Tunus’ta Arap Baharı'ndan eser kalmadı
Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın Tunus’ta ağırlandığı gün, Arap Baharı’yla yelkenlerini şişirmiş olan El Nahda Hareketi lideri Raşid el Gannuşi demir parmaklıkların ardına gönderildi. Tunus’ta yönetim fiilen Cumhurbaşkanı Kays’ın elinde olsa da, dizginler ordunun elinde. Ülkede siyaseti asker dizayn ediyor.
24.04.2023 11:09:00





FOTO: Gannuşi
Arap Baharı denilen süreç Aralık 2010'da Tunus'ta başlamıştı. Dalga 2011'de Mısır'da Mübarek, Libya'da Kaddafi yönetimlerinin sonunu getirdi. Suriye ve Yemen iç savaşa sürüklendi. Oysa zengin (mesela Kuveyt, Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn, Katar) olsun, fakir (mesela Ürdün, Fas) olsun isyan dalgası monarjik yönetimleri pas geçti. Dalgadan kurtulan başkanlıkla yönetilen tek devlet ise Cezayir oldu.
Arap Baharının en büyük mağduru Suriye'de Esad yönetimi Arap dünyası ile ilişkilerini normalleştirmeye başlarken, Arap Baharı'nda değişim şansını yakalamış olan Tunus 'anayasal darbe' pratikleriyle yeni dönemin aktörleriyle hesaplaşıyor
Tunus'ta ceberut yönetim güç kazanıyor
25 Temmuz 2021'de meclisi askıya alan, vekillerin dokunulmazlığını kaldıran ve Hişam el Meşişi hükümetine son veren Cumhurbaşkanı Kays Said'in anayasa yazımı, referandum ve genel seçimlerle sürdürdüğü sistemi yeniden kurma operasyonunda El Nahda Hareketi'ni devletten kazıma en temel motivasyondu. Geçen yıl yüzde 30 katılımla gerçekleşen anayasa referandumundan sonra muhaliflerin boykot ettiği seçimlerde katılımın yüzde 11'le sınırlı kalması Said'in yürüttüğü sürecin meşruiyetine dair ciddi soru işaretleri oluşturdu. İlaveten ekonomik kriz Said üzerinde baskıyı artırdı. Böylesi bir ortamda Müslüman Kardeşler'in Tunus uzantısı El Nahda'yı siyaseten silmeye dönük yeni bir hamle geldi. 17 Nisan'da gözaltına alınan Gannuşi 48 saatlik savcılık sorgusunu takiben tutuklanırken, El Nahda'nın merkezi kapatıldı ve ülke genelinde toplantı yapması yasaklandı. 19 Nisan'da da Said'i 'diktatöryel eğilimler' sergilemekle suçlayan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin koordinasyon merkezi ile Tunus İrade Partisi'nin genel merkezine kilit vuruldu. Nisan 2022'de 'siyasi krizden çıkış' hedefiyle sol kanattan Ahmet Necip Şabi liderliğinde muhalefetin çatı oluşumu olarak ortaya çıkan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin en büyük bileşeni El Nahda Hareketi.
Soruşturma genişletiliyor
El Nahda'yı hedef alan soruşturma, Gannuşi'nin dışında Bilkasım Hasan, Muhammed Kumanı ve Ahmet Maşrıki gibi 11 kişi hakkında açılan soruşturmalarla genişletildi. Soruşturma dosyası devletin güvenliğine komplo kurma, halkı silahlı isyana teşvik, cinayet ve hırsızlık gibi suçlamaları içeriyor. Daha önce yürütülen soruşturmalarda El Nahda liderleri Tunuslu cihatçıları finanse edip bunları Suriye, Libya ve Yemen cephesine göndermek, 2013'te Halk Cephesi'nin liderleri Şükrü Belaid ve Muhammed Brahimi'ye düzenlenen suikastlarla ilgili soruşturmaları örtbas etmek ve şiddeti meşru gören Selefi grupların önünü açmakla suçlanıyordu. İslami emirlik isteyip "demokrasiyi gömme zamanı" diyen Hizb'ut Tahrir legalleşirken, El Kaide bağlantılı Ensar el Şeria da Tunus'a geri dönmüştü.
