Rivayet edildiğine göre, Hz. Ali (ra), Hayber savaşında öyle büyük kahramanlıklar göstermiştir ki, bir ara Hayber kapısını kaparak kalkan olarak kullanmıştır.
Bu olay, beşeri güç ile izah edilemez. Bu bir keramettir. Bilindiği vechile, Cenab-ı Hak kudretini enbiyasından mucize ile, evliyasından ise kerametle izhar eder. Evliyanın kerameti haktır. İslam itikadına göre inkarı, küfürdür. Hz. Ali ise, velayetin başı olarak evliyaullahın büyüğüdür. Nübüvvet nurunun velayet nuru olarak insanlığa geçiş köprüsü, o büyük insandır. Elbette onun kahramanlığı kerametle birleşecek ve harikalaşacaktı. Zira O, A llah'ın arslanı idi. Buradan anlıyoruz ki, gerçek manada kuvvet Hakk'tandır. Muvaffakiyet ve zafer Allah'tandır.
Hayber'in fethinden sonra yarıcılığı kabul ettiklerini, yani, ürünlerinin yarısını Beytülmal'e verdiklerini görüyoruz. Ürün taksimini Revaha oğlu Abdullah'ın taksimine bırakılması memnuniyetlere sebep olmuştur. Ayrıca, Resulullah Efendimizin (sav), savaş esnasında, "Vallahi, senin vasıtanla onlardan birinin hidayete ermesi, çokça kızıl develere sahip olup onları tasadduk etmenden daha hayırlıdır" buyurması da çok manidardır. Bu sözleriyle Resulullah (sav), İslamî fetihlerin gayesini çok güzel ortaya koymuşlardır.
Onun şu tavrı da çok ibretâmiz bir mahiyettedir: Korkularından Hudeybiye'ye gelemeyen birçok kimsenin sırf ganimet elde etme arzusuyla savaşa katılmak istemesini hisseden Hz. Peygamber (sav), bu niyyetteki hiçkimseyi savaşa almayıp, "Bizimle yalnız Allah yolunda cihad edecekler gelsin" buyurarak, yine fetihlerden gayenin, "İla-yı Kelimetullah" olduğunu bir kez daha ortaya koymuşlardır; ve bu ihlasa hiçbir kötü niyetin zerre kadar da olsa karışmasına müsaade etmemişlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.