Türklerin İslam’la şereflenmesi Ehl-i Beyt nefesi iledir
Yeri gelmişken Türklerin İslam’la şereflenmesinin de Ehl-i Beyt kanalı ile olduğunun altını çizmek isteriz
12.10.2024 18:31:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Yeri gelmişken Türklerin İslam'la şereflenmesinin de Ehl-i Beyt kanalı ile olduğunun altını çizmek isteriz.
Kerbela'da Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinden sonra, Hz. Peygamberin (s.a.v.) torunları Türkistan'a göç ettiler. Horasan ve Maveraünnehir'e yerleştiler.
İmam Hasan'ın (a.s.) ve İmam Hüseyin'in (a.s.) soyu 8. yüzyılın başlarından itibaren İran, Horasan, Daylam, Tabaristan, Türkistan bölgesine yayılmışlardır.
Bundan sonra başlayan süreçte Ehl-i Beyt İmamlarının Türkleri İslam'a daveti büyük bir muhabbetle gerçekleşmiştir.
İmam Musa Kâzım (a.s.) ve oğlu İmam Rıza (a.s.), Horasan bölgesinde yaşamış olup, kendileri ve çocukları yerli halkla evlenmişlerdir.
İmam Zeynelâbidin'in (a.s.) oğlu Zeyd'in soyunun, İmam Câfer'in (a.s.) oğlu İsmail ve onun oğlu Muhammed'in soyunun Türklerle yakın ilişkileri olmuştur.
Halife Memun'un, İmam Rıza'yı (a.s.) veliaht tayin etmesi ile Türkler Abbasi ordusunda ve yönetiminde önemli mevkilere getirilmişlerdir.
Abbasiler, İmam Nakî'yi (a.s.) Samarra'da yaşamaya mecbur ettiklerinde, İmam Nakî (a.s.) bu bölgede Türklere İslam'ı tebliğ etmiştir.
Türklerin Kur'ân'ın Türkçe anlamını öğrenmeleri, Hz. Peygamberin sünnetini, İslam'ın temel prensiplerini kavramaları hep Ehl-i Beyt İmamları kanalı ile olmuştur.
Anadolu'nun İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde en önemli isim Ahmed Yesevî'dir. Yesevî; Belh, Buhara ve Horasan taraflarından gelen erenleri bu coğrafyalara yerleştirmiştir.
Ahmed Yesevî; Hacı Bektaş Veli, Sarı Saltuk, Geyikli Baba, Abdal Musa ve Horozlu Dede gibi alperenleri Anadolu'ya göndermiştir.
Hacı Bektaş Veli bu hareketin öncülerindendir. Soyu İmam Musa Kâzım'a (a.s.) uzanmaktadır.
Himayesinde 36 bin kişinin olduğu kaynaklarda yazmaktadır.
Hacı Bektaş'ın halifelerinden Karaca Ahmed Sultan, İstanbul'da ve Akhisar'da; Akçakoca, Akyazı'da; Barak Baba, Bigadiç'te; Hızır Samut, Bozok'ta, Yozgat'ta; Sultan Şüca, Eskişehir'de; Hacım Sultan, Uşak'ta; Tapduk Emre, Sakarya bölgesinde faaliyet göstermişlerdir.
Şeyh Abdal Murad Horasan erenlerindendir. Bursa'nın fethinde bulunmuştur.
Şeyh Abdal Musa, Yesevî fakirlerindendir. Hacı Bektaş ile Anadolu'ya gelmiştir.
Emir Sultan Hüseynî soydandır.
Şeyh Geyikli Baba da Yesevî fakirlerindendir. Bursa'dadır.
Ahi teşkilatını kuran kişi bir Ehl-i Beyt aşığı olan Hacı Bektaş Veli'dir.
Anadolu, Ehl-i Beyt anlayışı ile önce İslamlaşmış ve sonra Türkleşmiştir.
Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu dönemlerinde, Yavuz Sultan Selim zamanına kadar geçen süreçte Ehl-i Beyt'in nefesi, himmeti bu coğrafyada idi.
Ancak bundan sonra Ehl-i Beyt'e sırtını dönen anlayış, Osmanlı'nın da sonunu hazırlamıştır.