Gannuşi'nin son konuşması
Son operasyonu tetikleyen şey Gannuşi'nin 15 Nisan'da Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin merkezinde yaptığı bir konuşmaydı. "El Nahda'sız, İslam'sız, sol ya da başka herhangi bir bileşensiz Tunus, bir iç savaş projesidir" demişti. El Nahda lideri darbeyi kutlayanların demokrat değil iç savaş destekçisi olduğunu ve darbenin alkışlanmak yerine taşlanması gerektiğini söylemişti. Hemen öncesinde Gannuşi'nin damadı ve eski Dışişleri Bakanı Refik Abdülselam da "Ordunun tarafsızlığı ve siyasetten uzak olduğu söylemi büyük bir yalandır ve bu yalana son verilmelidir" sözleriyle şimşekleri üzerine çekmişti. El Nahda tüm muhalefeti baskıcı uygulamalara karşı tek safta buluşmaya çağırırken Şükrü Belaid'in kurduğu Demokrat Yurtseverler Partisi operasyona destek çıktı. Parti, liderlerinin öldürülmesinden El Nahda'yı sorumlu tutuyor. El Nahda yetkilileri, operasyonların hareketi tamamen yasaklamaya varan bir noktaya gitmesinden endişe ediyor. Müslüman Kardeşler projesine şiddetle karşı çıkan kanatlar epey zamandır terörün finansmanı, siyasi suikastler ve seçim kampanyalarına dışarıdan yasadışı bağışlar nedeniyle El Nahda'nın kapatılması için Said'e baskı yapıyordu. Tunus'ta 20 Nisan'da tutuklanan eski Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi, "devletin yapısını değiştirmek ve halkın silahlarla birbirine saldırmasına neden olmak" suçlamasıyla karşı karşıya.
Eski rejim atakta
Devrik lider Zeynel Abidin bin Ali döneminde yurtdışını mesken tutmuş muhaliflerden bazıları 2011'deki Yasemin Devrimi'nin kazanımları tersine dönünce sürgün hayatlarına geri döndü. Fransa'ya yerleşen eski Cumhurbaşkanı Munsif el Merzuki de bunlar arasında.
Türkiye-Tunus ilişkileri nasıl etkilenecek?
Tunus'un geçtiği bu kritik süreçte El Nahda'ya yakınlığı ile bilinen AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tutumu da merakla izleniyor. Türkiye'nin Tunus Büyükelçisi Çağlar Fahri Çakıralp'in yeni Meclis Başkanı İbrahim Buderbale ile görüşmesi Arap basınında AK Parti'nin El Nahda'yı gözden çıkardığı yorumlarına neden olmuştu. Çakıralp, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un ikili ilişkilere vurgu yapan mektubunu Tunuslu mevkidaşına iletmişti. AK Parti Mısır'la ilişkileri düzeltmek için Müslüman Kardeşler'i himaye eden siyasetini nasıl gözden geçirdiyse Tunus'ta da benzer bir tutumu izleyeceği düşünülmüştü. AK Parti yönetimi 2022'de Said'in meclisi fesheden kararını kınarken Tunus Dışişleri buna protesto notasıyla cevap vermişti. Said de "Biz bir vilayet değiliz. Ferman beklemiyoruz. Egemenliğimiz, şerefimiz ve gurumuz bütün değerlendirmelerin önündedir" diyerek Erdoğan'a çatmıştı. Gannuşi tutuklanınca iki ülke arasındaki bahar havası toz dumana karıştı. Eski çizgisine geri dönen Erdoğan, şunu söyledi: "Mevcut yönetim, kardeşim Gannuşi'yi tutukladı. Tunus'taki yetkililerle henüz telefonla iletişim kuramadık. Ama denemeye devam edeceğiz. Onlarla konuşabilirsek uygun görmediğimizi onlara söyleyeceğiz." El Arab gazetesi de Tunus Dışişleri'nin El Nahda'yı kurtarmaya dönük müdahale ya da arabuluculuk çabalarına izin vermediğini yazdı. Said meşruiyeti sorgulayan iç ve dış tepkilere karşı tahammülünün olmadığını defalarca hissettirdi. HABER MERKEZİ/BBC
Arap Baharı denilen süreç Aralık 2010'da Tunus'ta başlamıştı. Dalga 2011'de Mısır'da Mübarek, Libya'da Kaddafi yönetimlerinin sonunu getirdi. Suriye ve Yemen iç savaşa sürüklendi. Oysa zengin (mesela Kuveyt, Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn, Katar) olsun, fakir (mesela Ürdün, Fas) olsun isyan dalgası monarjik yönetimleri pas geçti. Dalgadan kurtulan başkanlıkla yönetilen tek devlet ise Cezayir oldu.
