Kurumahmut, Varyag'ın geçişi ile ilgili olarak, "Bu Montrö rejiminin uygulanmasında yeni bir sayfa açılması bakımından önemlidir ve Türkiye'yi ileride uluslararası arenada zor durumda bırakabilir" dedi.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Ukrayna'dan satın aldığı donanımsız yüzer kütle Varyag'ın boğazlardan geçişiyle ilgili olarak değerlendirmede bulunan Kurumahmut, Türkiye'nin teknik zorluklara ve bu konudaki hukuki imkansızlıklara karşın siyasi bir kararla geminin geçişine izin verdiğini kaydetti.
"Türü belirlenmeli"
Varyag'ın ne tür bir deniz aracı olduğunun belirlenmesinin önemli olduğunu ifade eden Kurumahmut, şöyle dedi:
"Eğer Türk boğazlarının hukuki statüsünü düzenleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamında bir ayırım yaparsak ve Varyag'ı gemi olarak kabul edersek, ya ticaret gemisi, ya savaş gemisi olacak. Eğer savaş gemisiyse, uçak gemisi olup olmadığını sorgulamak lazım. Benim değerlendirmelerime göre Varyag bir uçak gemisi. Çünkü bu şekilde dizayn edilmiş, inşaatı tamamlanmamış ama 2 Aralık 1991'de Türk boğazlarından geçiş yapan Amiral Kuznetsov uçak gemisiyle aynı yapıda bir gemi. Eğer Varyag'ı uçak gemisi olarak kabul edersek, Türkiye'nin siyasi sorumluluğu doğabilir uluslararası arenada."
"Montrö geçemez diyor"
Montrö Boğazlar Sözleşmesinin boğazlardan uçak gemilerinin geçişini yasakladığını, Karadeniz'e kıyıdaş olan ülkelerin 15 bin tondan yüksek tonajdaki harp gemilerinin geçişine müsaade ettiğini ifade eden Kurumahmut, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin ise hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemilerinin dışındakilerin geçişine izin vermediğini kaydetti.
Kurumahmut, "Montrö, uçak gemisini tanımlıyor ve 'bunlar geçemez' diyor. Tanımladığı ve geçişini yasakladığı gemi Varyag'ın özelliklerine sahip bir uçak gemisi. Eğer Varyag uçak gemisiyse Türkiye'nin ileride uluslararası arenada siyasi sorumluluğu doğar" dedi.
"İleride emsal teşkil edebilir"
Boğazlardan geçişle ilgili olarak 1994 yılında bir tüzük hazırlandığını ve bunun 1998 yılında aksayan yanlarının değiştirilmesine karşın yine de başka ülkelerin itirazlarıyla karşılaşıldığını anlatan Ali Kurumahmut, şunları kaydetti:
"Eğer Varyag uçak gemisi değilse ve bir gemi tanımına bunu sokacaksak; ki bizim tüzüğümüzdeki gemi tanımına uygundur, 306 metrelik hiçbir donanımı olmayan, makinası olmayan dev bir platformun boğazlardan geçişine müsaade ediyoruz. Bu yarın boğazlardan geçmek isteyecek bu ve benzeri nitelikteki gemiler için emsal teşkil edebilir. Bu Montrö rejiminin uygulanmasında yeni bir sayfa açılması bakımından önemlidir ve Türkiye'yi ileride uluslararası arenada zor durumda bırakabilir. Bu geminin geçişine müsaade eden Türkiye, yarın bu nitelikli ve daha da önemlisi tehlikeli yük taşıyan petrol, kimyasal madde taşıyan gemilerin geçişini belli kıstaslara belli sınırlamalara almaya kalktığı zaman bazı doğal ve biraz da haklı reaksiyonlarla karşılaşabilecek."
Varyag zarar verebilir
Varyag'ın boğazdan geçişi sırasında iyi bir şekilde kontrol altına alınmaması durumunda kıyılara ve buradaki kültür mirasına zarar verebileceğini ifade eden Kurumahmut, sözlerini şöyle tamamladı:
"Gemi 306 metre. Boğazın en dar yeri Bebek Kandilli arası 700 metre. Burada 4-5 knotluk bir akıntı mevcuttur. Zaman zaman 7 knota kadar akıntı sürati çıkabilmektedir. Dolayısıyla 306 metrelik dev bir platformun bu kadar riskli bir bölgeden geçirilmesi ince teknik hesapları yapılmasını gerektiriyor."
