Ailesi tarafından ihmal edilen kadınların daha fazla şiddete uğradığı ve bu kadınların yüzde 58'inin bir kurumdan yardım isteyinceye kadar en az 5 kez dayak yediği iddia edildi.
Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü.) Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Saatçi, "Kızgınlık, öfke, kin, nefret, düşmanlık gibi duygu durumlarının etkinlik kazandığı saldırganlık biçimi" olarak tanımlanan şiddetin, yaşadığımız 21. Yüzyıl'a rağmen hale gündemdeki yerini koruduğuna dikkati çekti.
Saatçi, Türkiye'de çeşitli üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarınca şiddete yönelik yapılan araştırmaların farklı sonuçlar vermekle birlikte ortak yönlerinin, şiddetin boyutlarını gözler önüne serdiğini belirtti. Saatçi, şöyle konuştu:
"Eşlerinden dayak yiyen kadınlarda, aileleri tarafından ihmal edilme öyküsüne 2 kat daha fazla rastlanıyor. Dayak yiyen kadının, kocasını tamamen terketmeden önce deflalarca terketme girişiminde bulunduğu, bu kadınların yüzde 95'inin en azından bir kere evini terkettiği tespit edilmiştir.
ABD'de, dayak yiyen kadınların yüzde 62'sinin arkadaşları ya da yakınlarına, yüzde 53'ünün ilk olarak polise, yüzde 40'ının sosyal kurumlara, geri kalanın da mahkemelere başvurmasına rağmen, Türkiye'dekadınların yüzde 58'inin ise herhangi bir kurumdan yardım isteyinceye kadar beş kezden fazla dayak yediği bilinmektedir."
Saatçi, araştırmaların şiddete uğrayan kadının çözüm yolu arama yerine sakinleştirici ve ağrı kesici ilaçlara başvurduğunu gösterdiğini, bunların ise tepkiyi azaltarak kadını şiddete daha açık hale getirdiğinin belirlendiğini anlattı.
Çözüm önerileri
Saatçi, "Bir nesnenin ya da kişinin zayıflığının kötüye kullanılması ve bu davranışın bilerek ya da bilmeyerek sürdürülmesi" olarak tanımlanan istismarın fiziksel şiddetin yanı sıra duygusal ve cinsel yönlerden de yapılabildiğini belirtti.
Genç kadınların genelde fiziksel, duygusal ve cinsel şiddete maruz kalmalarına rağmen, yaşlılarda ekonomik istismarın daha fazla olduğunu ifade eden Saatçi, "Bu şiddet türü kişinin parasını yönetmek, şahsa ait paraya el koymak ya da kazanç sağlanmasına izin vermemek şeklinde görülebiliyor" dedi. Saatçi, şunları kaydeti:
"Şiddetle başa çıkılmasında sosyal destek kurumlarının işlevi büyüktür, oysa Türkiye'de bu kurumların sayısı oldukça sınırlı. Türkiye'nin 4. büyük kenti Adana'da da tek bir sığınma evi dahi bulunmuyor. Öncelikle mağdurun korunması için sığınma evleri, çeşitli ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için sosyal hizmetler ve hukuksal yardım, rehabilitasyon çalışmalarının sürdürülebileceği kurumlar artırılmalı."
Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü.) Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Saatçi, "Kızgınlık, öfke, kin, nefret, düşmanlık gibi duygu durumlarının etkinlik kazandığı saldırganlık biçimi" olarak tanımlanan şiddetin, yaşadığımız 21. Yüzyıl'a rağmen hale gündemdeki yerini koruduğuna dikkati çekti.
Saatçi, Türkiye'de çeşitli üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarınca şiddete yönelik yapılan araştırmaların farklı sonuçlar vermekle birlikte ortak yönlerinin, şiddetin boyutlarını gözler önüne serdiğini belirtti. Saatçi, şöyle konuştu:
"Eşlerinden dayak yiyen kadınlarda, aileleri tarafından ihmal edilme öyküsüne 2 kat daha fazla rastlanıyor. Dayak yiyen kadının, kocasını tamamen terketmeden önce deflalarca terketme girişiminde bulunduğu, bu kadınların yüzde 95'inin en azından bir kere evini terkettiği tespit edilmiştir.
ABD'de, dayak yiyen kadınların yüzde 62'sinin arkadaşları ya da yakınlarına, yüzde 53'ünün ilk olarak polise, yüzde 40'ının sosyal kurumlara, geri kalanın da mahkemelere başvurmasına rağmen, Türkiye'dekadınların yüzde 58'inin ise herhangi bir kurumdan yardım isteyinceye kadar beş kezden fazla dayak yediği bilinmektedir."
Saatçi, araştırmaların şiddete uğrayan kadının çözüm yolu arama yerine sakinleştirici ve ağrı kesici ilaçlara başvurduğunu gösterdiğini, bunların ise tepkiyi azaltarak kadını şiddete daha açık hale getirdiğinin belirlendiğini anlattı.
Çözüm önerileri
Saatçi, "Bir nesnenin ya da kişinin zayıflığının kötüye kullanılması ve bu davranışın bilerek ya da bilmeyerek sürdürülmesi" olarak tanımlanan istismarın fiziksel şiddetin yanı sıra duygusal ve cinsel yönlerden de yapılabildiğini belirtti.
Genç kadınların genelde fiziksel, duygusal ve cinsel şiddete maruz kalmalarına rağmen, yaşlılarda ekonomik istismarın daha fazla olduğunu ifade eden Saatçi, "Bu şiddet türü kişinin parasını yönetmek, şahsa ait paraya el koymak ya da kazanç sağlanmasına izin vermemek şeklinde görülebiliyor" dedi. Saatçi, şunları kaydeti:
"Şiddetle başa çıkılmasında sosyal destek kurumlarının işlevi büyüktür, oysa Türkiye'de bu kurumların sayısı oldukça sınırlı. Türkiye'nin 4. büyük kenti Adana'da da tek bir sığınma evi dahi bulunmuyor. Öncelikle mağdurun korunması için sığınma evleri, çeşitli ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için sosyal hizmetler ve hukuksal yardım, rehabilitasyon çalışmalarının sürdürülebileceği kurumlar artırılmalı."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.