Ahirete iman Allah’a imandır
Günümüzde, aklı başında insanların dahi unuttuğu en önemli şey, ölüm ve ondan sonra devam edecek olan ahiret hayatıdır. Akıllı insan odur ki, ölümden sonrası için hazırlığını yapar
14.12.2020 00:43:00





Hepimizin bildiği gibi, imanın esaslarından bir tanesi de, mü'minin öldükten sonra dirilmeye iman etmesidir.
Ancak günümüzde, aklı başında insanların dahi unuttuğu en önemli şey, ölüm ve ondan sonra devam edecek olan ahiret hayatıdır. Akıllı insan odur ki, ölümden sonrası için hazırlığını yapar.
Eğer yaşadığınız inancın, hayatın içerisinde ölüm diye bir gerçek, bir vakıa yoksa, bunun adına İslam da deseniz, siz dünyaperestsiniz demektir. Dikkat edilirse, bugün –maalesef– toplum olarak bu çukurun içerisine düştük; İslam anlatılırken en fazla gündem edilmesi gereken ahirete imanı neredeyse hiç hatırlamıyoruz.

Dinin, insanı ahirete hazırlayan birçok yönü olduğu gibi, dünya hayatını da fevkalade bir tarzda tanzim eden, insanların menfaatine sunan, takdim eden tarafı da vardır.
Ne yazık ki, biz, dinin hep bu yönüne bakıyor, "Dünya hayatımız şöyle olsun, böyle olsun" diye gayret ediyor ve bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Halbuki Kur'an'ın mantığına göre, dünya bir geçit yeridir. Aşık Veysel'in dediği gibi, "İki kapılı bir handayım. Yürüyorum gündüz gece."
Şimdi bir kapıdan hana girdik. Bunun bir de çıkışı var. İşte İslam'ın koyduğu mantık bu…
Sen bir yolculuktasın

Sen bir yolculuktasın, bir dehlizdesin. Dünya dehlizindesin. Dünya hanındasın. Önünde sonunda bu handan çıkacaksın. Bu nedenle Allah, dünya denen geçitten ebedi yurt olan ahirete en güzel geçişi sağlamak amacıyla Kur'an'ı ile ve Peygamberinin diliyle mü'minleri ikaz ediyor. Bizi uyarıyor.
Onun için ahirete iman, belki de Allah'a imanın anahtarı oluyor. Yani öldükten sonra dirilmenin insan tarafından kabullenilişi, esasen Allah'ın varlığını kabul etmekle eş anlamlıdır.
Ahirete imanın getirdikleri

Bir mü'minin Allah'ı kabul etmesi; böyle bir iradenin, böyle bir gücün varlığını kabul etmesi, mutlak surette ahirete inancının tam olmasına bağlıdır. Yani, "Ben Allah'a inandım" diyen bir mü'min–i kamil hakikatte, ahirete de en mükemmel şekilde inanmıştır.
Ahiret inancı zayıf olan bir insan, beş vakit namaz da kılsa, bu insanın ne amelinden, ne imanından bir fayda gelir.
Esas olan, insanın ukbaya hazırlanmasıdır. Ahirete hazırlanmasıdır. O bakımdan, dikkat edilirse, Kur'an–ı Kerim'de, "İman edenler", "Ahirete inananlar" ile başlayan ayetler, hep art arda gelir.
Kıyametin vukuundan, mutlaka zuhur edeceğinden, hem de çok yakında olacağından ve (insanların ömründen bahisle) o an geldiğinde bir nefes alacak kadar dahi insan hayatının gecikmeyeceğinden bahsedilir.
Böyle mahdut sınırlar içerisinde yaşadığımız bir hayat var. Ve bunun mutlaka bir sonu var. İnsanın, bu sonu düşünerek hayatını tayin ve tanzim etmesi lazımdır.
Onun için Allah, kullarına devamlı ikazda bulunmakta, "Ahirete inanın! Ahirete inanın!" dercesine ayetlerini böyle açık ve seçik olarak bizim dimağımıza nakşetmektedir. "Onlar ahirete inanır." Kimler? "Hakikatte kurtulmuş olan kullar." Allah'ın sevdiği ve seçtiği kullar, ahirete inananlardır.
Ahirete inanç yoksa, o kuldan hiçbir şey olmaz. "Sizin kurtuluşa ermeniz, ancak ahirete inanmanızdan sonradır." "O kimseler ki Rablerinin hidayeti üzeredirler." Kimler? Ahirete inanan, onu hayatına geçiren, onu hesaba alan insanlar...
Nefsin en fazla itiraz ettiği konu

