BU sütunun takipçileri kaç kere, AB'nin hep gerip fakat asla koparmayacağı ve Türkiyeyi daha çok yolmak için mutlaka müzakereleri başlatacağını, esasen bunu baştan Türkiyeyi AB'ye demir atmış vaziyette tutmalıyız diye açıkca belirttiğini de yazmış bulunduğumu hatırlarlar. Bunun için AB'nin elinde zaman bulunduğunu en az oniki sene, fırsat bulunduğunu en az yirmibeş veto, bilmem kaç tane başlık, her başlık için uzun müzakere ve pazarlık, sonunda istersek almayabiliriz ve alırsak bile serbest dolaşım hakık tanımayabiliriz rezaleti bulunduğunu da. Müzakerelere bu şartlar altında başlama kararının AB için mânâsı şudur: - Bu seferlik de Ermeni soykırımı kararını kabul ettirdik, yutturduk, hazmedilmesi kaldı. Böylece onları bir adım daha öne geçirdik. Milli haysiyetlerini böylece törpüledikten sonra önümüzdeki müzakerelerde de diğerlerini teker teker kabul ettirmek kolaylaşacaktır. Üstelik bazı yetkililerimizin ağzından bu müzakerelere güvenmemeleri gereğini de açıklattık. Yola devamda biz kârlıyız.
Manşette ne derlerdi?Acaba diye düşündüm? Acaba Avrupa Birliği, Türkiye'nin müzakerelere lüzum kalmadan derhal üyeliğini ilan etse, 4 Ekim'den itibaren Türkler için her türlü vizenin kaldırılıp iş arayanlara da dolaşım hakkının teslim edildiğini ve Türkiye'ye tez elden kırk milyar dolar yardım ayrıldığını ve paranın Merkez Bankamız'a havale edildiğini, Kıbrıs'a vadedilen 249 milyonun Euro'nun ise derhal KKTC emrine çıkarıldığı, Lefkoşa'ya, Paris ve Londra'dan direkt uçak seferlerinin başlatılacağını, Kıbrıs Türkleri'nin de Rumlar'la eşit kurucu ortak olarak kabul edileceğini, Yunanlılar'ı Ege'nin karasularını ve hava sahasını genişletmekten men ettiklerini, Ermeni soykırımı tasarısını geri alıp özür dilediklerini resmen açıklasalardı bizim basınımız nasıl manşet çekecek, çekecek manşetler bulabilecekler miydi? Acaba o zaman ne yapacaklardı?
Akıl hafifliğiBu kadar hiffet olur muydu? Hiffet bir hukuki terimdir ve akıl hafifliğini ifade eder. Basınımızın gösterdiği manzara ilk elde tam bir hiffet manzarasıdır. Ne var ki bu düşüncemi açtığım bir dost, Aaa işte o zaman üzülürler böyle göbek atmazlardı, dedi. Böylece basınımızın vazifeli ve gönüllü olduğunu, hatta menfaatleri bakımından çok da akıllı olduğunu ifade etti. Aksini kim söyleyebilir? Sadece ben bir tesbitimi söyleyim, bundan elli sene önce Türk basını her seçimde, mutlaka CHP'nin kazanacağı konusunda birleşirdi ve gece yarısına kadar böyle manşetler hazırlardı ama sabaha doğru gelen seçim neticeleri onu dâima yanıltırdı.. Ve son söz: - Ecdadına sövülmesine, iftira edilmesine ses çıkaramayan, sineye çeken zillet mizacı hangi meselede sesini çıkartabilir ki!Ergun Göze / Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.