Yazıklar olsun, O'nu inkâr edene!
Hz. Ali (a.s.) buyurdu ki: "Yazıklar olsun, tedbir ve takdir ediciyi inkâr edene! Onlar, hiçbir delile dayanmadan, hiçbir araştırma yapmadan ekicisiz çıkan bitkiler gibi olduklarını ve çeşit çeşit şekillerinin yapıcısı bulunmadığını sanıyorlar"
07.07.2016 00:00:00
İmam Ali (a.s.) bir hutbesinde buyurdu ki:
"Bir baksanıza şu karıncanın o küçücük cüssesine, şeklinin inceliklerine! Neredeyse gözler onu göremiyor, zihinler onu kavrayamıyor! Yeryüzünde nasıl da hareket ediyor! Rızkı için yeryüzünde koşturuyor, taneyi deliğine taşıyor, özel yerde saklıyor, sıcak günlerinde soğuk günleri ve girişinde dönüşü için (yuvasında kalınca tekrar çıkıncaya kadar) yiyecek topluyor! Oysaki rızıkları garanti altına alınmış, kendisine gereken uygun rızıklarla rızıklandırılmıştır. Bol bol veren ve mutlak kudret sahibi Allah, dazlak ve kaygan bir kayanın tepesinde veya donmuş taşların üzerinde bile olsa onları ihmal etmez, mahrum bırakmaz. Onların yeme mecrasını; bedeninin yukarı aşağı ve içini, karnının adalelerini, kafasında yer alan göz ve kulaklarını bir düşünecek olursan yaratılışına hayran kalırsın, özelliklerini sıralamaktan yorulursun. Onları ayakları üzerinde tutan, dayanaklar üzerinde durduran Allah ne de yücedir! Hiç bir ortak, onları yaratmada Allah'a ortak olmamış, hiç bir güçlü de onları yaratmasına yardım etmemiştir. Bir sonuca varmak için kafanı yorarsan, karıncaları yaratının, hurma ağaçlarının yaratıcısından başkası olmadığına erişirsin. Çünkü o (bütün farklılıklarına rağmen) her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş ve her canlıyı farklı özelliklerde yaratmıştır. Kalın-ince, ağır-hafif, güçlü-zayıf yaratılışta hepsi birdir.
Aynı şekilde gökler ve hava, rüzgârlar ve su da böyledir. Güneşe, aya, bitkilere, ağaca, suya, taşa gece ve gündüzün değişmesine, şu denizlerin kabarmasına, şu dağların çokluğuna ve zirvelerin yüksekliğine, şu dillerin farklılığına ve lehçelerinin çeşitliliğine bir bak! Öyleyse yazıklar olsun, tedbir ve takdir ediciyi inkâr edene! Onlar, hiçbir delile dayanmadan, hiçbir araştırma yapmadan ekicisiz çıkan bitkiler gibi olduklarını ve çeşit çeşit şekillerinin yapıcısı bulunmadığını sanıyorlar. Ustasız bina veya suç işleyen olmadan suç olur mu?!
İstersen çekirgeden bahset. Hani Allah onun için iki kırmızı göz yaratmıştır. Ay gibi parlayan iki gözbebeği vermiştir. Gizli bir kulak vermiş, dümdüz bir ağız açmış; güçlü bir duyu, kesici iki diş, kendisiyle tutacağı iki orak (şeklinde el). Ekinciler ekinleri hususunda onlardan korkar. Ekincilerin hepsi bir araya gelse yine de onları çıkarmaya güçleri yetmez. Çekirgeler sıçrayarak ekine dalar, doyasıya yerler. Hâlbuki onların tüm bedeni ince bir parmak kadar bile değildir.
