İmam Ali Efendimizin şehadetinden sonra İslam coğrafyasına hükmeden Emevi zihniyeti tamamen Ehl-i Beyt düşmanlığı üzerine bina edilmiştir.
Günümüze kadar gelen Sünnilik anlayışı, her ne kadar İmam Azam, İmam Şafi, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Malik, İmam Gazali gibi Ehl-i Beyt aşığı, Ehl-i Beyt yolunun yolcusu olan ilim adamlarının görüşleri baz alınarak oluştuğu iddia edilse de, Ehl-i Beyt gerçeğinin gizlenmeye çalışılmasını dikkate alırsak, Muaviye ve Emevi zihnetiyle şekillenmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş, 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'yla, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt teziyle, uluslar arası Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla, panellerle, tv programlarıyla, gazete ve dergi yazılarıyla Ehl-i Beyt gerçeğini önümüze koymasaydı, bugün Sünni dünya İslam'ın bu temel gerçeğinden tamamen uzak olacaktı. Sünni dünyanın bugün Ehl-i Beyt gerçeğini en azından dillendirmeye, gündemine almaya başlaması, elbette ki Prof. Dr. Baş'ın Sünni temel kaynaklarla da ortaya koyduğu inkarı mümkün olmayan ilmi gerçekler sebebiyledir.
Emin olun ki itiraz edebilecekleri bir nokta bulsalar, hiç tereddüt etmeden bunu yapacaklar. Eğer böyle yapamayıp Ehl-i Beyt'i konuşmaya başladılarsa bilin ki bu Sayın Baş'ın toplumda oluşturduğu ve kabul gören maya sayesindedir.
Dünün Ehl-i Beyt düşmanlarının ya da Ehl-i Beyt gerçeğini gizleyenlerinin bugün Ehl-i Beyt demesi toplum tarafından artık kabul gören Ehl-i Beyt gerçeğini ilk ve tek gündeme getiren, bu mayanın sahibi Prof. Dr. Baş'ı yine gizleme amaçlıdır.
Onlar bunu yine dünya menfaatlerini kaybetmeme hırsıyla yapadursun, Prof. Dr. Baş, Ehl-i Beyt için verdiği mücadeleye, bu konuda ortaya koyduğu hizmetlere ve eserlere çok farklı bakmaktadır.
Gazetemizde önceki gün yayınlanan "Gadir Hutbesi Hz. Ali'nin halife tayininin ilanıdır" başlıklı yazısında Sayın Baş, İmam Şafi'nin, "Şura suresinin 23. ayetine göre Ehl-i Beyt'i sevmek farzdır" dediğini ifade ederek, "Biz bir farzı eda ediyoruz" diye yazmıştır.
Yani Sayın Baş'a göre Ehl-i Beyt gerçeğini ortaya çıkarmak, onları sevmek, anlamak, onlara haklarını iade etmek, onlara sımsıkı sarılmak, onların yolundan yürümek ve bu uğurda hizmet sunmak farz olan bir ibadettir, Allah'a kulluğun ve Hz. Peygamber'e tabi olmanın bir gereğidir.
Ve yazısında şöyle diyor Sayın Baş: "Ramazan ikliminde sahur programlarında dahi Ehl-i Beyt'ten bahsedilmeye başlandı. Şimdi ikinci adım, İmam Ali Efendimizin nasp edilmiş bir halife olduğu gerçeğini kabul ettirmek. Bu konuda Sünni dünyada da kaleme alınmış pek çok eser var. Bunları ortaya koydukça inanıyoruz bu hakikati de konuşmaya başlayacaklar."
Veda Haccı dönüşü Gadir-i Hum mevkiinde İmam Ali'nin hilafetinin nasp edildiğine dair iki ayet-i kerime, Hz. Peygamber'in (s.a.v.), 6 yerinde İmam Ali'nin kendisinden sonraki halife olduğunu ilan ettiği uzunca bir hutbesi ve de 124 bin sahabenin iştirak ettiği tarihin en büyük icması vardır. Ve Sayın Baş, naslarla bu kadar kesin olan bir konuda tevil yürütmenin, aykırı yorumlar yapmanın batıl olduğunu ifade etmektedir, İmam Ali'nin hilafetini inkarın Kur'an ayetlerini inkar anlamına geldiğini açıkça belirtmektedir.
Prof. Dr. Baş, külliyatında ve de Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabında Gadir-i Hum hadisesini ve burada İmam Ali'nin hilafetinin ilan edildiğini anlatan 220 Sünni kaynağı tek tek saymaktadır. İmam Ali'nin hilafet ilanıyla ilgili ayet-i kerimeler Maide 67 ve Maide 3'tür.
