AB'nin doğru tarafı var mı? Peki AB'nin her zaman, her yerde geçerli ilkeleri var mı? Peki AB, tüm üyelerine ve adaylık statüsü verdiği ülkelere 'eşit' mi yaklaşıyor? Hayır, hayır, hayır... Tercüman'dan Mim Kemal Öke, AB'nin bilinen ipliğini pazara çıkarıyor Türkiye'ye yönelik tutumu dolayısıyla AB'ye ilişkin heyecan ülkemizde giderek sönmekte. Türkiye'nin saygın araştırma kuruluşlarından USAK'ın son sondajına göre ülkemizde AB'ye katılalım diyenlerin oranı yüzde 51'lere düşmüş. Yâni, tam bir kırılma noktası!AB inadına Türkiye'nin aleyhine çalışıyorBu çerçevede AB'ye entegrasyonu iktidar davası haline getiren AKP de yıpranıyor. AB'nin 2005 içinde Türkiye'nin katılımı konusunda gönülsüz, hatta dışlayıcı tavrı bu sonucun alınmasında herhalde etken. Kaldı ki, AB, Türkiye seçmeni tarafından ikircikli davranmakla eleştiriliyor. KKTC'ye ilişkin taahhütlerini yerine getirmedi. Roj TV'nin kapatılması hususunda ayak sürüyor. Pamuk davasında fazlasıyla yaygaracı oldu. Fehriye Erdal davasında ise inadına teröriste arka çıkan bir duruş benimsemekte.Fransa'nın yaptığına bakBu arada 2006, ilişkilerin onarım mı yoksa kopuş yılı mı olacak; hepimiz endişeliyiz. Şöyle ki, Fransa bir yandan içinde Ermeni soykırımı yasasının da olduğu her türlü tarihi parlamento kararlarını tersyüz etmek için sivil toplumda uğraş veriyor; öte yandan, 2006'yı "Ermenistan" yılı ilan etmeye çabalıyor. Ermenistan'a odaklanan bir Fransa, 2006'da bu açılımı ile Erivan'daki yoksul, yolsuz ve baskıcı yönetimi mercek altına alacaksa, buna diyeceğimiz yoktur. Ermenistan'ın "Kopenhag Kriterleri"nin çok ötesinde AB'nin normlarıyla tezat rejim ve siyasi hayatına ilişkin endişeler dile getirilecekse; bu Paris'in "uygarlık misyonu" ile uyuşur(!) ve biz de buna alkış tutarız!Ancak, bu vesile ile "Hadi, biraz daha Ermeni Soykırımı'nı vurgulayalım ve Türkiye'ye yönelik Erivan'ın hasmane tavrını köpürtelim" niyetindelerse; bu yaklaşım Türkiye-Fransız ilişkilerini, AB ile yaşadığımız şu kritik dönemeçte, ciddi bir şekilde zedeleyecektir. Bizi ilgilendiren tehlikeErmenistan yılı, Ermeni soykırımı yılına dönüştürülürse, Paris bizden uzaklaşacaktır. Kaldı ki, Türk-AB ilişkilerini hırpalayacak başka bir konu da Batı Trakya üzerinde şekillenmekte. Batı Trakya'da yaşayan Türk asıllı Yunan vatandaşları kimliklerini yaşatabilmek için AİHM'ye başvurdular. Oradaki derneklerin, tabelasında Türk ibaresi bulunduğu için, kapatıldığını biliyoruz. Çünkü Atina, etnik kökenli kimlikleri tanımıyor ve soydaşlarımızı Müslüman azınlık cümlesinden kabul ediyor. Bunu da Lozan'a bağlıyor, gerekçe olarak. Sanki Atina, Lozan Antlaşması'na sadıkmış gibi!..Kararsız AtinaAtina, bir Yunanistan mı, yoksa (pan-Hellen(ist) bir devlet mi; buna AB içinde dahi karar veremiyor. Türkiye'ye gelince azınlıkların etnik kökeni önemli oluyor, hatta Lozan bu şekilde yorumlanıyor; sıra Yunanistan'a gelince etnisite kıstas olmaktan çıkıyor! Aslında biz de bu hususta içte ve dışta ayrı söylemlerde bulunuyoruz ve Atina da bu çelişkimizi yakalayıp, istismar ediyor. Ne var ki, bu husus başka bir makalenin konusu olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.