Yedi milyarlık dünya nüfusunun yaklaşık iki milyarını teşkil eden İslam dünyası, böyle bir Yaratıcıya, yani unutması ve uyuması olmayan bir yüce kudrete inanıyorlar, en azından o iddiadalar.
Unutmaz ve uyumaz bir Rab…
Yüce İslam'ı tebliğ eden ve örnek hayatı ile bizzat öğreten son elçinin işaretleriyle, Yaratıcının unutmaz ve uyumaz olduğunun altını çizen ayeti, Ayetel Kürsi'yi günde beş vakit namazın ardından en az beş defa okuyor ve dinliyorlar.
"Allah'tan başka ilah yok. Hayy'dır O, sürekli diridir; Kayyûm'dur O, kudretin kaynağıdır. Ne gaflet yaklaşır O'na ne kendinden geçme ne de uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız O'nundur. O'nun huzurunda, bizzat O'nun izni olmadıkça, kim şefaat edebilir! O, insanların önden gönderdiklerini de bilir, arkada bıraktıklarını da!... İnsanlar O'nun bilgisinden, bizzat kendisinin dilediği dışında, hiçbir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, gökleri ve yeri çepeçevre kuşatmıştır. Göklerin ve yerin korunması O'na hiç de zor gelmez. Aliyy'dir O, yüceliği sınırsızdır; Azim'dir O, büyüklüğü sınırsızdır." (Bakara, 255)
Böyle bir Allah inancı olan fertler, bu fertlerin oluşturduğu toplumlar ve milletler arasında, yalanın yanlışın, talanın soygunun, kul hakkı ihlallerinin, emek ve alın teri sömürülerinin, hele hele kamu mallarının gasp edilmesi gibi ağır suçların söz konusu bile olmayacağı, olamayacağı düşünülür.
Fakat, hem binlerce yıllık tecrübe hem de günümüzde yaşanan hakikatler gösteriyor ki, tam tersi bir manzara ile karşı karşıyayız.
Demek ki, İslam toplumları asırlardır, Ayetel Kürsi ve benzeri içerikteki Kur'an ayetlerini sadece okumuşlar, sadece seslendirmişler ama, ihtiva ettikleri derin manaları kavrayamamış ve gönüllerine nakşedememişler.
Unutmaz ve uyumaz bir Rab inancına sahip olan toplumlar o Yüce Yaratıcının, her an üzerlerinde görüp-gözetleyici olduğunu, nerede olurlarsa olsun kendileri ile beraber olduğunu da aynı hayat kitabından öğrendikleri için, hayatı zehir eden tüm olumsuzluklardan uzak olmaları, en azından en asgariye indirmeleri gerekir.
İslam ülkelerinde yaşamakta olan Müslümanlar, kitleler halinde bulundukları ülkeleri terk etme yarışında olduklarına göre, hem kendileri hem de o ülkelerin yöneticileri, başlarını iki ellerinin arasına alıp derin derin düşünmelidirler.
İslam toplumlarında, yöneticilerle yönetilenlerin yaşantıları arasındaki uçurumlar, korkunç derecedeki ekonomik farklılıklar, yönetici sınıfların devenin tamamını, yönetilenlere ise devenin sadece kulakalrının pay edilmesi hali, anlaşılmaz ve izah edilemez çok çirkin manzaralardır.
Asla unutmaz ve asla uyumaz bir Rab inancına sahip olduklarını iddia eden yönetici takımı, sürekli ve her fırsatta yönettikleri kitleleri uyutma peşindeler.
Ne yaman çelişki değil mi?
- Özetin özeti… Hayatın özeti… / 24.12.2025
- Üç aylar iklimi derman olsa derdimize / 22.12.2025
- Var mı bir gören? / 16.12.2025
- Ey insan! / 14.12.2025
- Negatif büyüme! / 12.12.2025
- Ezber bozan parti: BTP / 11.12.2025
- Her kime dokunsan ağlayası var / 04.12.2025
- Tefecinin çetecinin elinden koca bir memleket yandı ha yandı / 02.12.2025
- Gaziler ayakta şehit uyanık / 30.11.2025































































































