ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Eylül ayının ortasına kadar anayasa değişikliği konusunda partilerarası bir mutabakat sağlanmaması durumunda AB ile ilgili takvimin tutulmasının mümkün olmayacağıını iddia etti.
AB hayal olurmuş
Yılmaz, "Bu takvimi tutmadığımız takdirde de AB ile ilişkilerimiz en azından 1 yıllık bir sarkmaya tabi olacak. Bu 1 yıl içerisinde de gerekli adımları atmazsak bundan sonra ilişkilerimiz kopma tehlikesi ile karşı karşıya. AB ile ilişkilerimde statüsü belirsiz bir konuma geleceğiz. Bana göre Türkiye'nin en fazla korkması gereken durum bu" dedi.
Yılmaz, ulusal güvenlik kavramının AB yolunda Türkiye'nin ilerlemesini ne yönde etkilediği konusunda da, şunları söyledi: "Türkiye'nin AB ile ilişkileri bağlamında atması gereken belli adımlar var. Anayasamızda değişiklik yapmamız gerekiyor. Çeşitli yasalarda değişiklik yapmamız gerekiyor. Bu değişikliklerle her şeyden önce hak ve özgürlüklerin alanını genişletmemiz gerekiyor. Yani kendisi olağanüstü dönem Anayasası olan 1982 Anayasası, bizim AB ile ilişkilerimiz açısından çok ciddi bir engel oluşturuyor. Bu engelin aşılması için de belli maddelerde değişiklik yapılması lazım. Ama biz bu değişiklikleri yaparken çeşitli kişilerin ve kurumların çekinceleri var, itirazları var. Bu kurumlar içerisinde sivil var, asker var, çeşitli kurumlardan çeşitli kişilerden dile getirilen kaygılar var. Bu kaygıların özüne baktığınız zaman hep karşımıza ulusal güvenlik çıkıyor. Yani düşünce özgürlüğünün alanını genişletmek istiyorsunuz, ulusal güvenlik açısından sakınca ileri sürülüyor. Diğer özgürlüklerin alanını genişletmek istiyorsunuz, yine karşınıza ulusal güvenlik kavramı çıkıyor. Dolayısıyla ulusal güvenlik kavramı Türkiye'nin atması gereken adımların önünde bir engel olarak ortaya çıkıyor. Türkiye geçmişte çok olağanüstü dönemlerden geçti. Bu mücadele dönemlerinde gereken adımlar atılamadı. Bölücü terör çökertildi, irtica mücadelesinde çok büyük bir mesafe alındı. Bu büyük mesafe sadece Türkiye yargısının değil, aynı zamanda uluslararası yargının kararıyla da başarıya ulaştı. Şimdi artık Türkiye'nin bu adımları atması için önünde hiçbir engel olmaması gerekiyor. Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bir engel söz konusu olmamalıdır. Ama bu adımları çok süratli atmamazı gerektiren bir başka neden var, o da AB ile ilişkilerimizde gelinen noktadır."
Adımlar yetersiz bulunabilir
AB'nin katılım belgesinde Türkiye'nin kısa vadede atmasını istedikleri bazı adımların ulusal programda orta vadeye ertelendiğini söyleyen Yılmaz, "Bazı konuları oldukça muğlak bıraktık. Ama netice itibariyle AB bizim ulusal programıza herhangi bir olumsuz tepki göstermedi. Diyebilirim ki, genelde olumlu karşılandı. Belki Türkiye'nin bu kadar adım atmasını da beklemiyorlardı" dedi.
AB hayal olurmuş
Yılmaz, "Bu takvimi tutmadığımız takdirde de AB ile ilişkilerimiz en azından 1 yıllık bir sarkmaya tabi olacak. Bu 1 yıl içerisinde de gerekli adımları atmazsak bundan sonra ilişkilerimiz kopma tehlikesi ile karşı karşıya. AB ile ilişkilerimde statüsü belirsiz bir konuma geleceğiz. Bana göre Türkiye'nin en fazla korkması gereken durum bu" dedi.
Yılmaz, ulusal güvenlik kavramının AB yolunda Türkiye'nin ilerlemesini ne yönde etkilediği konusunda da, şunları söyledi: "Türkiye'nin AB ile ilişkileri bağlamında atması gereken belli adımlar var. Anayasamızda değişiklik yapmamız gerekiyor. Çeşitli yasalarda değişiklik yapmamız gerekiyor. Bu değişikliklerle her şeyden önce hak ve özgürlüklerin alanını genişletmemiz gerekiyor. Yani kendisi olağanüstü dönem Anayasası olan 1982 Anayasası, bizim AB ile ilişkilerimiz açısından çok ciddi bir engel oluşturuyor. Bu engelin aşılması için de belli maddelerde değişiklik yapılması lazım. Ama biz bu değişiklikleri yaparken çeşitli kişilerin ve kurumların çekinceleri var, itirazları var. Bu kurumlar içerisinde sivil var, asker var, çeşitli kurumlardan çeşitli kişilerden dile getirilen kaygılar var. Bu kaygıların özüne baktığınız zaman hep karşımıza ulusal güvenlik çıkıyor. Yani düşünce özgürlüğünün alanını genişletmek istiyorsunuz, ulusal güvenlik açısından sakınca ileri sürülüyor. Diğer özgürlüklerin alanını genişletmek istiyorsunuz, yine karşınıza ulusal güvenlik kavramı çıkıyor. Dolayısıyla ulusal güvenlik kavramı Türkiye'nin atması gereken adımların önünde bir engel olarak ortaya çıkıyor. Türkiye geçmişte çok olağanüstü dönemlerden geçti. Bu mücadele dönemlerinde gereken adımlar atılamadı. Bölücü terör çökertildi, irtica mücadelesinde çok büyük bir mesafe alındı. Bu büyük mesafe sadece Türkiye yargısının değil, aynı zamanda uluslararası yargının kararıyla da başarıya ulaştı. Şimdi artık Türkiye'nin bu adımları atması için önünde hiçbir engel olmaması gerekiyor. Türkiye'nin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bir engel söz konusu olmamalıdır. Ama bu adımları çok süratli atmamazı gerektiren bir başka neden var, o da AB ile ilişkilerimizde gelinen noktadır."
Adımlar yetersiz bulunabilir
AB'nin katılım belgesinde Türkiye'nin kısa vadede atmasını istedikleri bazı adımların ulusal programda orta vadeye ertelendiğini söyleyen Yılmaz, "Bazı konuları oldukça muğlak bıraktık. Ama netice itibariyle AB bizim ulusal programıza herhangi bir olumsuz tepki göstermedi. Diyebilirim ki, genelde olumlu karşılandı. Belki Türkiye'nin bu kadar adım atmasını da beklemiyorlardı" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.