28 Şubat şarlatanları ve zarf ile mazruf

 28 Şubat sürecini Ankara’da yakından gözleyen bir gazeteci olarak son yaşananları ibretle izliyorum. 28 Şubat post modern darbenin zemin inşası bağlamında mimarlarından biri olan Aydın Doğan’ın bugün kanalı CNN Türk’te Mehmet Ali Birant aracılığı ile adeta günah çıkarmak istemesine ise gülümsüyorum.
Peki ya Birand?
O dönem PKK ile ilişki iddiasıyla casus suçlamasıyla hedef alınmasına rağmen hadiseden kendine bir demokrasi mücahidi payesini devşirmesine ise vallahı pes diyorum!
Sadece o da değil!
28 Şubat günlerinde askere selam durup inancımıza kin kusanların şimdi güya İslamcı takılmalarından ise tiksiniyorum!
Keza “Çevik Bir’i tanıyor” diye Genelkurmay’a Işılay Saygın gibi isimleri artarda gönderip bağlılık bildiren F Tipi Cemaat’in bugünkü riyakarlığına yazıklar olsun diyorum!
Bitmedi, Çevik Bir’e Mark Grosman misali çok yüklü dolar maaşı ile CEO’luk teklif eden sözde İslamcı Holdingin bugünkü ikiyüzlülüğüne de kahroluyorum!
Gelelim 28 Şubat’ın aslında ne olduğuna?
Hadiseyi zarf ve mazruf noktasında değerlendirmek gerekiyor!
Zarf da güya irtica ile mücadele var!
Peki ya mazruf yani gerçek amaç mı?
Prof. Dr. Haydar Baş’ın bu konu daki tespiti hadiseyi net olarak açıklıyor.
Ki Prof. Dr. Baş, 28 Şubat'ın gerçek mağduru...
Hakkında açılan davalar 40-50 bin sayfayı buluyor.Yeni Mesaj gazetemizin internet sayfasında onun 28 Şubat mağduriyetinin bazı resmi belgelerini görebilirsiniz.
Şöyle diyor Haydar Hoca:
“28 Şubat, CIA’nın Türk Silahlı Kuvvetlerimize yaptığı örtülü bir operasyondur. CIA bu operasyonla askerimizi milletimiz ve inancıyla karşı karşıya getirmek istedi ve maalesef Türk Silahlı Kuvvetleri bu oyuna geldi.”
Evet hadisenin özeti budur!
Öyle çünkü bakın o gün bugün TSK imaj olarak baş aşağıdır!
Düşünün PKK ile mücadele eden kahraman subay ve generaller Ergenekon ile Balyoz gibi yine CIA’nın tertipleri ile zindana atılıp esir alınırken milletten zerre bir tepki gelmemiş niye acaba?
Bir başka boyut 28 Şubat darbesi sonrasında güçlü bir iktidar modeli çıkmamış mıdır?
Çıktı ise 28 Şubat’ı planlayanların hedefi sadece milletinin gözünde bir numara olan TSK’yi gözden düşürmek değil aynı zamanda kendine uydu bir ekibin iktidar yapılması vardı ki AKP’nin başa getirilmesi ile o da başarılmıştır! 

Tüzük kongresi ve Mustafa Sarıgül’lü oluşum! 
CHP’deki 2 günde 2 kurultay hadisesi yeni ve ideal bir tüzük arayışı falan değildir!
Öyle zira bu tüzük berbat diye aylardır imza toplama peşinde olan Önder Sav aslında var olan tüzüğün bizatihi hazırlayanı yani bugün tukaka ilan edilen tüzük Önder Bey Genel Sekreter iken hazırlanıp kabul edildi!
Peki mesele tüzük değilse ne midir?
Önder Sav’a bağlı olan delegeler değişmeden genel başkanın değişip değişmeyeceğinin bu tüzük hikayesi ile test edilmesidir!
Dahası, CHP’den büyük bir parçanın koparılması için gerekçe icat edilmesidir!
Konuyu biraz daha açayım:
Önce Kılıçdaroğlu’nun değiştirilip değiştirilemeyeceğine bakılacak sonra da tüzük kurultayı sürecinde buhran çıkarılacak ve kitleler halinde CHP’den istifa edilecek!
İstifa edenler unutulur mu dediniz!
Öyle de hemen ya yeni bir oluşum kuraklar ya da DSP’ye katılacaklar!
DSP’den bir şey olmaz mı?
Projeye göre DSP’nin başına Mustafa Sarıgül’ün başa geçirilmesi var!
Dinlediğime göre Mustafa Bey bu konuda ikna edilmiş!
Sarıgül böyle bir liderlik projesi ile Ankara’ya gelirse AKP tarafından Kemal Kılıçdaoğlu’na rakip olacağı ve solu ikiye böleceği için Belediyedeki icraatları bağlamında sorgulanmayacağını düşünüyormuş!
Evet Başkent’ten son CHP kulisi budur!

Suriye’ye Libya tezgahı kuruldu
Suriye’deki hadise halk isyanı değil, emperyalizmin istihbarat operasyonudur!
Tabii isyanın içinde halk olmayınca aylardır boşa kürek çektiler!
Ancak son gelişmeler Suriyeli mümin kardeşlerimiz bağlamında bizi ürkütüyor!
Nasıl mı?
Libya ve Mısır’da vuruşan paralı asker ya da provokatörler Suriye’yi sızdırıldı!
Emperyalizmin projesi bunları isyancı halk gibi göstermek ve bunlar üzerinden Suriye Ordusu ile halkını kışkırtıp uluslar arası gücü Suriye’ye davet etmek!
Hayır sonuç alamazlar zira Rusya, Çin ve İran bu noktada kararlı lakin benim endişem Suriye halkının bundan zarar görmesidir!
Dilerim Suriyeli Müslümanlar Irak ve Libya tablosuna bakıp bu alçaklara kanmazlar!

Abdüllatif Şener tehdit iddiamızı doğruladı
O kuruluş günlerinde AKP’nin 4 zirve isminden biriydi!
O Tayyip Bey’e (Buna şahidim) bir dönem Abdullah Gül’den bile yakındı!
O Başbakan Erdoğan’ın 5 yıllık kabine arkadaşı ve 40 yıllık milli görüş yoldaşı!
Abdüllatif Şener’den bahsediyorum.
İşte o Şener önceki gün Konya’da düzenlediği basın toplantısında özetle mealen şu mesajı veriyor: “Başbakan’ın Libya ve Suriye politikalarında şantaj vardır. Libya olayında bir hafta içinde yüz seksen derece dönen Başbakan belli ki dışarıdan tehdit altındadır. Bu tehdit de muhtemelen Wikileaks sızmalarında ortaya çıkan İsviçre’deki 8 ayrı hesap olayıdır.”
Bu sütunu ve Meltem Gurubu Televizyonları (Kanal 34- Kanal 99) ile Ulusal Kanal’daki programlarımızı izleyenler bu değerlendirmeyi iki ay önce yaptığımızın şahididirler!
Diyeceksiniz ki hem sen, hem de Sayın Şener haksızlık yaptı!
Bunun ortaya çıkması için Başbakan Erdoğan’ın tıpkı hakkında İsviçre’de parası var iddiası ortaya atılan Deniz Baykal’ın yaptığı gibi İsviçre Merkez Bankasına bir dilekçe verip hesabım varsa açıklayın demelidir! Başbakan bunu yapmazsa bu kuşku ve söylenti hiç bitmez!