Arap Baharının en büyük mağduru Suriye'de Esad yönetimi Arap dünyası ile ilişkilerini normalleştirmeye başlarken, Arap Baharı'nda değişim şansını yakalamış olan Tunus 'anayasal darbe' pratikleriyle yeni dönemin aktörleriyle hesaplaşıyor
Tunus'ta ceberut yönetim güç kazanıyor
25 Temmuz 2021'de meclisi askıya alan, vekillerin dokunulmazlığını kaldıran ve Hişam el Meşişi hükümetine son veren Cumhurbaşkanı Kays Said'in anayasa yazımı, referandum ve genel seçimlerle sürdürdüğü sistemi yeniden kurma operasyonunda El Nahda Hareketi'ni devletten kazıma en temel motivasyondu. Geçen yıl yüzde 30 katılımla gerçekleşen anayasa referandumundan sonra muhaliflerin boykot ettiği seçimlerde katılımın yüzde 11'le sınırlı kalması Said'in yürüttüğü sürecin meşruiyetine dair ciddi soru işaretleri oluşturdu. İlaveten ekonomik kriz Said üzerinde baskıyı artırdı. Böylesi bir ortamda Müslüman Kardeşler'in Tunus uzantısı El Nahda'yı siyaseten silmeye dönük yeni bir hamle geldi. 17 Nisan'da gözaltına alınan Gannuşi 48 saatlik savcılık sorgusunu takiben tutuklanırken, El Nahda'nın merkezi kapatıldı ve ülke genelinde toplantı yapması yasaklandı. 19 Nisan'da da Said'i 'diktatöryel eğilimler' sergilemekle suçlayan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin koordinasyon merkezi ile Tunus İrade Partisi'nin genel merkezine kilit vuruldu. Nisan 2022'de 'siyasi krizden çıkış' hedefiyle sol kanattan Ahmet Necip Şabi liderliğinde muhalefetin çatı oluşumu olarak ortaya çıkan Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin en büyük bileşeni El Nahda Hareketi.
Soruşturma genişletiliyor
El Nahda'yı hedef alan soruşturma, Gannuşi'nin dışında Bilkasım Hasan, Muhammed Kumanı ve Ahmet Maşrıki gibi 11 kişi hakkında açılan soruşturmalarla genişletildi. Soruşturma dosyası devletin güvenliğine komplo kurma, halkı silahlı isyana teşvik, cinayet ve hırsızlık gibi suçlamaları içeriyor. Daha önce yürütülen soruşturmalarda El Nahda liderleri Tunuslu cihatçıları finanse edip bunları Suriye, Libya ve Yemen cephesine göndermek, 2013'te Halk Cephesi'nin liderleri Şükrü Belaid ve Muhammed Brahimi'ye düzenlenen suikastlarla ilgili soruşturmaları örtbas etmek ve şiddeti meşru gören Selefi grupların önünü açmakla suçlanıyordu. İslami emirlik isteyip "demokrasiyi gömme zamanı" diyen Hizb'ut Tahrir legalleşirken, El Kaide bağlantılı Ensar el Şeria da Tunus'a geri dönmüştü.
