Hümeyra EZERGÜL
Geçtiğimiz hafta "orman haftası"ydı. Bu hususta fert fert bizler neler yaptık? Bir fidan ya da bir çekirdek dahi olsa toprağa gömebildik mi? Ya da bu hususta önümüzdeki günlerde neler yapabiliriz?
Yüce Yaratan toprağa düşen bir tohumdan önce fide meydana getiriyor. Bu fide bir yıl sonra fidan halini alıyor. Dal ve yapraklar, gövde ve kök olarak bir küçük ağaç oluveriyor. Her yıl ağacın dallarında ve köklerinde yeni sürgünler çıkarken, gövdesinde yaşını belli eden bir halka daha oluşuyor. Bir afet ya da usulsüz kesim olmadığı müddetçe, küçük ağaç gitgide büyüyor, meyveler verip yıllar içinde cinsine göre olabileceği en ideal büyüklüğe ulaşıyor.
Sonra bu ağaçlar bir yandan erezyondan tutun da, ekolojik dengeye sayılamayacak kadar fayda sunarken, bir yandan da Cennet'e meyyal yaratılmış insan ruhuna türlü lezzetler tattırıyor. Ruhî hastalıklarımızın tedavi edileceği hastanelerin bahçelerinde, derdimize derman, yaramıza melhem olabilmek için, sözün de ötesine geçerek halleri ile konuşuyor. Sağ ve solu sık ağaçlarla dolu bir yolun üzerinde yürürken onların çiçek açmış hallerini görüp, esen bir yelde yaprakların hışırtısını duyduğumuzda hayatın tadını anlar, yaşadığımızdan ötürü nasıl da memnuniyet duyarız. Sıcak bir yaz gününde bunalan bedenimize ve ruhumuza esenlik veren de onlardır. Kuşlara, böceklere, karıncalar ve diğer mahlukata yuva oldukları gibi şifa dağıtıcı, teskin edici ilaçlar da onlardan yapılır. Vefalı dostlarımız olan defter, kalem ve kitaplarımıza kendi hayatlarıyla kaynak olup, bu sebeple de dünya üzerinden kolay kolay ayrılmayacak, hep aramızda elden ele dolaşacak kadim dostlarımızdır yine ağaçlarımız...
Üç kesim insan vardır ki, işte bunlar ölmüş olsalar dahi amel defterleri kapanmaz. Bu kişiler; vakfedenler, hayırlı evlat yetiştirenler ve ağaç dikenlerdir. Enes İbn-i Malik (ra)'den Resûlullah (sav)'in "Hiçbir Müslüman yoktur ki, o, ağaç diksin yahut ekin eksin ve mahsulünden insan, kuş, kurt yesin de kendisi müstefid (faydalanan) olmasın? Elbette o Müslüman da diktiğiyle, ektiğiyle müsab (sevabkâr) olur" dediği rivayet edilmiştir.
O halde, gelin akıl başta-can bedende iken bir fidan dikelim. Şayet bir takım şartlar müsait değil ise, hiç olmazsa balkonlarımızda, pencere kenarlarımızda, bir kabın içine meyve çekirdekleri yerleştirip, filizlendirelim. Fide haline getirip bahçesi ve toprağı müsait olan kişilere hediyeler verelim. Hem gönül yapalım, hem sevabı kapanmayacak olan bu güzel ameli işlemiş olalım. Kim bilir, sırf bu amel sayesinde bile dünyada ve ahirette neler kazanırız?
Gelin bizleri tebessüm ettirecek, yıllar öncesinde yaşanmış bir hikâyeye gözatalım.
Harun Reşit, bir bahçelikten geçiyordu. Saçı sakalı ağırmış, beli bükülmüş bir ihtiyarın hurma fidanları diktiğini gördü. Kendisine selam verdi. "Kolay gelsin baba" dedi. İhtiyar güler yüzle:
-Sağol evladım, dedi. Halife:
-Baba! Ne yapıyorsun? diye sorduğunda, ihtiyar:
-İşte görüyorsun. Hurma fidanı dikiyorum, dedi. Halife:
-Hurma ağacı kaç senede meyve verir? diye sorunca, ihtiyar:
-On senede, yirmi senede, otuz senede... Yüz senede vereni de vardır, dedi. Halife ihtiyara hitaben:
-Bu diktiğin hurma fidanlarının meyvesını yiyebilecek misin? dediği zaman ihtiyar:
-Belki ömrüm yetişmez. Fakat, bizden evvelkiler diktiler, biz yedik. Biz dikelim de bizden sonrakiler yesin! İhtiyarın bu sözüne hayran olan halife kendisine bir çıkın attı. İhtiyar altınları alıp:
-Allah'a hamd ederim ki, diktiğim fidanlar hemen meyvasını verdi, deyince, halife ihtiyarın bu sözüne memnun olarak altın dolu bir kese daha ihsan etti. İhtiyar:
-Allah'a hamdüsena ederim ki, her ağaç senede bir defa meyve verir, benim diktiğim ağaçlar senede iki defa meyve verir, dediğinde, halife ihtiyara bir kese altın daha atarak, yanında bulunan lalasına dönüp:
-Çabuk buradan gidelim, uzaklaşalım. Bu ihtiyar, bizi beş parasız bırakacak, diyerek oradan uzaklaştılar. (El Hac Muzaffer Ozak, İrşad, 2. cilt, s. 485)
Haydi durmayalım!.. Bir mü'min olarak; bencil dimdik yukarı doğru büyüyen bir diken değil, meyvesi olan bir ağaca benzediğimizi gösterelim. Eşref-i mahlukat olma şerefine layık olarak ağaç dikelim!..