Geçmişte olduğu gibi, Türk-İslam dünyasının yeniden gerçekleşecek hâkimiyeti, Ehl-i Beyt merkezli Türk-İslam medeniyetinin yeniden inşası ile mümkündür.
Türk-İslam medeniyetini Anadolu coğrafyasındaki insanlara yaşatarak birliği temin etmek, bozulmadan, dağılmadan, Müslüman-Türk kimliği etrafında buluşmak lazımdır.
Bugün ayrışmalara imkân vermemeliyiz.
İslam kardeşliğini tesis etmek zorundayız. Bunda da ortak paydamız Ehl-i Beyt olmalıdır.
Şii-Sünnî dünyası kesinlikle bir ve beraber olmalıdır.
Bu sayede İslam coğrafyasının yeraltı ve yerüstü kaynaklarının sömürülmesinin de önüne geçilecektir.
İslam kardeşliği anlayışı ile vücuda gelecek Şii-Sünnî bloku, aynı zamanda, Müslüman olan bütün ırkların kardeşliğine sebep olarak, suni Şii-Sünnî ayrılığı kullanılarak ortaya çıkabilecek muhtemel savaşların da önüne geçecektir.
Bu coğrafyada vücuda gelecek böyle bir blok, ekonomik, kültürel, siyasî birlikteliğin yanı sıra, birliği koruyacak olan bir silahlı gücün oluşmasına da vesile olacaktır. Bugün, özellikle İslam dünyasının buna ihtiyacı vardır.
İslam âlemine yönelen kaynaklar savaşının yaşandığı günümüzde İslam kardeşliği ve birliği bir zarurettir.
Kaldı ki, insanlığın -hangi dinden olursa olsun- can, mal, namus, din ve vatan emniyetini temin edecek olan Ehl-i Beyt etrafındaki bu İslam kardeşliğidir.
Çünkü yalnızca bu birlik; dil-din farkı gözetmeksizin bütün insanların hayat garantisi olacaktır.
Son söz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin…
Veda Hutbesi'nde şöyle buyurmuştur:
"Ey nas! Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem ise topraktandır.
Ne Arab'ın Acem'e, ne de Acem'in Arab'a üstünlüğü vardır.
Bütün Müslümanlar kardeştir. Her Müslüman diğer Müslümanın kardeşidir." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)
Kerbela'da Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinden sonra, Hz. Peygamberin (s.a.v.) torunları Türkistan'a göç ettiler. Horasan ve Maveraünnehir'e yerleştiler.
İmam Hasan'ın (a.s.) ve İmam Hüseyin'in (a.s.) soyu 8. yüzyılın başlarından itibaren İran, Horasan, Daylam, Tabaristan, Türkistan bölgesine yayılmışlardır.
Bundan sonra başlayan süreçte Ehl-i Beyt İmamlarının Türkleri İslam'a daveti büyük bir muhabbetle gerçekleşmiştir.
İmam Musa Kâzım (a.s.) ve oğlu İmam Rıza (a.s.), Horasan bölgesinde yaşamış olup, kendileri ve çocukları yerli halkla evlenmişlerdir.
İmam Zeynelâbidin'in (a.s.) oğlu Zeyd'in soyunun, İmam Câfer'in (a.s.) oğlu İsmail ve onun oğlu Muhammed'in soyunun Türklerle yakın ilişkileri olmuştur.
Halife Memun'un, İmam Rıza'yı (a.s.) veliaht tayin etmesi ile Türkler Abbasi ordusunda ve yönetiminde önemli mevkilere getirilmişlerdir.
Abbasiler, İmam Nakî'yi (a.s.) Samarra'da yaşamaya mecbur ettiklerinde, İmam Nakî (a.s.) bu bölgede Türklere İslam'ı tebliğ etmiştir.
Türklerin Kur'ân'ın Türkçe anlamını öğrenmeleri, Hz. Peygamberin sünnetini, İslam'ın temel prensiplerini kavramaları hep Ehl-i Beyt İmamları kanalı ile olmuştur.
Anadolu'nun İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde en önemli isim Ahmed Yesevî'dir. Yesevî; Belh, Buhara ve Horasan taraflarından gelen erenleri bu coğrafyalara yerleştirmiştir.