Göklerde ve yerde olanların isteyerek veya istemeyerek kendisine secde ettikleri Allah (Ra'd: 15) ne de bereket sahibidir! Hepsi yüz ve alınlarını toprağa koyar, zaaf ve teslimiyetle O'na itaatlerini sunarlar. Korkarak ve çekinerek hüküm ve idareyi O'na verirler. Kuşlar O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Onların tüy ve nefeslerini sayıyla bilmiş, el ve ayaklarını yaş ve kuru yerlere yerleştirmiş (bazısı suda, bazısı karada yaşar), yiyeceklerini takdir etmiş, türlerini saymıştır. İşte şu karga, şu kartal, şu güvercin, şu da deve kuşu! Her kuşu bir isimle çağırdı ve her birinin rızkını üstlendi. Yağmur yüklü bulutları meydana getirdi, sağanak yağmurlar yağdırdı. Her bölgeye gereken miktarı taksim etti. Kuraklıktan sonra yeryüzünü suladı, kıtlıktan sonra da bitkiler çıkardı."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
"Bir baksanıza şu karıncanın o küçücük cüssesine, şeklinin inceliklerine! Neredeyse gözler onu göremiyor, zihinler onu kavrayamıyor! Yeryüzünde nasıl da hareket ediyor! Rızkı için yeryüzünde koşturuyor, taneyi deliğine taşıyor, özel yerde saklıyor, sıcak günlerinde soğuk günleri ve girişinde dönüşü için (yuvasında kalınca tekrar çıkıncaya kadar) yiyecek topluyor! Oysaki rızıkları garanti altına alınmış, kendisine gereken uygun rızıklarla rızıklandırılmıştır. Bol bol veren ve mutlak kudret sahibi Allah, dazlak ve kaygan bir kayanın tepesinde veya donmuş taşların üzerinde bile olsa onları ihmal etmez, mahrum bırakmaz. Onların yeme mecrasını; bedeninin yukarı aşağı ve içini, karnının adalelerini, kafasında yer alan göz ve kulaklarını bir düşünecek olursan yaratılışına hayran kalırsın, özelliklerini sıralamaktan yorulursun. Onları ayakları üzerinde tutan, dayanaklar üzerinde durduran Allah ne de yücedir! Hiç bir ortak, onları yaratmada Allah'a ortak olmamış, hiç bir güçlü de onları yaratmasına yardım etmemiştir. Bir sonuca varmak için kafanı yorarsan, karıncaları yaratının, hurma ağaçlarının yaratıcısından başkası olmadığına erişirsin. Çünkü o (bütün farklılıklarına rağmen) her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş ve her canlıyı farklı özelliklerde yaratmıştır. Kalın-ince, ağır-hafif, güçlü-zayıf yaratılışta hepsi birdir.
Aynı şekilde gökler ve hava, rüzgârlar ve su da böyledir. Güneşe, aya, bitkilere, ağaca, suya, taşa gece ve gündüzün değişmesine, şu denizlerin kabarmasına, şu dağların çokluğuna ve zirvelerin yüksekliğine, şu dillerin farklılığına ve lehçelerinin çeşitliliğine bir bak! Öyleyse yazıklar olsun, tedbir ve takdir ediciyi inkâr edene! Onlar, hiçbir delile dayanmadan, hiçbir araştırma yapmadan ekicisiz çıkan bitkiler gibi olduklarını ve çeşit çeşit şekillerinin yapıcısı bulunmadığını sanıyorlar. Ustasız bina veya suç işleyen olmadan suç olur mu?!
İstersen çekirgeden bahset. Hani Allah onun için iki kırmızı göz yaratmıştır. Ay gibi parlayan iki gözbebeği vermiştir. Gizli bir kulak vermiş, dümdüz bir ağız açmış; güçlü bir duyu, kesici iki diş, kendisiyle tutacağı iki orak (şeklinde el). Ekinciler ekinleri hususunda onlardan korkar. Ekincilerin hepsi bir araya gelse yine de onları çıkarmaya güçleri yetmez. Çekirgeler sıçrayarak ekine dalar, doyasıya yerler. Hâlbuki onların tüm bedeni ince bir parmak kadar bile değildir.
Göklerde ve yerde olanların isteyerek veya istemeyerek kendisine secde ettikleri Allah (Ra'd: 15) ne de bereket sahibidir! Hepsi yüz ve alınlarını toprağa koyar, zaaf ve teslimiyetle O'na itaatlerini sunarlar. Korkarak ve çekinerek hüküm ve idareyi O'na verirler. Kuşlar O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Onların tüy ve nefeslerini sayıyla bilmiş, el ve ayaklarını yaş ve kuru yerlere yerleştirmiş (bazısı suda, bazısı karada yaşar), yiyeceklerini takdir etmiş, türlerini saymıştır. İşte şu karga, şu kartal, şu güvercin, şu da deve kuşu! Her kuşu bir isimle çağırdı ve her birinin rızkını üstlendi. Yağmur yüklü bulutları meydana getirdi, sağanak yağmurlar yağdırdı. Her bölgeye gereken miktarı taksim etti. Kuraklıktan sonra yeryüzünü suladı, kıtlıktan sonra da bitkiler çıkardı."
(Nehcü'l-Belağa'dan?)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.