AB üyeliği batırıyor
1981 yılında AB'ye üye olan, resmi para birimi Drahmi'yi terkederek 2002 yılından itibaren Euro'yu kullanan Yunanistan, resmen çökmüş durumda. Son 2 yılda ülkede yaklaşık 65 bin işyeri kapandı, 50 bin işyeri de kapanmak üzere
01.02.2012 00:00:00
RECEP BAHAR - ANALİZ
AKP Hükümetinin 17 Aralık 2004'te Avrupa Birliği'nden (AB) müzakere tarihi alması ve akabinde 3 Ekim 2005'te müzakerelerin başlaması kimi çevrelerde festival havasında kutlanmıştı. O yıllarda Türkiye'nin 2013 yılında AB üyesi olacağı savunuluyordu. Fransa'da Sarkozy'nin, Almanya'da ise Merkel'in işbaşına gelmesi üzerine ‘devran döndü' ve Türkiye'nin AB macerası Kıbrıs Rum Kesimi ile Fransa'nın 35 müzakere başlığından 17'sini bloke etmeleriyle çıkmaza girdi. Başbakan Erdoğan'ın 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra çıktığı AB turunda, “AB üyeliğini bir medeniyet projesi” olarak lanse etmesi, 2003'te bir Ramazan günü dönemin İtalya Başbakanı Berlusconi ile öğle yemeği yedikten sonra “AB ile Katolik nikahı kıymak istiyoruz” sözleri ise akıllarda kaldı. İlaveten 2004 yılında Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Roma'da Papa İnnocentes'in heykeli altında AB Anayasasına imza atmaları ise tarihin hatırlanacak karelerinden biri olarak hafızalarda yer etti. O Anayasa bilahare Fransa ve Hollanda halklarının kabul etmemesi sonucu çöpe atılmıştı.
Türkiye'nin AB ile müzakerelerinin durması, ilginçtir Başbakan Yardımcısı ve eski AB Başmüzakerecisi Ali Babacan tarafından bile olumlu bulunuyor. Babacan, 1.5 yıl önce yaptığı bir konuşmada ise “İyi ki, AB içinde değiliz” demişti.
Köşeye sıkıştırılan AB üyesi
Komşu Yunanistan, 1981 yılından bu yana AB üyesi, ilk günden itibaren de yani 2002'den bu yana da Euro para birimini kullanıyor. AB rakamlarına bakıldığında, AB bütçesinden İspanya ve Portekiz ile birlikte en fazla yararlanan ülke olarak öne çıkıyor. Ancak bu durum Yunanistan'ın 2009 yılında büyük bir mali bunalıma girmesini engelleyemedi. AB'nin iktisadi kriterlerine tabi olan Yunanistan şimdi Osmanlı Devleti'nin akıbetini yaşıyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında, 1918'de kabul edilen Mondros Mütarekesi ile galip devletler, Osmanlı Devleti'nden askerlerinin önemli bir bölümünü terhis etmelerini istemişti. Bugün Yunanistan da Batının benzer bir talebine muhatap oldu. AB'nin lider ülkesi Almanya da, Yunanistan maliyesinin AB komiseri tarafından yönetilmesini talep etti.
Kriz Yunanistan'ı tüketiyor
Bugüne kadar çok sayıda ülke ekonomik kriz içine girdi. Mesela Türkiye (1994, 1998, 2001), Rusya (1998), Malezya, Endonezya, Güney Kore, Tayland (1998), Meksika (1994)... Ancak bu ülkelerde krizin yakıcı etkisi 1 ya da en fazla 2 yıl sürdü. Yunanistan ise 2009 yılının Nisan ayından bu yana kriz içinde. Bir başka anlatımla 3 yıldır ekonomik darboğazla karşı karşıya ve ne zaman kurtulacağı da belirsiz. Ülkede piyasanın en hareketli olduğu, fiyatların yüzde 70'e varan oranlarda indiği Noel dönemindeki satışlar, bir önceki yıla göre yüzde 30 düştü. Krizin vurmaya başladığı 2009 yılının ortalarından 2011 yılının Eylül ayına kadar yaklaşık 65 bin işyeri kapandı, 50 bin işyeri de kapanmak üzere...
Özel sektördeki istihdamın yüzde 85'ini oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerde işlerini kaybedenlerin sayısı 55 bin civarında. Yunan Ticaret Komisyonu'na göre, binlerce kişi daha işini yitirecek. İşsizlik oranı da yüzde 18.5'le rekor seviyeye ulaştı.
Bu rakamlara bakan Yunan halkı, “Ufukta herhangi bir iyimserlik işareti yok” diyor.
Yunan ekonomisinin 2012'de yüzde 6 daha küçülmesi bekleniyor. Bazı kuruluşlara göre, ülkede bulunan 324 bin küçük ve orta ölçekli (KOBİ) işletmenin yarısının kapanması sözkonusu. Bu işletmeler kapanırsa, ne olacak? Yapılan analizlere göre, tek tek kapanan yerli KOBİ'lerin yerini çok uluslu şirketler alacak! Neticede Yunan orta sınıfı ortadan kalkmış olacak. Yani krizle birlikte Yunan toplumu ve ekonomisi de yeniden şekilleniyor. Tıpkı 2001 krizi sonrasında Türkiye'de yaşandığı gibi...
