BTP Genel Bşkan Yardımcısı Erimhan, yaptığı basın açıklamasında "Türkiye'yi takvim adında bir mikserle öğütecekler. Gizli ve özel koşullu görüşme takvimi verecekler. Bunun sonucu olarak da istedikleri an görüşmeden vazgeçtik diyecekler. Yani Aralık'ta başlayabilecek görüşme süreci Ocak'ta sona erebilir!" dedi
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan "70 Milyonluk bir ülke yalana teslim ediliyor. Ortada "takvim" adı altında milleti öğütecek bir mikser var. Hükumet yetkililerinden gelen AB açıklamaları bile mızrağın çuvala sığmadığını ispat ediyor" dedi. Erimhan, takvim-zina formülüyle gündeme gelen AB süreci için şunları söyledi: "Gelin gerçekleri millete anlatın. Bu millete boş yere zaman kaybettirmeyin. Millete yazık etmeyin."
İşte BTP Genel Başkan Yardımcısının basın açıklamasında öne çıkan başlıklar:
Takvim değil, Demokles'in kılıcı
Zinalı son tartışmalarla gündeme gelen AB süreci bir kez daha şu gerçeği ortaya çıkarmıştır:
Avrupa, Türkiye'yi "takvim" adlı bir mikserle öğütmeye hedefliyor. Yoksa Türkiye'nin AB'ya alınmayacağını, almayacakların herkes biliyor. Fransa'dan Avusturya'ya, Almanya'dan Yunanistan'a kadar her ülkeden gelen açıklamalar bunu bütün açıklığıyla ispat ediyor. Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki "size şartlı bir takvim vereceğiz. Ama bu öyle bir Demokles'in kılıcı olacak ki itiraz ettiğiniz an başınızı kopartacak. Evet dediğiniz anda ise siz zaten siz olmayacaksınız."
Bu koşularda yani Aralık ayından sonraki her günün yeni bir takvim günü olacağı bir finale, bilmiyoruz dünyada bizden başka hangi ülke evet der. Çünkü Brüksel, Türkiye'ye daha önce hiçbir ülke için uygulamadığı bir standart getiriyor. Aralık ayında görüşmeler başlasa bile Brüksel her günü bir imtihana çevirerek istedikleri an, mesela Ocak ayında görüşmeleri kesebilirler. Kısaca en son zinalı tartışmalarda olduğu gibi "ya dediğimizi yaparsınız ya da görüşmeler sora erdi " diyeceği bir pencereyi açıyor Avrupa Birliği...
İtiraf gibi açıklamalar
Avrupa Birliği'nin -gizli şartlar bir tarafa- aysbergin gün yüzünde kalan kısmı ile verdiği takvimin bir takvim olduğunu hiç kimse iddia edemez. Hatta o kadar ki Hükumet bile durumun vahametini görerek tabir yerindeyse yalandan hissesini azaltmaya çalışıyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in şu sözleri manidardır:
"Aralık ayından sonra yaşayacaklarımız şu ana kadar yaşadıklarımızı yüze katlar. Neye evet dediğimizi tartışmalıyız."
Bakanın itirafları bir yönüyle "zinadan başka şart ileri sürmediler" diyen Başbakanı yalanlarken, diğer taraftan da bu milletin nasıl bir faciaya sürüklendiğini sorumluların ağzından bizzat açığa vuruyor.
Bu noktada yapılması gereken şey şudur: "Bir milletin geleceği, yarın ne olacağı, sizi neresine kabul edeceği ya da etmeyeceği belli olmayan bir hayale teslim edilemez. Bir milletin geleceği bu kadar ucuz olmamalıdır. AB'ye alınacağız diye çıkardığınız mesela 10 Bin yasadan sonra Ermeni soykırımını tanıyacaksınız derlerse ne olacak. Soykırımı kabul mü edeceğiz. Yoksa o kadar yasayı çıkardığımıza, milletin ömrünü heba ettiğimize mi yanacağız? Sözün özü; siyasi ikballer adına milletin ikbali ile oynanmamalıdır."
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erimhan "70 Milyonluk bir ülke yalana teslim ediliyor. Ortada "takvim" adı altında milleti öğütecek bir mikser var. Hükumet yetkililerinden gelen AB açıklamaları bile mızrağın çuvala sığmadığını ispat ediyor" dedi. Erimhan, takvim-zina formülüyle gündeme gelen AB süreci için şunları söyledi: "Gelin gerçekleri millete anlatın. Bu millete boş yere zaman kaybettirmeyin. Millete yazık etmeyin."
İşte BTP Genel Başkan Yardımcısının basın açıklamasında öne çıkan başlıklar:
Takvim değil, Demokles'in kılıcı
Zinalı son tartışmalarla gündeme gelen AB süreci bir kez daha şu gerçeği ortaya çıkarmıştır:
Avrupa, Türkiye'yi "takvim" adlı bir mikserle öğütmeye hedefliyor. Yoksa Türkiye'nin AB'ya alınmayacağını, almayacakların herkes biliyor. Fransa'dan Avusturya'ya, Almanya'dan Yunanistan'a kadar her ülkeden gelen açıklamalar bunu bütün açıklığıyla ispat ediyor. Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki "size şartlı bir takvim vereceğiz. Ama bu öyle bir Demokles'in kılıcı olacak ki itiraz ettiğiniz an başınızı kopartacak. Evet dediğiniz anda ise siz zaten siz olmayacaksınız."
Bu koşularda yani Aralık ayından sonraki her günün yeni bir takvim günü olacağı bir finale, bilmiyoruz dünyada bizden başka hangi ülke evet der. Çünkü Brüksel, Türkiye'ye daha önce hiçbir ülke için uygulamadığı bir standart getiriyor. Aralık ayında görüşmeler başlasa bile Brüksel her günü bir imtihana çevirerek istedikleri an, mesela Ocak ayında görüşmeleri kesebilirler. Kısaca en son zinalı tartışmalarda olduğu gibi "ya dediğimizi yaparsınız ya da görüşmeler sora erdi " diyeceği bir pencereyi açıyor Avrupa Birliği...
İtiraf gibi açıklamalar
Avrupa Birliği'nin -gizli şartlar bir tarafa- aysbergin gün yüzünde kalan kısmı ile verdiği takvimin bir takvim olduğunu hiç kimse iddia edemez. Hatta o kadar ki Hükumet bile durumun vahametini görerek tabir yerindeyse yalandan hissesini azaltmaya çalışıyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in şu sözleri manidardır:
"Aralık ayından sonra yaşayacaklarımız şu ana kadar yaşadıklarımızı yüze katlar. Neye evet dediğimizi tartışmalıyız."
Bakanın itirafları bir yönüyle "zinadan başka şart ileri sürmediler" diyen Başbakanı yalanlarken, diğer taraftan da bu milletin nasıl bir faciaya sürüklendiğini sorumluların ağzından bizzat açığa vuruyor.
Bu noktada yapılması gereken şey şudur: "Bir milletin geleceği, yarın ne olacağı, sizi neresine kabul edeceği ya da etmeyeceği belli olmayan bir hayale teslim edilemez. Bir milletin geleceği bu kadar ucuz olmamalıdır. AB'ye alınacağız diye çıkardığınız mesela 10 Bin yasadan sonra Ermeni soykırımını tanıyacaksınız derlerse ne olacak. Soykırımı kabul mü edeceğiz. Yoksa o kadar yasayı çıkardığımıza, milletin ömrünü heba ettiğimize mi yanacağız? Sözün özü; siyasi ikballer adına milletin ikbali ile oynanmamalıdır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.