Nefsin en fazla itiraz ettiği konu, ölümden sonra dirilmektir. Aslında, ölümden sonra dirilmeyi kabul etmek insanın kendi menfaatinedir.
Öyle ya, dirileceksin; ebedi bir hayat seni bekliyor, daha ne istiyorsun. Fakat nefis bu vadide o kadar enterasan bir yokluğa mahkum ki, şeytanla işbirliği yaparak, insanı bir kurt gibi kemiren, "Nasıl dirileceksin ki?" benzeri soruları sorar ve sordurur.
Bir gün Hz. Fahr–i Alem Efendimiz'in huzuruna müşriklerden bir tanesi geliyor. Yerden bir kemiği alıyor. Ufalıyor. "Ya Muhmammed! Şu, ufalanmış kemik, un haline gelmiş şu parçalar mı dirilecek? Bunu mu demek istiyorsun?" diyor.
Sure–i Yasin'de Allah, manayla yüklü bir ayetle bu inkara cevap veriyor: "Ateşle odunu birarada tutan Rabbinin mi, seni diriltmeye gücü yetmeyecek?!"
Kerestenin, odunun bünyesinde ateş de var, su da var. Yaktığın zaman ondaki su yanmasına mani olmuyor. Durduğu zaman da onu yakmıyor. Bu iki zıt kutbu biraraya toplayan Rabbinin mi öldükten sonra seni diriltmeye gücü yetmeyecek?!
Bu ne muazzam bir hakikat…
Öyle zıt kuvvetleri biraraya getiriyor ki Allah, bakıldığı zaman "pes" dememek mümkün değil. O iradeye, "Sen benim Rabbimsin" dememek mümkün değil. İşte buradan hareketle insan, tefekkür etmeli ve Cenab–ı Hakk'ın iradesine teslim olmalıdır.
Devenin yaratılışındaki hikmet

"Şu devenin yaratılışına baksana" diyor Allah. Acaba ne var bu devede ki, Allah onu örnek gösteriyor. Çok ilginçtir, devenin ayaklarına bakın.
Devenin ayakları öyle enteresan bir tarzda halkedilmiş ki, kuma bastığı zaman batmaz. Koskoca bir hayvan…
Allah onu şamar gibi yapmış. O nedenle, bir ineği çöl şartlarında yürütemezsiniz. Şu nükteye bakın! O şartlarda, o hayvana nasıl bir ayak lazımsa, Allah onu ona verdi.
Sırtındaki nedir devenin? Hörgüç. Gıdasını ve suyunu o hörgüce stok eder. Allah ona öyle bir fıtrat ikram etti ki, bir hafta yol yürüyecek, o yolda su yoktur, bir hafta boyunca yolda onu kullanır.
Bütün bunlar bir tesadüfün neticesi olabilir mi? Bunu yapan bir irade, bu iradenin de bir hesabı var: "Ölecek ve de dirileceksiniz."
Müslüman, ahiret gününe inanacak, bu imanı taşıyacak ki, ahirette kurtulanlardan olsun.
Ahirete imanın insan psikolojisine, karakterine büyük etkisi vardır. Düşünün ki, yapacağınız her işten hesaba çekileceğinizi kabul ediyorsunuz.
Yürüdüğünüz toprak üzerinde bir karıncayı bile incitemezsiniz. Yine düşünün ki, yaptığınız hiçbir şeyin hesabını vermeyeceksiniz; işlemeyeceğiniz cinayet, yapmayacağınız gasp kalmaz.
Kısaca ahirete iman, aynı zamanda toplum hayatının teminatıdır. Bunu kaybedersek, toplumdaki ahenk, düzen, nizam da kaybolur.
Öyleyse şunu büyük bir imanla söyleyebiliriz: Biz topluma sadece ahirete imanı nakşedebilsek hiçbir sıkıntımız kalmaz. Ahiret inancının hayata yansımasıyla birlikte, gerek fert, gerek aile, gerek cemiyet ve insanlık olarak elde edeceklerimizin boyutları anlatılmayacak kadar çoktur.
Ama ne hikmetse, insan kendi lehine olan çok şeyi terk eder de aleyhinde olan yanlışların ardından koşar. Allah, yanlışları terk edip, hakiki manada ahirete iman etmeyi cümlemize nasip etsin. (Prof. Dr. Haydar Baş İcmal Dergisi Ekim 2011)
H; AknAydn
Ancak günümüzde, aklı başında insanların dahi unuttuğu en önemli şey, ölüm ve ondan sonra devam edecek olan ahiret hayatıdır. Akıllı insan odur ki, ölümden sonrası için hazırlığını yapar.
Eğer yaşadığınız inancın, hayatın içerisinde ölüm diye bir gerçek, bir vakıa yoksa, bunun adına İslam da deseniz, siz dünyaperestsiniz demektir. Dikkat edilirse, bugün –maalesef– toplum olarak bu çukurun içerisine düştük; İslam anlatılırken en fazla gündem edilmesi gereken ahirete imanı neredeyse hiç hatırlamıyoruz.