Maide 67: "Ey Peygamber! Rabbinden Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah Seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir."
Maide 3: "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, size din olarak İslam'ı verdim."
Sayın Baş, bu ayetlerle ilgili ilmi çalışmaları ve kaynakları eserlerinde belirtmektedir. Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabının 52. sayfasında şöyle ifade etmektedir: "Suyuti'nin ed-Dürrü'l-Mensur eserinde, İbn Ebi Hatim'in Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim eserinde ve Vahidi'nin Esbab-ı Büzül eserinde, Maide 67. ayetin Hz. Ali Efendimizin halife olarak tayini hakkıda nazil olduğu yazmaktadır."
53 ve 54. sayfalarında da şöyle demektedir: "Maide 3. ayetin Hz. Ali'nin hilafet ilanından sonra nazil olduğu İmam Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde (c.1, sayfa 241, 262, 340), Taberi'de, Celaleddin Suyuti tefsirinde, İmam Fahri Razi'nin tefsirinde, İmam Gazali'nin İhya'sında, İbn-i Ebi'l-Hadid'in Nehcü'l-Belağa Şerh'inde, Menakıb-ı Harezmi'de yer almaktadır."
Şeytanı Şeytan yapan olay; Allah tarafından nasp edilen ve Allah'ın secde edin dediği Hz. Adem'e secde etmemesidir. Yani Şeytan Allah'ın nasp ettiği Adem'i, kıyas yaparak, akıl yürüterek, tevilde bulunarak reddetmiştir, ayrıca Allah'ın emrine de itaat etmemiştir.
Hakkında 2 ayet, 220 Sünni kaynakta geçen birçok hadis ve de İmam Gazali'nin dediği gibi tam icma olan bir konuyu inkar etmenin söyler misiniz Şeytan'ın yaptığından ne farkı vardır? Adem'i nasp eden de Allah'tır, Ali'yi nasp eden de? Adem'e secde et emrini veren de Allah'tır, Ali'ye biat edin diyen de? O halde imam Ali'nin hilafetini inkar etmekle, Hz. Adem'e secde etmemek arasındaki fark nedir?
Kur'an'ı okurken, geçmişte yaşanmış bir olay olarak, bir hikaye olarak değil de, ders alınması gereken bir hakikat olarak okursak, anlarsak, Allah'ın muradını daha iyi kavramış oluruz.
Günümüze kadar gelen Sünnilik anlayışı, her ne kadar İmam Azam, İmam Şafi, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Malik, İmam Gazali gibi Ehl-i Beyt aşığı, Ehl-i Beyt yolunun yolcusu olan ilim adamlarının görüşleri baz alınarak oluştuğu iddia edilse de, Ehl-i Beyt gerçeğinin gizlenmeye çalışılmasını dikkate alırsak, Muaviye ve Emevi zihnetiyle şekillenmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş, 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'yla, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt teziyle, uluslar arası Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla, panellerle, tv programlarıyla, gazete ve dergi yazılarıyla Ehl-i Beyt gerçeğini önümüze koymasaydı, bugün Sünni dünya İslam'ın bu temel gerçeğinden tamamen uzak olacaktı. Sünni dünyanın bugün Ehl-i Beyt gerçeğini en azından dillendirmeye, gündemine almaya başlaması, elbette ki Prof. Dr. Baş'ın Sünni temel kaynaklarla da ortaya koyduğu inkarı mümkün olmayan ilmi gerçekler sebebiyledir.
Emin olun ki itiraz edebilecekleri bir nokta bulsalar, hiç tereddüt etmeden bunu yapacaklar. Eğer böyle yapamayıp Ehl-i Beyt'i konuşmaya başladılarsa bilin ki bu Sayın Baş'ın toplumda oluşturduğu ve kabul gören maya sayesindedir.
Dünün Ehl-i Beyt düşmanlarının ya da Ehl-i Beyt gerçeğini gizleyenlerinin bugün Ehl-i Beyt demesi toplum tarafından artık kabul gören Ehl-i Beyt gerçeğini ilk ve tek gündeme getiren, bu mayanın sahibi Prof. Dr. Baş'ı yine gizleme amaçlıdır.
Onlar bunu yine dünya menfaatlerini kaybetmeme hırsıyla yapadursun, Prof. Dr. Baş, Ehl-i Beyt için verdiği mücadeleye, bu konuda ortaya koyduğu hizmetlere ve eserlere çok farklı bakmaktadır.
Gazetemizde önceki gün yayınlanan "Gadir Hutbesi Hz. Ali'nin halife tayininin ilanıdır" başlıklı yazısında Sayın Baş, İmam Şafi'nin, "Şura suresinin 23. ayetine göre Ehl-i Beyt'i sevmek farzdır" dediğini ifade ederek, "Biz bir farzı eda ediyoruz" diye yazmıştır.
