BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, sürekli büyümenin kaçınılmaz bir ekonomik kural olduğuna dikkat çekerek, sürekli büyümenin yolunun da tüketim ve üretimi aynı anda kamçılamaktan geçtiğini söyledi
Geçen hafta ekonomiye getirdiği tarihi yorumu, ekonomi ve siyaset çevrelerinde büyük ilgi uyandıran Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu hafta da ekonomide sürekli büyüme, emisyonu genişletme, yabancı sermaye, gelir dağılımı, dalgalı kur sistemi, iç ve dış borçlarımız ve IMF ile ilişkiler konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Arz ve talebi arttırmak şart
Dünya ekonomilerinde bir durağanlık döneminin yaşanmakta olduğunu tekrarlayan BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, bu durağanlıktan kurtulmanın yolunun ekonomiyi sürekli büyütmekten geçtiğini belirterek, sürekli büyümenin yolunu şöyle gösterdi:
"Ekonomik kurallar sürekli büyümeyi gerektiriyor. Büyümenin sürekli olması için de arz ve talebin sürekli olması lazımdır. Arzı ve talebi ortaya koyacak iki sınıfın, hem üretenin hem de tüketenin iradesi ve gücü olması lazımdır. Siz hasta insana ne kadar gıda vermeye çalışırsanız çalışın, ihtiyacı olsa da iştiyakı olmadığından dolayı yedirmek mümkün değildir. Toplum da bir insan anatomisi gibidir. O bakımdan onu yemeye hazır hale getireceksiniz. Toplumda bir kesim var ki tüketme kabiliyeti var ama gücü yok. Yapılacak olan iş tüketme kabiliyeti olan sınıfın bu kabiliyetini harekete geçirmektir. Bu da onu para ile tahrik etmekle olur. Tüketici ekonomide önemli bir unsurdur. Onun için tüketici gücünü arttırmamız lazımdır. Emeğin ve üretimin devreye girmesi onun elinde belli bir kapitalin olmasına bağlıdır. Bu kapitali ona vermezseniz hiç bir şey devreye girmez. Talebin olabilmesi için ona bu gücün verilmesi gerekir. Devletin ona tahrik edici gücü vermesi lazımdır. Onun için devletin öyle bir sınıf var ki ondan vergi almaması lazımdır. Bu sınıf Türk toplumunda % 80'nin üzerindedir. Devlet bunlardan topladığı verginin % 15-20'sini topluyor. Biz bunlardan vergi almayarak vergi desteği ile destekleyeceğiz. İlave olarak tüketimini sıfır faizli kredilerle tahrik edeceğiz. Bu sınıfın elinde çok ciddi imkanlar olacak. Tüketme kabiliyeti artacak. Arzı kışkırtacak. Arzı yapana da sıfır faizli krediler vereceğiz ki para darlığına düşmeyecek. Böylece hem arz hem de talep dengeli bir şekilde yürüdüğü için ekonomide devamlı bir gelişme, devamlı bir büyüme söz konusu olacak."
Ekonomide durağanlığın sebebi
"Bugün dünyanın şartlarında tüketim kısıtlanmış. Talep edemiyor. Arz edilen mamule iştahı yok. Bir tıkanıklık var. Arz ve talep dengesizliği var. Bu dengesizlik cok ciddi bir durağanlığa sebep veriyor. Bunu aşmak için tüketici sınıfa devletin vergi desteğini tam olarak vermesi ve onu faizsiz kredi ile desteklemesi gerekiyor. Böylece iştah geliyor. Hasta insan yatağına oturuyor, yemeğini yemeye başlıyor. Sistem dönmeye başlıyor. Bir süre sonra da hasta yürümeden öte koşmaya başlıyor. Bizim sistemimizde hem üreten hem tüketen aktif haldedir. Bu sistemde durağanlık dönemi sona erecek, ekonomide sürekli büyüme dönemi başlayacaktır."
Herkese zenginlik müjdesi
"Toplumlarda bir ilahi düzenleme vardır. Bundan kaçamazsınız. İlahi düzenlemede, o mantalitede, hakikaten fakir insanlar var. Bir de sen buna vergi ile vuruyorsun. Canı tamamen çıkıyor. Alım gücü sıfırın altına düşüyor. Bizim bu sınıftan kesinlikle vergi almamamız lazım. Çünkü bu verecek durumda değil, alacak durumda. Biz, ekonomik modelimizde, bu durumdaki insanlardan hem devletin vergi almaması suretiyle ve hem de faizsiz kredi vermesi suretiyle onları destekliyoruz. Tüketen bir güce kavuşturuyoruz. Çünkü arzın devamlı olabilmesi için bu sınıfın diri olması lazım. Öldürdüğünüz zaman arzın da kıymeti kalmaz. Dünyanın en kıymetli mamulünü imal etsen, altın da olsa önüne sersen, onu nasıl alacak? Gücü yok. Karnı aç olan bir insanın cebinde parası yok ki bir tabak yemek yiyebilsin. İhtiyaç var ama cepte para yok. Tüketim olmuyor. Olmayınca arz da dengesini bulamıyor. Bu dengenin bozulduğu yerde durağan ekonomik dönem başladı demektir. Bu, ekonominin iflasıdır. O bakımdan hem üretimi, hem tüketimi devreye koymak, ekonomistlerin, siyasilerin vazifesidir. Tüketene tüketme kabiliyeti bahşetmek, üretene de üretme kabiliyeti bahşetmek devlet iradesinin, siyasi iradenin elindedir. Bu dengeyi kurduğunuz zaman ekonomi sürekli olarak büyür. Hiç kimse de bunu durduramaz. O bakımdan bizim iktidarımız döneminde zengin olmak kaçınılmaz olacak. Boynunun borcu olacak. İnşaallah fakirliğe veda diyeceğiz."
