Aç da görelim... Gelecek de, bir gün gelecek... Şık laftır. Kimimiz yaşar, görür... Kimimizin ömrü vefa etmez. Ama o mutlaka gelir. Bunun halk arasındaki tabiri, zamanında yenilen hurmalar diye başlar...Gerisi malum. Bakın AB'de duvara çarptık gene. Dondurmam gaymak olduk bir nevi. Neden? Gelecek, geldi çünkü. İstediğin kadar günü kurtardığını san. Tırmalamaması mümkün değildi. Utanmadan "sürpriz" diyorlar hâlâ. Beklenmeyen bir durumdur sanki. Saralım makarayı biraz geriye... Görelim sürpriz mi, değil mi... Nasıl başladık müzakerelere? Bir belge imzalayarak... Ne zaman? Aralık 2004'te. Ne yazıyordu o belgede? Zarif diplomatik terimleri arındırırsak... Özeti şu... "Müzakereler, bir tarafta Türkiye, diğer tarafta 25 AB üyesi devlet arasında yapılacak... Kıbrıs Cumhuriyeti, bu 25 üye devletten biridir... Unutma." "Türk limanlarına giriş veya Türk havalimanlarına iniş hakkının reddedilmesi, Ankara Anlaşması'nın ve Gümrük Birliği'nin açıkça ihlali anlamına gelir." "Kıbrıs bandıralı gemilere veya Kıbrıs uçaklarına yönelik kısıtlama, malların serbest dolaşımı ilkesine aykırıdır." "Türkiye, AB'ye üye ülkelerle ticaret yapan Rum bandıralı gemilere uyguladığı tüm kısıtlamaları kaldırmak zorunda..." "Aksi durumlar, müzakere sürecinin durdurulmasına yol açar." Attık mı buna imza? Attık. Üstüne havai fişek de attık. Sürpriz bunun neresinde? Yılmaz Özdil/ Sabah