Yani Sayın Baş'a göre Ehl-i Beyt gerçeğini ortaya çıkarmak, onları sevmek, anlamak, onlara haklarını iade etmek, onlara sımsıkı sarılmak, onların yolundan yürümek ve bu uğurda hizmet sunmak farz olan bir ibadettir, Allah'a kulluğun ve Hz. Peygamber'e tabi olmanın bir gereğidir.
Ve yazısında şöyle diyor Sayın Baş: "Ramazan ikliminde sahur programlarında dahi Ehl-i Beyt'ten bahsedilmeye başlandı. Şimdi ikinci adım, İmam Ali Efendimizin nasp edilmiş bir halife olduğu gerçeğini kabul ettirmek. Bu konuda Sünni dünyada da kaleme alınmış pek çok eser var. Bunları ortaya koydukça inanıyoruz bu hakikati de konuşmaya başlayacaklar."
Veda Haccı dönüşü Gadir-i Hum mevkiinde İmam Ali'nin hilafetinin nasp edildiğine dair iki ayet-i kerime, Hz. Peygamber'in (s.a.v.), 6 yerinde İmam Ali'nin kendisinden sonraki halife olduğunu ilan ettiği uzunca bir hutbesi ve de 124 bin sahabenin iştirak ettiği tarihin en büyük icması vardır. Ve Sayın Baş, naslarla bu kadar kesin olan bir konuda tevil yürütmenin, aykırı yorumlar yapmanın batıl olduğunu ifade etmektedir, İmam Ali'nin hilafetini inkarın Kur'an ayetlerini inkar anlamına geldiğini açıkça belirtmektedir.
Prof. Dr. Baş, külliyatında ve de Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabında Gadir-i Hum hadisesini ve burada İmam Ali'nin hilafetinin ilan edildiğini anlatan 220 Sünni kaynağı tek tek saymaktadır. İmam Ali'nin hilafet ilanıyla ilgili ayet-i kerimeler Maide 67 ve Maide 3'tür.
Maide 67: "Ey Peygamber! Rabbinden Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah Seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir."
Maide 3: "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, size din olarak İslam'ı verdim."
Sayın Baş, bu ayetlerle ilgili ilmi çalışmaları ve kaynakları eserlerinde belirtmektedir. Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt kitabının 52. sayfasında şöyle ifade etmektedir: "Suyuti'nin ed-Dürrü'l-Mensur eserinde, İbn Ebi Hatim'in Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim eserinde ve Vahidi'nin Esbab-ı Büzül eserinde, Maide 67. ayetin Hz. Ali Efendimizin halife olarak tayini hakkıda nazil olduğu yazmaktadır."
53 ve 54. sayfalarında da şöyle demektedir: "Maide 3. ayetin Hz. Ali'nin hilafet ilanından sonra nazil olduğu İmam Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde (c.1, sayfa 241, 262, 340), Taberi'de, Celaleddin Suyuti tefsirinde, İmam Fahri Razi'nin tefsirinde, İmam Gazali'nin İhya'sında, İbn-i Ebi'l-Hadid'in Nehcü'l-Belağa Şerh'inde, Menakıb-ı Harezmi'de yer almaktadır."
Şeytanı Şeytan yapan olay; Allah tarafından nasp edilen ve Allah'ın secde edin dediği Hz. Adem'e secde etmemesidir. Yani Şeytan Allah'ın nasp ettiği Adem'i, kıyas yaparak, akıl yürüterek, tevilde bulunarak reddetmiştir, ayrıca Allah'ın emrine de itaat etmemiştir.
Hakkında 2 ayet, 220 Sünni kaynakta geçen birçok hadis ve de İmam Gazali'nin dediği gibi tam icma olan bir konuyu inkar etmenin söyler misiniz Şeytan'ın yaptığından ne farkı vardır? Adem'i nasp eden de Allah'tır, Ali'yi nasp eden de? Adem'e secde et emrini veren de Allah'tır, Ali'ye biat edin diyen de? O halde imam Ali'nin hilafetini inkar etmekle, Hz. Adem'e secde etmemek arasındaki fark nedir?
Kur'an'ı okurken, geçmişte yaşanmış bir olay olarak, bir hikaye olarak değil de, ders alınması gereken bir hakikat olarak okursak, anlarsak, Allah'ın muradını daha iyi kavramış oluruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025




















































