Gannuşi'nin son konuşması
Son operasyonu tetikleyen şey Gannuşi'nin 15 Nisan'da Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin merkezinde yaptığı bir konuşmaydı. "El Nahda'sız, İslam'sız, sol ya da başka herhangi bir bileşensiz Tunus, bir iç savaş projesidir" demişti. El Nahda lideri darbeyi kutlayanların demokrat değil iç savaş destekçisi olduğunu ve darbenin alkışlanmak yerine taşlanması gerektiğini söylemişti. Hemen öncesinde Gannuşi'nin damadı ve eski Dışişleri Bakanı Refik Abdülselam da "Ordunun tarafsızlığı ve siyasetten uzak olduğu söylemi büyük bir yalandır ve bu yalana son verilmelidir" sözleriyle şimşekleri üzerine çekmişti. El Nahda tüm muhalefeti baskıcı uygulamalara karşı tek safta buluşmaya çağırırken Şükrü Belaid'in kurduğu Demokrat Yurtseverler Partisi operasyona destek çıktı. Parti, liderlerinin öldürülmesinden El Nahda'yı sorumlu tutuyor. El Nahda yetkilileri, operasyonların hareketi tamamen yasaklamaya varan bir noktaya gitmesinden endişe ediyor. Müslüman Kardeşler projesine şiddetle karşı çıkan kanatlar epey zamandır terörün finansmanı, siyasi suikastler ve seçim kampanyalarına dışarıdan yasadışı bağışlar nedeniyle El Nahda'nın kapatılması için Said'e baskı yapıyordu. Tunus'ta 20 Nisan'da tutuklanan eski Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi, "devletin yapısını değiştirmek ve halkın silahlarla birbirine saldırmasına neden olmak" suçlamasıyla karşı karşıya.
Eski rejim atakta
Devrik lider Zeynel Abidin bin Ali döneminde yurtdışını mesken tutmuş muhaliflerden bazıları 2011'deki Yasemin Devrimi'nin kazanımları tersine dönünce sürgün hayatlarına geri döndü. Fransa'ya yerleşen eski Cumhurbaşkanı Munsif el Merzuki de bunlar arasında.
Türkiye-Tunus ilişkileri nasıl etkilenecek?
Tunus'un geçtiği bu kritik süreçte El Nahda'ya yakınlığı ile bilinen AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tutumu da merakla izleniyor. Türkiye'nin Tunus Büyükelçisi Çağlar Fahri Çakıralp'in yeni Meclis Başkanı İbrahim Buderbale ile görüşmesi Arap basınında AK Parti'nin El Nahda'yı gözden çıkardığı yorumlarına neden olmuştu. Çakıralp, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un ikili ilişkilere vurgu yapan mektubunu Tunuslu mevkidaşına iletmişti. AK Parti Mısır'la ilişkileri düzeltmek için Müslüman Kardeşler'i himaye eden siyasetini nasıl gözden geçirdiyse Tunus'ta da benzer bir tutumu izleyeceği düşünülmüştü. AK Parti yönetimi 2022'de Said'in meclisi fesheden kararını kınarken Tunus Dışişleri buna protesto notasıyla cevap vermişti. Said de "Biz bir vilayet değiliz. Ferman beklemiyoruz. Egemenliğimiz, şerefimiz ve gurumuz bütün değerlendirmelerin önündedir" diyerek Erdoğan'a çatmıştı. Gannuşi tutuklanınca iki ülke arasındaki bahar havası toz dumana karıştı. Eski çizgisine geri dönen Erdoğan, şunu söyledi: "Mevcut yönetim, kardeşim Gannuşi'yi tutukladı. Tunus'taki yetkililerle henüz telefonla iletişim kuramadık. Ama denemeye devam edeceğiz. Onlarla konuşabilirsek uygun görmediğimizi onlara söyleyeceğiz." El Arab gazetesi de Tunus Dışişleri'nin El Nahda'yı kurtarmaya dönük müdahale ya da arabuluculuk çabalarına izin vermediğini yazdı. Said meşruiyeti sorgulayan iç ve dış tepkilere karşı tahammülünün olmadığını defalarca hissettirdi. HABER MERKEZİ/BBC
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.