Geçen hafta ekonomiye getirdiği tarihi yorumu, ekonomi ve siyaset çevrelerinde büyük ilgi uyandıran Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu hafta da ekonomide sürekli büyüme, emisyonu genişletme, yabancı sermaye, gelir dağılımı, dalgalı kur sistemi, iç ve dış borçlarımız ve IMF ile ilişkiler konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Arz ve talebi arttırmak şart
Dünya ekonomilerinde bir durağanlık döneminin yaşanmakta olduğunu tekrarlayan BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, bu durağanlıktan kurtulmanın yolunun ekonomiyi sürekli büyütmekten geçtiğini belirterek, sürekli büyümenin yolunu şöyle gösterdi:
"Ekonomik kurallar sürekli büyümeyi gerektiriyor. Büyümenin sürekli olması için de arz ve talebin sürekli olması lazımdır. Arzı ve talebi ortaya koyacak iki sınıfın, hem üretenin hem de tüketenin iradesi ve gücü olması lazımdır. Siz hasta insana ne kadar gıda vermeye çalışırsanız çalışın, ihtiyacı olsa da iştiyakı olmadığından dolayı yedirmek mümkün değildir. Toplum da bir insan anatomisi gibidir. O bakımdan onu yemeye hazır hale getireceksiniz. Toplumda bir kesim var ki tüketme kabiliyeti var ama gücü yok. Yapılacak olan iş tüketme kabiliyeti olan sınıfın bu kabiliyetini harekete geçirmektir. Bu da onu para ile tahrik etmekle olur. Tüketici ekonomide önemli bir unsurdur. Onun için tüketici gücünü arttırmamız lazımdır. Emeğin ve üretimin devreye girmesi onun elinde belli bir kapitalin olmasına bağlıdır. Bu kapitali ona vermezseniz hiç bir şey devreye girmez. Talebin olabilmesi için ona bu gücün verilmesi gerekir. Devletin ona tahrik edici gücü vermesi lazımdır. Onun için devletin öyle bir sınıf var ki ondan vergi almaması lazımdır. Bu sınıf Türk toplumunda % 80'nin üzerindedir. Devlet bunlardan topladığı verginin % 15-20'sini topluyor. Biz bunlardan vergi almayarak vergi desteği ile destekleyeceğiz. İlave olarak tüketimini sıfır faizli kredilerle tahrik edeceğiz. Bu sınıfın elinde çok ciddi imkanlar olacak. Tüketme kabiliyeti artacak. Arzı kışkırtacak. Arzı yapana da sıfır faizli krediler vereceğiz ki para darlığına düşmeyecek. Böylece hem arz hem de talep dengeli bir şekilde yürüdüğü için ekonomide devamlı bir gelişme, devamlı bir büyüme söz konusu olacak."
Ekonomide durağanlığın sebebi
"Bugün dünyanın şartlarında tüketim kısıtlanmış. Talep edemiyor. Arz edilen mamule iştahı yok. Bir tıkanıklık var. Arz ve talep dengesizliği var. Bu dengesizlik cok ciddi bir durağanlığa sebep veriyor. Bunu aşmak için tüketici sınıfa devletin vergi desteğini tam olarak vermesi ve onu faizsiz kredi ile desteklemesi gerekiyor. Böylece iştah geliyor. Hasta insan yatağına oturuyor, yemeğini yemeye başlıyor. Sistem dönmeye başlıyor. Bir süre sonra da hasta yürümeden öte koşmaya başlıyor. Bizim sistemimizde hem üreten hem tüketen aktif haldedir. Bu sistemde durağanlık dönemi sona erecek, ekonomide sürekli büyüme dönemi başlayacaktır."
Herkese zenginlik müjdesi
"Toplumlarda bir ilahi düzenleme vardır. Bundan kaçamazsınız. İlahi düzenlemede, o mantalitede, hakikaten fakir insanlar var. Bir de sen buna vergi ile vuruyorsun. Canı tamamen çıkıyor. Alım gücü sıfırın altına düşüyor. Bizim bu sınıftan kesinlikle vergi almamamız lazım. Çünkü bu verecek durumda değil, alacak durumda. Biz, ekonomik modelimizde, bu durumdaki insanlardan hem devletin vergi almaması suretiyle ve hem de faizsiz kredi vermesi suretiyle onları destekliyoruz. Tüketen bir güce kavuşturuyoruz. Çünkü arzın devamlı olabilmesi için bu sınıfın diri olması lazım. Öldürdüğünüz zaman arzın da kıymeti kalmaz. Dünyanın en kıymetli mamulünü imal etsen, altın da olsa önüne sersen, onu nasıl alacak? Gücü yok. Karnı aç olan bir insanın cebinde parası yok ki bir tabak yemek yiyebilsin. İhtiyaç var ama cepte para yok. Tüketim olmuyor. Olmayınca arz da dengesini bulamıyor. Bu dengenin bozulduğu yerde durağan ekonomik dönem başladı demektir. Bu, ekonominin iflasıdır. O bakımdan hem üretimi, hem tüketimi devreye koymak, ekonomistlerin, siyasilerin vazifesidir. Tüketene tüketme kabiliyeti bahşetmek, üretene de üretme kabiliyeti bahşetmek devlet iradesinin, siyasi iradenin elindedir. Bu dengeyi kurduğunuz zaman ekonomi sürekli olarak büyür. Hiç kimse de bunu durduramaz. O bakımdan bizim iktidarımız döneminde zengin olmak kaçınılmaz olacak. Boynunun borcu olacak. İnşaallah fakirliğe veda diyeceğiz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.