Dinin, insanı ahirete hazırlayan birçok yönü olduğu gibi, dünya hayatını da fevkalade bir tarzda tanzim eden, insanların menfaatine sunan, takdim eden tarafı da vardır.
Ne yazık ki, biz, dinin hep bu yönüne bakıyor, "Dünya hayatımız şöyle olsun, böyle olsun" diye gayret ediyor ve bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Halbuki Kur'an'ın mantığına göre, dünya bir geçit yeridir. Aşık Veysel'in dediği gibi, "İki kapılı bir handayım. Yürüyorum gündüz gece."
Şimdi bir kapıdan hana girdik. Bunun bir de çıkışı var. İşte İslam'ın koyduğu mantık bu…
Sen bir yolculuktasın

Sen bir yolculuktasın, bir dehlizdesin. Dünya dehlizindesin. Dünya hanındasın. Önünde sonunda bu handan çıkacaksın. Bu nedenle Allah, dünya denen geçitten ebedi yurt olan ahirete en güzel geçişi sağlamak amacıyla Kur'an'ı ile ve Peygamberinin diliyle mü'minleri ikaz ediyor. Bizi uyarıyor.
Onun için ahirete iman, belki de Allah'a imanın anahtarı oluyor. Yani öldükten sonra dirilmenin insan tarafından kabullenilişi, esasen Allah'ın varlığını kabul etmekle eş anlamlıdır.
Ahirete imanın getirdikleri

Bir mü'minin Allah'ı kabul etmesi; böyle bir iradenin, böyle bir gücün varlığını kabul etmesi, mutlak surette ahirete inancının tam olmasına bağlıdır. Yani, "Ben Allah'a inandım" diyen bir mü'min–i kamil hakikatte, ahirete de en mükemmel şekilde inanmıştır.
Ahiret inancı zayıf olan bir insan, beş vakit namaz da kılsa, bu insanın ne amelinden, ne imanından bir fayda gelir.
Esas olan, insanın ukbaya hazırlanmasıdır. Ahirete hazırlanmasıdır. O bakımdan, dikkat edilirse, Kur'an–ı Kerim'de, "İman edenler", "Ahirete inananlar" ile başlayan ayetler, hep art arda gelir.
Kıyametin vukuundan, mutlaka zuhur edeceğinden, hem de çok yakında olacağından ve (insanların ömründen bahisle) o an geldiğinde bir nefes alacak kadar dahi insan hayatının gecikmeyeceğinden bahsedilir.
Böyle mahdut sınırlar içerisinde yaşadığımız bir hayat var. Ve bunun mutlaka bir sonu var. İnsanın, bu sonu düşünerek hayatını tayin ve tanzim etmesi lazımdır.
Onun için Allah, kullarına devamlı ikazda bulunmakta, "Ahirete inanın! Ahirete inanın!" dercesine ayetlerini böyle açık ve seçik olarak bizim dimağımıza nakşetmektedir. "Onlar ahirete inanır." Kimler? "Hakikatte kurtulmuş olan kullar." Allah'ın sevdiği ve seçtiği kullar, ahirete inananlardır.
Ahirete inanç yoksa, o kuldan hiçbir şey olmaz. "Sizin kurtuluşa ermeniz, ancak ahirete inanmanızdan sonradır." "O kimseler ki Rablerinin hidayeti üzeredirler." Kimler? Ahirete inanan, onu hayatına geçiren, onu hesaba alan insanlar...
Nefsin en fazla itiraz ettiği konu

