekonomi anlayışı, faizlerin düşürülememesinde ana etken. Özel sektörün yurt dışından aldığı borç, 2020 yılının sonuna göre 2 milyar dolar artarak 175,6 milyar dolara yükseldi. Şirketlerin iç borçlanmasının da büyüklüğü düşünüldüğünde mevcut koşullarda bu borçların ödenebilme ihtimali yok. Açıklanan İSO-500 raporuna göre, şirketlerimizin faaliyet karlarının yüzde 90'ını finans maliyetinde yani faiz ödemelerinde kullanıyor. Diğer giderler de hesaba katıldığında bu, ilk 500 şirketimizin zarar ettiğini gösteriyor. İlk 500'ün bu durumda olduğu bir ekonomide KOBİ'lerin durumunun ise çok daha kötü olduğu ifade ediliyor.
Sorun, Milli Ekonomi Modeli ile çözülebilir
4,5 milyar nüfusa sahip BRICS devletlerinde uygulanan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde şirketlerin kepenk kapatmasına sebep olan bütün sorunların çözümleri mevcut. Milli Ekonomi Modeli'nin 'üretim' bölümünde konuyla ilgili şu tespitler yapılıyor: "Ekonomilerde gerek mal, gerekse hizmet anlamında üretim, kalkınmanın ve büyümenin tek kaynağıdır. Üretim olmadan ne insanlara istihdam sağlayabilir, ne de ihtiyacımız olan mal ve hizmetlere sahip olabiliriz. Ekonomi politikalarının hedefi; üretmek ve bu üretilenleri halkına tükettirebilecek bir geliri oluşturmaktır. Para ile para kazanma yerine üretim ve pazarlama ile para kazanma anlayışı ekonomilerde hayata geçirilmediği sürece ne gerçek manada ülke ekonomilerinin büyümesi ne de insanına iş imkanı sunması mümkündür. Milli Ekonomi Modeli'mizde hedef hem üreten, hem de tüketme kabiliyetine sahip bir toplum ortaya çıkarmaktır. Üretmeden kağıt üzerinde hayali spekülatif oyunlarla kalkınmak mümkün değildir. Faizle parayı piyasanın dışına çeken kapitalist anlayış paranın en temel vazifelerinden biri olan üretimin tahrik edilmesini engelledi. Eğer üretimin önünü açmak istiyorsak öncelikle bloke edilmiş olan sermayeyi özgürlüğüne kavuşturmak zorundayız. Maliyetli para ile yatırım yapmanın en önemli problemlerinden biri üretim maliyetlerinin artması ve maliyet enfasyonuna sebebiyet vermesidir. Maliyetlerin artması ya fiyatları yukarı çekecek; bu da mala olan talebi kısacak, ya da üreticinin kârından veya işçi ücretlerinden kısıntıya sebep olduğu için yatırım cazibesini azaltacaktır. Zaten az olan bu tasarruflar da faizle birlikte piyasadan çekildiği için üretimi devreye koyması gereken para tamamı ile devreden çıkmıştır. Bunun yerine bu bloke edilen para devlete satılarak devletler adeta haraca bağlanırcasına büyük bir borç batağının içerisine çekilmiştir. Olması gereken, paranın tarifinde de ifade ettiğimiz gibi, paranın tahrik gücünden istifade ederek emisyon mukabili emeği devreye koyarak üretimi sağlamaktır. Devlet sıfır faizle proje mukabili isteyen herkese ama herkese sermaye desteği sağlamalıdır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.