Ahmed Yesevî; Hacı Bektaş Veli, Sarı Saltuk, Geyikli Baba, Abdal Musa ve Horozlu Dede gibi alperenleri Anadolu'ya göndermiştir.
Hacı Bektaş Veli bu hareketin öncülerindendir. Soyu İmam Musa Kâzım'a (a.s.) uzanmaktadır.
Himayesinde 36 bin kişinin olduğu kaynaklarda yazmaktadır.
Hacı Bektaş'ın halifelerinden Karaca Ahmed Sultan, İstanbul'da ve Akhisar'da; Akçakoca, Akyazı'da; Barak Baba, Bigadiç'te; Hızır Samut, Bozok'ta, Yozgat'ta; Sultan Şüca, Eskişehir'de; Hacım Sultan, Uşak'ta; Tapduk Emre, Sakarya bölgesinde faaliyet göstermişlerdir.
Şeyh Abdal Murad Horasan erenlerindendir. Bursa'nın fethinde bulunmuştur.
Şeyh Abdal Musa, Yesevî fakirlerindendir. Hacı Bektaş ile Anadolu'ya gelmiştir.
Emir Sultan Hüseynî soydandır.
Şeyh Geyikli Baba da Yesevî fakirlerindendir. Bursa'dadır.
Ahi teşkilatını kuran kişi bir Ehl-i Beyt aşığı olan Hacı Bektaş Veli'dir.
Anadolu, Ehl-i Beyt anlayışı ile önce İslamlaşmış ve sonra Türkleşmiştir.
Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu dönemlerinde, Yavuz Sultan Selim zamanına kadar geçen süreçte Ehl-i Beyt'in nefesi, himmeti bu coğrafyada idi.
Ancak bundan sonra Ehl-i Beyt'e sırtını dönen anlayış, Osmanlı'nın da sonunu hazırlamıştır.
Geçmişte olduğu gibi, Türk-İslam dünyasının yeniden gerçekleşecek hâkimiyeti, Ehl-i Beyt merkezli Türk-İslam medeniyetinin yeniden inşası ile mümkündür.
Türk-İslam medeniyetini Anadolu coğrafyasındaki insanlara yaşatarak birliği temin etmek, bozulmadan, dağılmadan, Müslüman-Türk kimliği etrafında buluşmak lazımdır.
Bugün ayrışmalara imkân vermemeliyiz.
İslam kardeşliğini tesis etmek zorundayız. Bunda da ortak paydamız Ehl-i Beyt olmalıdır.
Şii-Sünnî dünyası kesinlikle bir ve beraber olmalıdır.
Bu sayede İslam coğrafyasının yeraltı ve yerüstü kaynaklarının sömürülmesinin de önüne geçilecektir.
İslam kardeşliği anlayışı ile vücuda gelecek Şii-Sünnî bloku, aynı zamanda, Müslüman olan bütün ırkların kardeşliğine sebep olarak, suni Şii-Sünnî ayrılığı kullanılarak ortaya çıkabilecek muhtemel savaşların da önüne geçecektir.
Bu coğrafyada vücuda gelecek böyle bir blok, ekonomik, kültürel, siyasî birlikteliğin yanı sıra, birliği koruyacak olan bir silahlı gücün oluşmasına da vesile olacaktır. Bugün, özellikle İslam dünyasının buna ihtiyacı vardır.
İslam âlemine yönelen kaynaklar savaşının yaşandığı günümüzde İslam kardeşliği ve birliği bir zarurettir.
Kaldı ki, insanlığın -hangi dinden olursa olsun- can, mal, namus, din ve vatan emniyetini temin edecek olan Ehl-i Beyt etrafındaki bu İslam kardeşliğidir.
Çünkü yalnızca bu birlik; dil-din farkı gözetmeksizin bütün insanların hayat garantisi olacaktır.
Son söz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizin…
Veda Hutbesi'nde şöyle buyurmuştur:
"Ey nas! Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem ise topraktandır.
Ne Arab'ın Acem'e, ne de Acem'in Arab'a üstünlüğü vardır.
Bütün Müslümanlar kardeştir. Her Müslüman diğer Müslümanın kardeşidir." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)