Nefsin en fazla itiraz ettiği konu, ölümden sonra dirilmektir. Aslında, ölümden sonra dirilmeyi kabul etmek insanın kendi menfaatinedir.
Öyle ya, dirileceksin; ebedi bir hayat seni bekliyor, daha ne istiyorsun. Fakat nefis bu vadide o kadar enterasan bir yokluğa mahkum ki, şeytanla işbirliği yaparak, insanı bir kurt gibi kemiren, "Nasıl dirileceksin ki?" benzeri soruları sorar ve sordurur.
Bir gün Hz. Fahr–i Alem Efendimiz'in huzuruna müşriklerden bir tanesi geliyor. Yerden bir kemiği alıyor. Ufalıyor. "Ya Muhmammed! Şu, ufalanmış kemik, un haline gelmiş şu parçalar mı dirilecek? Bunu mu demek istiyorsun?" diyor.
Sure–i Yasin'de Allah, manayla yüklü bir ayetle bu inkara cevap veriyor: "Ateşle odunu birarada tutan Rabbinin mi, seni diriltmeye gücü yetmeyecek?!"
Kerestenin, odunun bünyesinde ateş de var, su da var. Yaktığın zaman ondaki su yanmasına mani olmuyor. Durduğu zaman da onu yakmıyor. Bu iki zıt kutbu biraraya toplayan Rabbinin mi öldükten sonra seni diriltmeye gücü yetmeyecek?!
Bu ne muazzam bir hakikat…
Öyle zıt kuvvetleri biraraya getiriyor ki Allah, bakıldığı zaman "pes" dememek mümkün değil. O iradeye, "Sen benim Rabbimsin" dememek mümkün değil. İşte buradan hareketle insan, tefekkür etmeli ve Cenab–ı Hakk'ın iradesine teslim olmalıdır.
Devenin yaratılışındaki hikmet

"Şu devenin yaratılışına baksana" diyor Allah. Acaba ne var bu devede ki, Allah onu örnek gösteriyor. Çok ilginçtir, devenin ayaklarına bakın.
Devenin ayakları öyle enteresan bir tarzda halkedilmiş ki, kuma bastığı zaman batmaz. Koskoca bir hayvan…
Allah onu şamar gibi yapmış. O nedenle, bir ineği çöl şartlarında yürütemezsiniz. Şu nükteye bakın! O şartlarda, o hayvana nasıl bir ayak lazımsa, Allah onu ona verdi.
Sırtındaki nedir devenin? Hörgüç. Gıdasını ve suyunu o hörgüce stok eder. Allah ona öyle bir fıtrat ikram etti ki, bir hafta yol yürüyecek, o yolda su yoktur, bir hafta boyunca yolda onu kullanır.
Bütün bunlar bir tesadüfün neticesi olabilir mi? Bunu yapan bir irade, bu iradenin de bir hesabı var: "Ölecek ve de dirileceksiniz."
Müslüman, ahiret gününe inanacak, bu imanı taşıyacak ki, ahirette kurtulanlardan olsun.
Ahirete imanın insan psikolojisine, karakterine büyük etkisi vardır. Düşünün ki, yapacağınız her işten hesaba çekileceğinizi kabul ediyorsunuz.
Yürüdüğünüz toprak üzerinde bir karıncayı bile incitemezsiniz. Yine düşünün ki, yaptığınız hiçbir şeyin hesabını vermeyeceksiniz; işlemeyeceğiniz cinayet, yapmayacağınız gasp kalmaz.
Kısaca ahirete iman, aynı zamanda toplum hayatının teminatıdır. Bunu kaybedersek, toplumdaki ahenk, düzen, nizam da kaybolur.
Öyleyse şunu büyük bir imanla söyleyebiliriz: Biz topluma sadece ahirete imanı nakşedebilsek hiçbir sıkıntımız kalmaz. Ahiret inancının hayata yansımasıyla birlikte, gerek fert, gerek aile, gerek cemiyet ve insanlık olarak elde edeceklerimizin boyutları anlatılmayacak kadar çoktur.
Ama ne hikmetse, insan kendi lehine olan çok şeyi terk eder de aleyhinde olan yanlışların ardından koşar. Allah, yanlışları terk edip, hakiki manada ahirete iman etmeyi cümlemize nasip etsin. (Prof. Dr. Haydar Baş İcmal Dergisi Ekim 2011)
H; AknAydn
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.