Çin Halk Cumhuriyeti'nin Ukrayna'dan satın aldığı donanımsız yüzer kütle Varyag'ın boğazlardan geçişiyle ilgili olarak değerlendirmede bulunan Kurumahmut, Türkiye'nin teknik zorluklara ve bu konudaki hukuki imkansızlıklara karşın siyasi bir kararla geminin geçişine izin verdiğini kaydetti.
"Türü belirlenmeli"
Varyag'ın ne tür bir deniz aracı olduğunun belirlenmesinin önemli olduğunu ifade eden Kurumahmut, şöyle dedi:
"Eğer Türk boğazlarının hukuki statüsünü düzenleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi kapsamında bir ayırım yaparsak ve Varyag'ı gemi olarak kabul edersek, ya ticaret gemisi, ya savaş gemisi olacak. Eğer savaş gemisiyse, uçak gemisi olup olmadığını sorgulamak lazım. Benim değerlendirmelerime göre Varyag bir uçak gemisi. Çünkü bu şekilde dizayn edilmiş, inşaatı tamamlanmamış ama 2 Aralık 1991'de Türk boğazlarından geçiş yapan Amiral Kuznetsov uçak gemisiyle aynı yapıda bir gemi. Eğer Varyag'ı uçak gemisi olarak kabul edersek, Türkiye'nin siyasi sorumluluğu doğabilir uluslararası arenada."
"Montrö geçemez diyor"
Montrö Boğazlar Sözleşmesinin boğazlardan uçak gemilerinin geçişini yasakladığını, Karadeniz'e kıyıdaş olan ülkelerin 15 bin tondan yüksek tonajdaki harp gemilerinin geçişine müsaade ettiğini ifade eden Kurumahmut, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelerin ise hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemilerinin dışındakilerin geçişine izin vermediğini kaydetti.
Kurumahmut, "Montrö, uçak gemisini tanımlıyor ve 'bunlar geçemez' diyor. Tanımladığı ve geçişini yasakladığı gemi Varyag'ın özelliklerine sahip bir uçak gemisi. Eğer Varyag uçak gemisiyse Türkiye'nin ileride uluslararası arenada siyasi sorumluluğu doğar" dedi.
"İleride emsal teşkil edebilir"
Boğazlardan geçişle ilgili olarak 1994 yılında bir tüzük hazırlandığını ve bunun 1998 yılında aksayan yanlarının değiştirilmesine karşın yine de başka ülkelerin itirazlarıyla karşılaşıldığını anlatan Ali Kurumahmut, şunları kaydetti:
"Eğer Varyag uçak gemisi değilse ve bir gemi tanımına bunu sokacaksak; ki bizim tüzüğümüzdeki gemi tanımına uygundur, 306 metrelik hiçbir donanımı olmayan, makinası olmayan dev bir platformun boğazlardan geçişine müsaade ediyoruz. Bu yarın boğazlardan geçmek isteyecek bu ve benzeri nitelikteki gemiler için emsal teşkil edebilir. Bu Montrö rejiminin uygulanmasında yeni bir sayfa açılması bakımından önemlidir ve Türkiye'yi ileride uluslararası arenada zor durumda bırakabilir. Bu geminin geçişine müsaade eden Türkiye, yarın bu nitelikli ve daha da önemlisi tehlikeli yük taşıyan petrol, kimyasal madde taşıyan gemilerin geçişini belli kıstaslara belli sınırlamalara almaya kalktığı zaman bazı doğal ve biraz da haklı reaksiyonlarla karşılaşabilecek."
Varyag zarar verebilir
Varyag'ın boğazdan geçişi sırasında iyi bir şekilde kontrol altına alınmaması durumunda kıyılara ve buradaki kültür mirasına zarar verebileceğini ifade eden Kurumahmut, sözlerini şöyle tamamladı:
"Gemi 306 metre. Boğazın en dar yeri Bebek Kandilli arası 700 metre. Burada 4-5 knotluk bir akıntı mevcuttur. Zaman zaman 7 knota kadar akıntı sürati çıkabilmektedir. Dolayısıyla 306 metrelik dev bir platformun bu kadar riskli bir bölgeden geçirilmesi ince teknik hesapları yapılmasını gerektiriyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.