Önemli görev yapmış bürokratlar bu görevlerinden ayrılıp siyaset yapmaya başladıklarında yeni koşullara göre farklı davranmaya başlıyorlar. Emniyet Genel Müdürü olarak 1990'lı yılların başında PKK terörü ile etkili mücadele yapan, askerin de güvenini kazanan Mehmet Ağar şimdi siyasetçi konumuyla, ne yapmak istediği hakkında soru işaretleri yaratıyor. Mahut 'Susurluk' olayı tartışmaları sırasında bile kendisine sahip çıkan kimi askeri şaşırtıyor. Sorun PKK ile mücadelede uygulanacak yöntem tartışmalarından önce başladı... Kendisini çok yakından tanıyanları olmasa bile, kimi çevreyi şaşırttı. Ama asıl şaşkınlık, PKK'ya karşı mücadeleye yeni yaklaşımından önce, askere Anayasa ve yasalarla verilmiş misyon ile ilgili yapılan konuşmalar hakkındaki tavrı dolayısıyla oldu. "Bizim iktidarımızda asker konuşmayacak (ya da konuşamayacak)" deyince herkes şaşırdı. Genelkurmay Başkanı da bu sözlere beklenen yanıtı verip, "Gerektiğinde her zaman konuşuruz" deyince; Ağar-asker sürtüşmesi ülke gündemine inmiş oldu. Bunu Ağar'ın PKK sorununa çözüm formülü gibi algılanan, 'Dağda silahlı dolaşacaklarına ovada siyaset yapsınlar' sözleri geldi. Bu sözler de askerin asla düşünmek istemediği 'PKK'ya af' formülünü akla getirdi. Ağar'ın daha sonra yaptığı açıklamalar, kendisini bürokrat olarak tanıyan çevrelerde yeni değerlendirmelerin yapılmasına sebep oldu. Artık bir siyasi parti başkanı olarak toplumun belli kesimlerine hitap ederek oy sağlama peşinde olduğu düşünülmeye başlandı. Hatta DYP ile gönül bağını hiç kesmemiş olan Demirel'in bu konuda etkisi bile, yer yer gündeme geldi. Türkiye'de bugün gerek irtica, gerek terör konusunda her türlü fikir açıklanıp tartışılabiliyor. O halde "Ağar'ın, çeşitli yönleriyle daha sonra farklı yorumlar getirse bile, bu fikirleri neden yargılansın da tepki görsün?" denilebilir. Ama her şey bir yana, TSK ile çok yakın ilişkiler içinde bulunmuş olan eski Emniyet Genel Müdürü'nün "İktidarımızda asker konuşmayacak" derken bu sözlerine yeterli açıklık getirilmediğinde, askerden nasıl karşılık geleceğini bilmesi gerekmez miydi? 'Dağda silahlı dolaşacaklarına ovada siyaset yapsınlar' sözleri de o kadar tartışmaya açık ki. Daha sonra bu değerlendirmesine eklediği: "Sanki şimdi siyaset yapmıyorlar mı?" izahatı da konuyu sağlıklı bir zemine indirmeye yetmedi. Bizim politikacılar genelde uzmanlık isteyen, önemli konuları doğru irdeleme için, bilgiye gereksinim olan hususlarda pek inandırıcı konuşamıyorlar. Ağar da şimdi bir politikacı. Ne kadar geniş kitleden oy sağlarsa o kadar başarılı olacak. Onun için kimi çevrenin dikkatini çekecek, söylediklerine 'ilginç' dedirtecek tarzda konuşuyor. Ama kendisini başarılı Emniyet Genel Müdürlüğü görevinden hatırlayanları zaman zaman şaşırtıyor. Askerin ne zaman, hangi koşullar ortaya çıktığında konuştuğunu bilmiyor mu?Hangi sözlerin altında kalamayacağını, TSK'nın halk nezdindeki itibarının bu kurum için ne kadar yaşamsal olduğundan haberi yok mu? Diyelim ki sözleri eksik ve yanlış yayımlandı, bunları düzeltmek için vakit geçirmemesi gerekmez mi? TSK'nın PKK'ya af anlamına gelecek görüşler bir yana 'ateşkes'e bile nasıl yaklaştığını bilmiyor mu? Yoksa 1990'lı yıllardaki benzer durumda yaptığı: ateşkesin ne tür bir PKK oyunu olduğunu ortaya koyan değerlendirmelerinden şimdi çok farklı mı düşünüyor? Tüm mesleklerini ve yaşamlarını belli sorunların incelenmesine ve çözümleri için çalışmalara adamış olan kurumları ve mensuplarını ciddiye almak gerekir. Bunu özellikle o kurumlarda başarılı görev yapıp ayrılmış, daha sonra siyasete atılmış, iktidara gelmek için oy kazanma mücadelesi yapanlar dikkate almalı. Siyasi yaşamın kişiliklerini değiştirdiği kuşkusu yaratmamaları için.Mehmet Ali Kışlalı- Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.