Tunus'ta da aynı senaryo
Mısır'da, Libya'da sergilenen tablo bu kez Tunus'a sıçradı. Bir tarafta Türkiye ve Katar; karşı cephede Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan. Elbette ABD ve Fransa da bu iki devletin arkasında. Bedeli ise iç çekişmelerden güçsüz hale düşen İslam dünyası ödüyor. Kısaca BOP'un parçala-yut senaryosu devam ediyor.
27.07.2021 18:04:00





YENİ MESAJ / DETAY HABER
Arap Baharı'nın çıkış yeri ve yegâne başarı hikâyesi olarak görülen Tunus'ta Müslüman Kardeşler (El Nahda Hareketi) ile rakipleri arasındaki kan uyuşmazlığı 26 Temmuz'da trajik bir müdahaleyle farklı bir aşamaya geçti. Fransa'nın adamı olarak bilinen partisiz Cumhurbaşkanı Kays Said, komutanları da yanına alarak, Başbakan Hişam el Meşişi'nin görevine son verdiğini, meclisin yetkilerini bir aylığına dondurduğunu, milletvekillerini dokunulmazlıklarını askıya aldığını ve kendisinin atayacağı bir başbakanla yürütmeyi devralacağını duyurdu. Yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkarmak için başsavcılık görevini de üstlenen Said, iç savaş çıkarmak için belli grupların para topladığını belirterek, "Kim kurşun sıkarsa, silahlı kuvvetler kurşunla karşılık verecek" dedi. Said, daha sonra Savunma ve Adalet Bakanları'nın görevine son verdi. Ayrıca gece sokağa çıkma yasağı ilan etti. Said'in bir gecede bu kadar işi halledebilmesi için ciddi uluslararası desteği alması gerekiyor. Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan; Kays'ı açık açık destekliyor. ABD de işin içinde gözüküyor.
Toplum ikiye bölündü
Ülkede bir taraf alınan bu kritik kararları 'yağma, talan ve siyasal İslamcıların devleti ele geçirme çabalarına' karşı ülkeyi kurtarmaya dönük 'anayasal bir müdahale; diğer taraf ise 'kansız darbe' ya da 'anayasal darbe' olarak görüyor. El Nahda Lideri ve Meclis Başkanı Raşid el Gannuşi, "darbeye karşı halkı barışçıl mücadeleye" çağırdı. Gannuşi'nin meclis oturumunu açıp kararları geçersiz kılma girişimi bina önündeki asker bariyerine takıldı. Türk halkının 15 Temmuz darbe girişimine karşı sokağa çıkmasını örnek aldığını belirten Gannuşi, meclisi sanal oturumlarla çalıştırma kararı aldı. El Nahda yetkilileri de kararların uygulanmaması için kurumsal itaatsizlik çağrısı yaptı. El Nahda'nın çağrıları çok fazla karşılık bulmadı. El Nahda birkaç siyasi partiyi yanında bulurken, 2011'in motor gücü Tunus Genel İşçi Sendikası müdahalede anayasaya aykırılık bulmadı!
Bu noktaya nasıl gelindi?
Ardı ardına kurulan hükümetlerin işlevsizliği, meclis çalışmalarındaki kilitlenmeler, rakip partiler arasındaki husumetler, cumhurbaşkanı, hükümet ve meclis arasında artan uyumsuzluk, ekonomik sorunların derinleşmesi ve son olarak Covid-19'la mücadeledeki tökezleme ülkeyi bu noktaya getirdi.
Aşı kampanyası tam bir fiyasko oldu. Açılan merkezlerde izdihamlar oluştu. Nihayetinde Said, aşılama operasyonu için orduyu seferber etti.
Siyasete sirayet eden vekâlet savaşları aşı meselesine de yansıdı. Gannuşi hem Katar Yatırım Fonu'nu ülkeye çekip hem Doha'dan aşı getirmeye çalışırken, Said ise Müslüman Kardeşler projesine savaş açmış Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'ın kapısını çaldı. Sonuçta Kays, darbe günü Katar kanalı El Cezire Kanalı'nın Tunus ofisini kapattı.
Darbenin ayak sesleri
Beri tarafta bu kötü gidişat karşısında birkaç aydır müdahale çağrıları dikkat çekiyordu. Mayıs'ta eski Genelkurmay Başkanı Bubekir Bin Kerim Kahya'nın da aralarında olduğu altı emekli komutan 'Son Umut' adını verdikleri girişimle Said'den ülkeyi ganimet mantığıyla hareket eden siyasi sınıftan kurtarıp doğru yola sokmasını istedi. Yine kısa bir süre önce emekli Amiral Kemal Akrut, Said'e 80'inci maddeyi çalıştırmasını önerdi.
Müdahalenin zeminini hazırlayan tetikleyici faktör ise şiddet dalgasıyla geldi. '25 Temmuz Protesto Hareketi' adlı inisiyatif 2011'den bu yana oluşan siyasal sistemi yıkma hedefiyle farklı grup ve partileri sokağa döktü. Pek çok şehirde El Nahda'nın ofisleri basıldı. El Nahda'ya göre, saldırganlardan bazıları finanse edilmiş, bazıları Said'e yakın, bazıları da dış bağlantılıydı. Gannuşi açıkça BAE medyasını suçladı. El Nahda Mısır'daki Müslüman Kardeşler'e kıyasla daha temkinli ve uyumlu hareket etti. Buna rağmen Tunus siyasetinde bir 'nefret' öznesi haline geldi. El Nahda küresel Müslüman Kardeşler ağının uzantısı olması nedeniyle 2011'den sonra sahne alan aktörler arasında şüpheyle karşılandı. Ayrıca Katar ve Türkiye'nin yanı sıra Libya'daki İslamcı güçlerle ilişkileri hep tartışma konusu oldu.
Sonuçta İslam dünyası kaybediyor. Batı'nın ve onların yerli piyonlarının oyun sahasına dönen koskoca coğrafyada demokratik kurumlar bir türlü oluşturulamıyor. Arap Baharı'nın başladığı Tunus'ta yaşananlar Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) uzantısından başka bir şey değil.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.