Geçtiğimiz hafta "orman haftası"ydı. Bu hususta fert fert bizler neler yaptık? Bir fidan ya da bir çekirdek dahi olsa toprağa gömebildik mi? Ya da bu hususta önümüzdeki günlerde neler yapabiliriz?
Yüce Yaratan toprağa düşen bir tohumdan önce fide meydana getiriyor. Bu fide bir yıl sonra fidan halini alıyor. Dal ve yapraklar, gövde ve kök olarak bir küçük ağaç oluveriyor. Her yıl ağacın dallarında ve köklerinde yeni sürgünler çıkarken, gövdesinde yaşını belli eden bir halka daha oluşuyor. Bir afet ya da usulsüz kesim olmadığı müddetçe, küçük ağaç gitgide büyüyor, meyveler verip yıllar içinde cinsine göre olabileceği en ideal büyüklüğe ulaşıyor.
Sonra bu ağaçlar bir yandan erezyondan tutun da, ekolojik dengeye sayılamayacak kadar fayda sunarken, bir yandan da Cennet'e meyyal yaratılmış insan ruhuna türlü lezzetler tattırıyor. Ruhî hastalıklarımızın tedavi edileceği hastanelerin bahçelerinde, derdimize derman, yaramıza melhem olabilmek için, sözün de ötesine geçerek halleri ile konuşuyor. Sağ ve solu sık ağaçlarla dolu bir yolun üzerinde yürürken onların çiçek açmış hallerini görüp, esen bir yelde yaprakların hışırtısını duyduğumuzda hayatın tadını anlar, yaşadığımızdan ötürü nasıl da memnuniyet duyarız. Sıcak bir yaz gününde bunalan bedenimize ve ruhumuza esenlik veren de onlardır. Kuşlara, böceklere, karıncalar ve diğer mahlukata yuva oldukları gibi şifa dağıtıcı, teskin edici ilaçlar da onlardan yapılır. Vefalı dostlarımız olan defter, kalem ve kitaplarımıza kendi hayatlarıyla kaynak olup, bu sebeple de dünya üzerinden kolay kolay ayrılmayacak, hep aramızda elden ele dolaşacak kadim dostlarımızdır yine ağaçlarımız...
Üç kesim insan vardır ki, işte bunlar ölmüş olsalar dahi amel defterleri kapanmaz. Bu kişiler; vakfedenler, hayırlı evlat yetiştirenler ve ağaç dikenlerdir. Enes İbn-i Malik (ra)'den Resûlullah (sav)'in "Hiçbir Müslüman yoktur ki, o, ağaç diksin yahut ekin eksin ve mahsulünden insan, kuş, kurt yesin de kendisi müstefid (faydalanan) olmasın? Elbette o Müslüman da diktiğiyle, ektiğiyle müsab (sevabkâr) olur" dediği rivayet edilmiştir.
O halde, gelin akıl başta-can bedende iken bir fidan dikelim. Şayet bir takım şartlar müsait değil ise, hiç olmazsa balkonlarımızda, pencere kenarlarımızda, bir kabın içine meyve çekirdekleri yerleştirip, filizlendirelim. Fide haline getirip bahçesi ve toprağı müsait olan kişilere hediyeler verelim. Hem gönül yapalım, hem sevabı kapanmayacak olan bu güzel ameli işlemiş olalım. Kim bilir, sırf bu amel sayesinde bile dünyada ve ahirette neler kazanırız?
Gelin bizleri tebessüm ettirecek, yıllar öncesinde yaşanmış bir hikâyeye gözatalım.
Harun Reşit, bir bahçelikten geçiyordu. Saçı sakalı ağırmış, beli bükülmüş bir ihtiyarın hurma fidanları diktiğini gördü. Kendisine selam verdi. "Kolay gelsin baba" dedi. İhtiyar güler yüzle:
-Sağol evladım, dedi. Halife:
-Baba! Ne yapıyorsun? diye sorduğunda, ihtiyar:
-İşte görüyorsun. Hurma fidanı dikiyorum, dedi. Halife:
-Hurma ağacı kaç senede meyve verir? diye sorunca, ihtiyar:
-On senede, yirmi senede, otuz senede... Yüz senede vereni de vardır, dedi. Halife ihtiyara hitaben:
-Bu diktiğin hurma fidanlarının meyvesını yiyebilecek misin? dediği zaman ihtiyar:
-Belki ömrüm yetişmez. Fakat, bizden evvelkiler diktiler, biz yedik. Biz dikelim de bizden sonrakiler yesin! İhtiyarın bu sözüne hayran olan halife kendisine bir çıkın attı. İhtiyar altınları alıp:
-Allah'a hamd ederim ki, diktiğim fidanlar hemen meyvasını verdi, deyince, halife ihtiyarın bu sözüne memnun olarak altın dolu bir kese daha ihsan etti. İhtiyar:
-Allah'a hamdüsena ederim ki, her ağaç senede bir defa meyve verir, benim diktiğim ağaçlar senede iki defa meyve verir, dediğinde, halife ihtiyara bir kese altın daha atarak, yanında bulunan lalasına dönüp:
-Çabuk buradan gidelim, uzaklaşalım. Bu ihtiyar, bizi beş parasız bırakacak, diyerek oradan uzaklaştılar. (El Hac Muzaffer Ozak, İrşad, 2. cilt, s. 485)
Haydi durmayalım!.. Bir mü'min olarak; bencil dimdik yukarı doğru büyüyen bir diken değil, meyvesi olan bir ağaca benzediğimizi gösterelim. Eşref-i mahlukat olma şerefine layık olarak ağaç dikelim!..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.