Benim için kalbi mahzun olanlarla olurum. Bu, kudsi bir hadistir. Muayyen bir zaman için halin böyle gider, aradan zaman geçer; evvelce mahrumu olduğun pekçok dünyaca hoş tanınan nefsin zararsız isteklerine kavuşursun. Peygamber (S.A.) Efendimiz bu duruma işaret ederek şöyle buyurur. -"Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi: Kadın, güzel koku, gönlümü hoş eden namaz..."Bütün kötü arzun, hevesin, kırılmadıkça Hak, seninle olmaz. Bu hevan ve hevesin yok olunca da sende hiçbir şey durmaz olur artık... Sende ne iyilik eğlenebilir, ne de kötülük. Ne akıl kalır, nede fikir. Hiçbir şeyi geçemez olursun. Varla yok arasında bir hal alırsın. Allah seni öldürür, yeniden diriltir. Sende yeni ve bambaşka bir irade zuhura getirir. Her isteğini o irade ile istersin. Bu hale iki geldin ve her isteğin ile istersin. Bu hale ki geldin ve her isteğin buna ki uydu; Hak Teala kendine izafe ettiğin mevhum varlığını alır, seni yok eder. Bu halle sonunda; Münkesiret-ül-kulub zümresine dahil olursun. Bu makamda haberin olmadan çeşit çeşit hikmetli işler olur. sonra, benliğin erimeye başlar. Böylece iş sonuna varmış olur.. Ve Hakka kavuşmuş olursun; yani, lika hasıl olur.. her iş tamam olur. Bütün çalışmalar bunun içindir zaten... İşte: Münkesiret'ül-kulûb'ün asıl mânası da budur...Yukarıda bahsedilen " bakiye kalan varlık " cümlesini biraz izah edelim: Bunun mânası, tam bir sükûn ve tumaninet hâlidir.. yâni, yukarıda arzedilen hâle girmek ve onda tam bir olgunluk peyda etmek demektir... Bunu daha açık anlatmak için Allah-ü Taâlâ'nın, Peygamberi (S.A.V.) lisanı ile buyurduğunu dinleyelim:" Kulum bana ibadet etmekle yaklaşır; ve onu severim..Sevince de tutan eli, işiten kulağı, gören gözü, yürüyen ayağı olurun; hep işlerini benimle görür..."Diğer rivayette şu cümleler de vardır:"Benimle işitir, benimle tutar, benimle aklı erer..."Bu hal ancak "Fena" -kendinden geçiş - ile başlar. Bu iş, güç değildir, halkı bırakman kâfi...Halk; hayır ve şerden ibarettir. Sen de böylesin, hem hayırlısın hem de şerli... Halkın hayrını ve şerrini isteme.. Yalnız Hakkı tut, ötesini bırak... Yine kader-i ilâhide hayır ve şer vardır. Sen bu hâlde bulundukça Allah(C.C) seni şerrinden korur, hayrı denizine atar. O zaman hayrına kab olur, her çeşit nimete kavuşursun... Sükûna, rahata, hoşluğa ve nihayet her güzelliğe kaynak olursun...Fenâ (1), Müna (2), Mübtega (3),bunlar ayrı ayrı tasavvuf mertebesidir. Velilerin son durağı buralardır. Bunlara yönelmek öyle bir istikamettir ki, geçmişteki, evliyâ ve ebdal hep bunları istediler. Ta ki, iradelerini Allah(C.C.)'a bırakalar ve onun iradesine göre hareket edeler... Zaten bu yolun yolcularına: " Ebdal" demek, bu manayı anlatmak içindir..Bunların günahı nefsani arzularını Hakkın iradesine ortak etmektir. Haddi zatında onlar bunu unutarak yaparlar. Manevi bir hale kapılır, dehşete düşerler; bu arada kendilerini kaybederler. İsteklerine kapılma neticesi Hakka şirk koşmuş olurlar. Sonra, Allah(C.C.) tarafından kendilerine bir ayıklık gelir; Allah(C.C.)'ın rahmeti, merhameti yetişir, bulundukları hâlden uyandırır.. Onlar da hatalarını anlar, istiğfar eder, tevbe ederler...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.