28 Şubat belgelerini irdelemeye devam ediyoruz.Evvelki gün dönemin Başbakanı Necmeddin Erbakan ve bakanları, Cumhurbaşkanı Demirel ile 4 kuvvet komutanı ve MGK Genel Sekreterinin altında imzasının olduğu "ana belgeyi" dikkatlerinize sunmuştuk.Belge 10 imzadan oluşuyordu ve özetle; "Ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir İslam Cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların var olduğu, bunların devlete karşı çok yönlü tehtid oluşturduğu, söz konusu gruplara karşı mücadele edileceği, çağ dışı uygulamaların takipsiz kalmasının söz konusu olamayacağı üzerinde GÖRÜŞ BİRLİ?İNE varıldığı vurgulanıyor ve ardından aynen şöyle söyleniyor:Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları çok yönlü tehtidin önlenmesi amacı ile EK-A'DA Kİ TEDBİRLERİN kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Bakanlar Kurulu'na bildirilmesine .... karar verilmiştir."İşte bu ana karar doğrultusunda, ana kararda yer alan ve ana kararın EK'i olduğu -bir kez daha ifade edelim ki- ana kararda belirtilen 18 maddelik kararlar yürürlüğe giriyor.18 maddelik, EK olduğu ana kararda belirtilen maddelerin altında ise MGK Genel Sekreterinin imzası var. İşte Erbakan MGK Sekreterinin imzası olan bu kararlar için "benim imzam yok dolayısı ile sorumluluk bana ait değildir" diyor. Daha doğrusu 28 Şubat'ın yıldönümünde açtığı bir illüzyonist kampanya ile bu tarihi vebalden kurtulmaya çalışıyor.Açıkçası bir "gerçek" nasıl bu kadar ortada iken ters yüz edilir, onun emsalsiz bir örneği ile karşı karşıyayız. Erbakan galiba "kendisini akıllı, dünyayı ahmak" zannediyor! Oturup bu cinayet çapındaki yanlışın muhasebesi ile "Allah'dan af dileyeceğine" çırılçıplak orada duran gerçeği saptırmaya, ters yüz etmeye çalışıyor.Erbakan'ın yaptığı -teşbihte hata olmaz- tam olarak şuna benziyor: "Herhangi bir şahıs hakkında idama karar veriyorsunuz ama cellatlığı bir başkası ifa ediyor. Sonra idam kararı size ait olduğu halde, ben öldürmedim, baksanıza cellat filan kişi idi, idamdan ben sorumlu değilim" diyorsunuz."Emin olun bu "yıkama-durulama" faliyetinin mantığı budur!Gelin konuyu biraz daha yakından masaya yatıralım ve bu asrın dezenformasyonunu deşifre edelim.Erbakan Hoca evvelki gün tamamını, yukarıda özetini sunduğumuz MGK kararının altındaki imzayı reddet(e)miyor! Evet o kararın altındaki imza bana aittir diyor. Kararın kendisinde bir "karşı şerh" filan yok. İtiraz da söz konusu değil. 406 sayılı Kararda da bizzat yazıldığı gibi karar "OYBİRLİ?İ" ile alınıyor.O kararda ne yazılı olduğunu evvelki günkü yazımdan ya da yukarıdaki özetten tekrar tekrar okumanızı öneriyorum.İşte bu kararda aynen şu yazıyor:"Türkiye'de şeriat hukukuna dayalı bir İslam Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan aşırı dinci grupların, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları çok yönlü tehtidin önlenmesi amacı ile EK-A'DA Kİ TEDBİRLERİN kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Bakanlar Kurulu'na bildirilmesine..."Bununla da kalmıyor. Kararın bizatihi kendisinde, EKLER bölümünde (rejim aleyhtarı İrticai Faliyetlere Karşı Alınması Gereken Tedbirler 2 sayfa) söz konusu tedbirlere bizzat gönderme yapılıyor.İşte bu karar doğrultusunda da MGK Genel Sekreteri imzalı 18 madde hayat buluyor. Dikkat edilecek olursa o kararın altında sadece Erbakan'ın değil, diğer hiçbir MGK üyesinin de imzası yok!Eğer Hoca'nın mantığından yola çıkarsak "demek ki diğer MGK üyeleri de kararlara direndi" gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Demek ki direnmeyen tek kişi MGK Sekreteri idi O da imzayı bastı!İşin gerçeği belgeli bir şekilde karşımızda duruyor:"18 Karar zaten 408 sayılı kararın ekidir ve 10 MGK üyesinin de imzasından geçmiştir. EK'in ayrıca tek tek üyeler tarfından imzalanmasına gerek yoktur. Böyle bir prosedüre ihtiyaç da yoktur. O nedenle de sadece MGK Sekreterinin imzası vardır. Diğer hiçbir üyenin imzası yoktur"Bir de şöyle bakalım. Farzedelim ki Hocamız'ın 18 kararın altında imzası yok. Kendileri sütten çıkmış ak kaşıktır. Peki ana kararda yer alan, kendilerinin de imzalarını saklayamadıkları metne ne diyecek? Bunun izahını nasıl yapacak? Sanki o metinde 18 karardan farklı bir şey mi var? O karar da Erbakan'ın siyasi hayatı boyunca "itikad haline getirdiği ilkelerinin" 180 derece tersinden imza edilmesi yok mu? O karara imza ile Çevik Bir ile aynı gemiye binmiş ve aynı limanda buluşmuş olmuyor musunuz?O kararı herhalde silah zoru ile imzalamadınız! En kütü ihtimal ile siyasette istifa diye bir müessese vardır ve benim hatırladığım kadarı ile kendileri istifa etmemiştir. Demirel'in bir hilesi ile hükumeti Yılmaz'a devrettiler. Yani bir nev'i kullanıldılar ve sonra da güle güle... Dahası da var....(Devam edeceğiz)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021