Mürid'e behemehal bir kılavuz, bir rehber lâzımdır. Zira o öyle bir çöldedir ki, orada akrepler, yılanlar, âfetler vardır. Susuzluk vardır. Yırtıcı, vahşi hayvanlar vardır. İşte kılavuz, onu bu âfetlerden korur. Su bulunan yerleri gösterir. Meyvalı ağaçların bulunduğu bölgelere götürür. Halbuki tek başına, kılavuzsuz olduğu takdirde, yırtıcı hayvanların, akreplerin, yılanların, âfetlerin bulunduğu bölgelere düşer. Perişan olur, mahvolur.Allah yolunda bir rehber bulduğun an, ona hemen yapış. Hiç şüphe yok ki, mânâ onun dışında değildir, içindedir. Onun çevrendeki bütün diğer insanlardan daha faziletli ve üstün bil. Her yönüyle mürşidine bağlı ol.Ey gerçeklerden kaçan kişi! Bana yılda bir defa, ayda bir defa yahut haftada bir defa uğramazsın. Gel. Haftada, yahut ayda, yahut yılda bir defa olsun bana uğra. Hem de bomboş olarak. Sakın bir şey istediğimi sanma. Bir şey getirme. Gel. Benim meclisimden alacağını, karşılıksız olarak al. Bugün benden aldığın bir şey, yarın milyon olur.Ben senin yükünü yükleniyorum. Sen sanıyorsun ki, buna karşılık ben de yükümü sana yükleyeceğim. Hayır, öyle değil. Sana hiçbir şey yüklemeyeceğim. Aziz ve Celil olan Allah bana yeter.Benden bir kelime öğrenmek için, bin senelik mesafede olsan bile gelmelisin. Kaldı ki, aramızda sadece birkaç adımlık bir uzaklık var. Allah'ı tanıyan kişiye en zor gelen şey, insanlarla konuşmak, onlarla birlikte bulunmaktır. İşte bunun içindir ki, bin arif arasından ancak birisi, insanlar içinde konuşabilir. Ne var ki bu bir kişi de, peygamberlerin sahip oldukları güç ve kuvvete muhtaçtır. Nasıl muhtaç olmasın ki? O, her sınıf insanla karşılaşmak ve bir arada olmak durumundadır. O, aklı erenle de, ermeyenle de; düşünebilenle de, düşünmeyenle de hemhal olur. Kâh bir münafıkla, kâh bir müminle bir arada oturur. Arif, büyük zahmet ve meşakkatlerle karşı karşıyadır. Hoşlanmadığı çirkin şeylere de sabreder, tahammül gösterir. Bununla beraber o, içinde bulunduğu sıkıntı, meşakkat ve tehlikeler karşısında mânevi koruma altına alınır. Çünkü o, hakkı söylemekle vazifeli kılınmıştır.Arif kişi, ahirete hitaben şöyle der: "Ey ahiret tasası, benden uzak ol. Çünkü ben, Hakk'ın kapısına talibim. Benim nazarımda senin de, dünyanın da birbirinizden farkınız yok. Dünya beni senden alıkoyuyor, sen de Rabbimden alıkoyuyorsun. Beni Rabbimden alıkoyan hiçbir şeyde, bence hayır yoktur."Arifin ahirete hitaben söylediği bu sözlere iyi kulak veriniz. Zira bu sözler, Allah'ı bilmenin özüdür. Allah'ın, mahlûkattaki iradesinin özüdür. Bu, aynı zamanda peygamberlerin, resullerin, evliyanın ve salihlerin de halidir.İnsanların herbiri bir şeyle meşguldür. Kimisi mevkiinin ve parasının kuludur. Kimisi devlet ileri gelenlerinin kuludur. Kimisi nefsinin, giyim kuşamının kuludur.Gene insanların herbiri, bir şeyle meşguldür ve bir şeyine güvenmektedir. Kimisi oruç tutmaktadır ve orucuna güvenmektedir. Kimisi çok namaz kılmakla meşguldür ve namazına güvenmektedir, vs.Bütün bunlardan başka öyle kişiler de vardır ki, kalbi Allah için çarpar. Allah ile beraberdir. Allah'a bağlıdır. Fanilere asla bağlanmaz. Allah'ın dininin ayakta durması için çalışır.Dünya hayatı, bir bakıma müminin zindanıdır. Mümin olarak kaldıkça, dünya onun zindanıdır. Fakat takva hali devam ettikçe, Allah onu oradan çıkarır. Zindanından, darlıktan çıkarır, ferahlığa kavuşturur. Müminin beden yumurtasının kabuğu çatlar. Başka bir şekle inkılab eder, dönüşür. Bu suretle o, hikmet tanelerini toplar. Allah onun göğsüne, kendisine yakınlık kanatlarını takar. Artık o, yemek tabaklarının sahibidir. Sofranın sahibidir.Sen uykudasın. Resulullah Efendimiz şöyle buyururlar:- İnsanlar uykudadır. Ölünce uyanırlar.Ancak ölümden sonra uyanabilen kişinin hali, ne kötüdür!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.