AKP Hükümetinin 17 Aralık 2004'te Avrupa Birliği'nden (AB) müzakere tarihi alması ve akabinde 3 Ekim 2005'te müzakerelerin başlaması kimi çevrelerde festival havasında kutlanmıştı. O yıllarda Türkiye'nin 2013 yılında AB üyesi olacağı savunuluyordu. Fransa'da Sarkozy'nin, Almanya'da ise Merkel'in işbaşına gelmesi üzerine ‘devran döndü' ve Türkiye'nin AB macerası Kıbrıs Rum Kesimi ile Fransa'nın 35 müzakere başlığından 17'sini bloke etmeleriyle çıkmaza girdi. Başbakan Erdoğan'ın 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra çıktığı AB turunda, “AB üyeliğini bir medeniyet projesi” olarak lanse etmesi, 2003'te bir Ramazan günü dönemin İtalya Başbakanı Berlusconi ile öğle yemeği yedikten sonra “AB ile Katolik nikahı kıymak istiyoruz” sözleri ise akıllarda kaldı. İlaveten 2004 yılında Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Roma'da Papa İnnocentes'in heykeli altında AB Anayasasına imza atmaları ise tarihin hatırlanacak karelerinden biri olarak hafızalarda yer etti. O Anayasa bilahare Fransa ve Hollanda halklarının kabul etmemesi sonucu çöpe atılmıştı.
Türkiye'nin AB ile müzakerelerinin durması, ilginçtir Başbakan Yardımcısı ve eski AB Başmüzakerecisi Ali Babacan tarafından bile olumlu bulunuyor. Babacan, 1.5 yıl önce yaptığı bir konuşmada ise “İyi ki, AB içinde değiliz” demişti.
Köşeye sıkıştırılan AB üyesi
Komşu Yunanistan, 1981 yılından bu yana AB üyesi, ilk günden itibaren de yani 2002'den bu yana da Euro para birimini kullanıyor. AB rakamlarına bakıldığında, AB bütçesinden İspanya ve Portekiz ile birlikte en fazla yararlanan ülke olarak öne çıkıyor. Ancak bu durum Yunanistan'ın 2009 yılında büyük bir mali bunalıma girmesini engelleyemedi. AB'nin iktisadi kriterlerine tabi olan Yunanistan şimdi Osmanlı Devleti'nin akıbetini yaşıyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında, 1918'de kabul edilen Mondros Mütarekesi ile galip devletler, Osmanlı Devleti'nden askerlerinin önemli bir bölümünü terhis etmelerini istemişti. Bugün Yunanistan da Batının benzer bir talebine muhatap oldu. AB'nin lider ülkesi Almanya da, Yunanistan maliyesinin AB komiseri tarafından yönetilmesini talep etti.
Kriz Yunanistan'ı tüketiyor
Bugüne kadar çok sayıda ülke ekonomik kriz içine girdi. Mesela Türkiye (1994, 1998, 2001), Rusya (1998), Malezya, Endonezya, Güney Kore, Tayland (1998), Meksika (1994)... Ancak bu ülkelerde krizin yakıcı etkisi 1 ya da en fazla 2 yıl sürdü. Yunanistan ise 2009 yılının Nisan ayından bu yana kriz içinde. Bir başka anlatımla 3 yıldır ekonomik darboğazla karşı karşıya ve ne zaman kurtulacağı da belirsiz. Ülkede piyasanın en hareketli olduğu, fiyatların yüzde 70'e varan oranlarda indiği Noel dönemindeki satışlar, bir önceki yıla göre yüzde 30 düştü. Krizin vurmaya başladığı 2009 yılının ortalarından 2011 yılının Eylül ayına kadar yaklaşık 65 bin işyeri kapandı, 50 bin işyeri de kapanmak üzere...
Özel sektördeki istihdamın yüzde 85'ini oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerde işlerini kaybedenlerin sayısı 55 bin civarında. Yunan Ticaret Komisyonu'na göre, binlerce kişi daha işini yitirecek. İşsizlik oranı da yüzde 18.5'le rekor seviyeye ulaştı.
Bu rakamlara bakan Yunan halkı, “Ufukta herhangi bir iyimserlik işareti yok” diyor.
Yunan ekonomisinin 2012'de yüzde 6 daha küçülmesi bekleniyor. Bazı kuruluşlara göre, ülkede bulunan 324 bin küçük ve orta ölçekli (KOBİ) işletmenin yarısının kapanması sözkonusu. Bu işletmeler kapanırsa, ne olacak? Yapılan analizlere göre, tek tek kapanan yerli KOBİ'lerin yerini çok uluslu şirketler alacak! Neticede Yunan orta sınıfı ortadan kalkmış olacak. Yani krizle birlikte Yunan toplumu ve ekonomisi de yeniden şekilleniyor. Tıpkı 2001 krizi sonrasında Türkiye'de yaşandığı gibi...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.