Zübde-i kainat kamil insan
İnsan, suret açısından küçük, mana açısından ise büyük bir alemdir. Cenab-ı Hakk'ın sıfat ve esmasının tecellisinden ibarettir. Bu sebeple onda harikulade hallerin görülmesi tabiidir. Peygamberlerde mucizelerin, evliyada kerametlerin zuhuru bu sebeptendir.
İyi bilinmesi gereken bir mevzu vardır ki o da "Kamil insan" meselesidir. Abdulkerim Ciyli'nin dediği gibi "Kamil insan", "Hem Hakk'ın hem de halkın mukabilidir." Kamil insan bütün alemleri kendinde toplayan alemdir. Kamil insan bu alemin ruhu, alem de onun cesedidir. Bu manada önde, birincilik makamında her zaman Peygamberimiz vardır. Ondan sonra diğer peygamberler, sonra da mertebesine göre veliler gelir.
Kamil insan, her iki alemi de seyreden, keşfeden, bilen ve bildiren bir aynadır. Onun için bir kudsi hadiste, "Yere ve göğe sığmam, mü'min kulumun kalbine sığarım" buyuruldu. Kamil insan, ne dünyası için ahiretini ne de ahireti için dünyasını terketmemiş insandır. O, her ikisini de Allah için yaşayandır. Halk içinde Hak ile olmak, halk ile Hakk'ı unutmamak esastır. Bu hal, kamil insanın halidir.
Kamil insan Hakk'ın zatında yokluk içindedir. O, her hali ile Hakk'ı zikirle meşguldür.
İnsan-ı kamil, insanları Hakk'a götürmekle de mükelleftir. İrşad onların başta gelen görevidir. Onlar irşad ettiklerine yaşayışlarıyla örnektir. Onların dersi dil ile değil hal iledir.
İnsan-ı kamil geçimi için başkalarına el-avuç açan insan değildir. Bilakis bu vadide de himmetini insanlardan esirgemeyen insandır.
Kısacası kamil insan kalbi ile sonsuz bir alemdir.
* * *
"Haberiniz olsun ki, Allah'ın velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar iman edip takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler vardır..."
(Yunus: 62-65)
İnsan, suret açısından küçük, mana açısından ise büyük bir alemdir. Cenab-ı Hakk'ın sıfat ve esmasının tecellisinden ibarettir. Bu sebeple onda harikulade hallerin görülmesi tabiidir. Peygamberlerde mucizelerin, evliyada kerametlerin zuhuru bu sebeptendir.
İyi bilinmesi gereken bir mevzu vardır ki o da "Kamil insan" meselesidir. Abdulkerim Ciyli'nin dediği gibi "Kamil insan", "Hem Hakk'ın hem de halkın mukabilidir." Kamil insan bütün alemleri kendinde toplayan alemdir. Kamil insan bu alemin ruhu, alem de onun cesedidir. Bu manada önde, birincilik makamında her zaman Peygamberimiz vardır. Ondan sonra diğer peygamberler, sonra da mertebesine göre veliler gelir.
Kamil insan, her iki alemi de seyreden, keşfeden, bilen ve bildiren bir aynadır. Onun için bir kudsi hadiste, "Yere ve göğe sığmam, mü'min kulumun kalbine sığarım" buyuruldu. Kamil insan, ne dünyası için ahiretini ne de ahireti için dünyasını terketmemiş insandır. O, her ikisini de Allah için yaşayandır. Halk içinde Hak ile olmak, halk ile Hakk'ı unutmamak esastır. Bu hal, kamil insanın halidir.
Kamil insan Hakk'ın zatında yokluk içindedir. O, her hali ile Hakk'ı zikirle meşguldür.
İnsan-ı kamil, insanları Hakk'a götürmekle de mükelleftir. İrşad onların başta gelen görevidir. Onlar irşad ettiklerine yaşayışlarıyla örnektir. Onların dersi dil ile değil hal iledir.
İnsan-ı kamil geçimi için başkalarına el-avuç açan insan değildir. Bilakis bu vadide de himmetini insanlardan esirgemeyen insandır.
Kısacası kamil insan kalbi ile sonsuz bir alemdir.
* * *
"Haberiniz olsun ki, Allah'ın velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar iman edip takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler vardır..."
(Yunus: 62-65)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.