“Türkiye ‘Yaklaşanı vururum’ demeli”
Adıgüzel, “Bu savaşın yönü Suriye onun üzerinden İran'a doğru gözüküyor. O zaman çok daha fazla katlayacak bir durumla karşı karşıya kalacağız. Türkiye ancak şöyle kurtarabilir; sınırı çizecek ve ‘Bu Misak-ı Milli sınırlarım, yaklaşanı vururum’ diyecek” dedi.
20.10.2024 18:14:00
Bülent TAPICI
Bülent TAPICI
CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel Türkiye'nin başındaki sığınmacı sorununun çok daha büyüyeceğini söyledi.
İsrail'in Lübnan ve Suriye saldırılarının ardından İran'ı da tehdit ettiğini ifade eden Adıgüzel Türkiye'ye göçün önümüzdeki günlerde çok daha artacağını ifade ederek, Türkiye ancak şöyle kurtarabilir; sınırı çizecek ve 'Bu Misak-ı Milli sınırlarım, yaklaşanı vururum' diyecek. Bu sınırlar içerisinde bağımsızlığının peşine düşecek" dedi.
Adıgüzel şu ifadeleri kullandı;
"Sığınmacılara harcadığımız meblağ sadece onlara harcadığımız 40- 50 milyar dolarla sınırlı kalmıyor, başka zararları da var. Türkiye'de geçtiğimiz günlerde çalışma süreleriyle ilgili yeni bir düzenleme yapıldı. İş dünyası istedi ve çalışma izinleri 6 ay uzatıldı. Bunlar ucuz iş gücü hem bizim istihdam bekleyen kendi gençlerimizin de önünü kapatıyorlar.
Başka bir sürü soruna daha yol açıyorlar sadece buna Türkiye'deki göçmenler olarak bakmayın. Türkiye'dekilerin yanında Suriye'nin içinde de beslediğimiz Suriyeliler var bizim. Suriye'nin kuzeyinde Özgür Suriye Ordusu diye tesis ettiğimiz, dünyanın dört bir tarafından ne kadar suça bulaşmış insan varsa oraya topladık sırf orada Esad'a karşı bir güç olsun diye. Türkiye orada şu anda 100 bin kişilik orduyu besliyor. Türkiye orada aynı zamanda İdlib İslam Devleti diye kurdurulan bölgede 6 milyon insanın da finansmanı da maalesef bu ülke sırtlanıyor.
Yani sadece Türkiye'deki göçmenlerden ibaret değil göçmen sorunu, orada da ciddi manada kaynağımız israf oluyor, bu önümüzdeki günlerde çok daha kötü olacak. Ben tabii buradan bir felaket tellallığı yapmak istemem ama Lübnan'ı örnek verdiniz daha kötüsü olacak. Bu savaşın yönü Suriye onun üzerinden İran'a doğru gözüküyor yani yarın Suriye'de benzer durumlar olduğu zaman öncekini daha katlayacak, İran'a olduğu zaman çok daha fazla katlayacak bir durumla karşı karşıya kalacağız.
Kimse de bizimle bu yükü paylaşmıyor bakın Avrupa'ya giden 5 – 10 bin kişiyi bile geri göndermenin çabası içindeler. Bütün bunlardan kurtulmanın tek bir yolu var; hem dış politikada, hem iç politikada, hem de ekonomide halktan yana politikalar üreten, ulusal çıkarları öne alan, Misak-ı Milli sınırları içerisinde huzuru Atatürk'ün 'Yurtta sulh cihanda sulh' düsturunun peşinden giden bir yönetime ihtiyaç var.
Türkiye ancak şöyle kurtarabilir; sınırı çizecek ve 'Bu Misak-ı Milli sınırlarım, yaklaşanı vururum' diyecek. Bu sınırlar içerisinde bağımsızlığının peşine düşecek. Atatürk boşa Cumhuriyeti kurmadı, Sadabat Paktını boşa kurmadı İran'dan Afganistan'a kadar uzanan bu coğrafyada barışı tesis etmek için. Şimdi her şey ülkenin aleyhine gelişiyor bunu dikkate almak lazım."
İsrail'in Lübnan ve Suriye saldırılarının ardından İran'ı da tehdit ettiğini ifade eden Adıgüzel Türkiye'ye göçün önümüzdeki günlerde çok daha artacağını ifade ederek, Türkiye ancak şöyle kurtarabilir; sınırı çizecek ve 'Bu Misak-ı Milli sınırlarım, yaklaşanı vururum' diyecek. Bu sınırlar içerisinde bağımsızlığının peşine düşecek" dedi.
Adıgüzel şu ifadeleri kullandı;
"Sığınmacılara harcadığımız meblağ sadece onlara harcadığımız 40- 50 milyar dolarla sınırlı kalmıyor, başka zararları da var. Türkiye'de geçtiğimiz günlerde çalışma süreleriyle ilgili yeni bir düzenleme yapıldı. İş dünyası istedi ve çalışma izinleri 6 ay uzatıldı. Bunlar ucuz iş gücü hem bizim istihdam bekleyen kendi gençlerimizin de önünü kapatıyorlar.
Başka bir sürü soruna daha yol açıyorlar sadece buna Türkiye'deki göçmenler olarak bakmayın. Türkiye'dekilerin yanında Suriye'nin içinde de beslediğimiz Suriyeliler var bizim. Suriye'nin kuzeyinde Özgür Suriye Ordusu diye tesis ettiğimiz, dünyanın dört bir tarafından ne kadar suça bulaşmış insan varsa oraya topladık sırf orada Esad'a karşı bir güç olsun diye. Türkiye orada şu anda 100 bin kişilik orduyu besliyor. Türkiye orada aynı zamanda İdlib İslam Devleti diye kurdurulan bölgede 6 milyon insanın da finansmanı da maalesef bu ülke sırtlanıyor.
Yani sadece Türkiye'deki göçmenlerden ibaret değil göçmen sorunu, orada da ciddi manada kaynağımız israf oluyor, bu önümüzdeki günlerde çok daha kötü olacak. Ben tabii buradan bir felaket tellallığı yapmak istemem ama Lübnan'ı örnek verdiniz daha kötüsü olacak. Bu savaşın yönü Suriye onun üzerinden İran'a doğru gözüküyor yani yarın Suriye'de benzer durumlar olduğu zaman öncekini daha katlayacak, İran'a olduğu zaman çok daha fazla katlayacak bir durumla karşı karşıya kalacağız.
Kimse de bizimle bu yükü paylaşmıyor bakın Avrupa'ya giden 5 – 10 bin kişiyi bile geri göndermenin çabası içindeler. Bütün bunlardan kurtulmanın tek bir yolu var; hem dış politikada, hem iç politikada, hem de ekonomide halktan yana politikalar üreten, ulusal çıkarları öne alan, Misak-ı Milli sınırları içerisinde huzuru Atatürk'ün 'Yurtta sulh cihanda sulh' düsturunun peşinden giden bir yönetime ihtiyaç var.
Türkiye ancak şöyle kurtarabilir; sınırı çizecek ve 'Bu Misak-ı Milli sınırlarım, yaklaşanı vururum' diyecek. Bu sınırlar içerisinde bağımsızlığının peşine düşecek. Atatürk boşa Cumhuriyeti kurmadı, Sadabat Paktını boşa kurmadı İran'dan Afganistan'a kadar uzanan bu coğrafyada barışı tesis etmek için. Şimdi her şey ülkenin aleyhine gelişiyor bunu dikkate almak lazım."