Türkiye Psikiyatri Derneği'nin "Basında Kadına Şiddet ve Cinsel Şiddet Haberleri" Atölyesinde Prof. Dr. Sevda Alankuş, Prof. Dr. Şahika Yüksel, gazeteci Ziyneti Kocabıyık ve Avukat Filiz Kerestecioğlu medyanın şiddete bakışını gazetecilerle tartıştı, önemli sorunlar masaya yatırıldı
YENİ MESAJ - İSTANBUL
Kadına yönelik şiddet ve cinsel şiddet haberleri yaygınlığı nedeniyle basında sık yer bulmakta. Yazılı ve görsel medya günümüzün temel kitle iletişim aracı olarak bu haberleri yayınlarken okuyan ve izleyen insanlar üzerine oluşturdukları etkiler açısından büyük sorumluluk sahibi. Radyo, televizyon, filmler, yazılı basın ve internet insanların algılarını, düşüncelerini ve davranışlarını cinsiyet rolleri ile ilgili olduğu gibi şiddet konusunda da etkiliyor. Medyada şiddetin ve cinsel şiddetin sürekli yayınlanması özellikle gençlerin antisosyal davranış özelliklerini normal olarak kabul etmelerine yol açıyor. Bu neden ve sorunlardan yola çıkan Türkiye Psikiyatri Derneği, bir çok farklı alandan katılımcılarla basın mensuplarına yönelik bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Derneğin İstanbul Şubesi'nde gerçekleştirilen etkinlikte söz alan İzmir Ekonomi Üniversitesi dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş, "İyi habercilik her zaman her doğruyu yazmak değildir. Vahşet haberlerini en vahşi haliyle vermek iyi habercilik değildir" diyerek, bir kadın öldürüldüğünde bunun haber olduğunu ancak basının daha sonra bu davayı takip etmediğini söyledi. Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM) Başkanı Ziyneti Kocabıyık da, "Basın Gözüyle Şiddet Haberleri" başlıklı sunumunda kadının medyada çoğunlukla şiddet ve taciz haberleriyle öne çıkarıldığını, şiddete maruz kalan kadınların ise teşhir edildiğini söyledi. Kocabıyık, şunları söyledi: "Medyada Aile İçi Şiddet Araştırmasının ilk aşaması olan, "Gazete Haberlerinde Aile İçi Şiddet" çalışmasının sonuçları, Türkiye'de medyanın aile içi şiddet olaylarını nasıl haberleştirdiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, medya şiddeti, toplumsal bir sorun değil adli bir vaka olarak görüyor, haberlerin yüzde 87'sinde saldırganın değil kurbanın fotoğraflarına yer verilerek kurbana ikinci bir darbe daha vuruluyor. Bu tür haberlerin yüzde 8'inde görsel malzeme kullanılıyor ve haber başına birden fazla fotoğraf karesine yer veriliyor. Aile içi şiddet haberlerinde olay anı ya da olay yeri fotoğrafından çok, saldırgan ya da mağdurun eski dönemlerine ait fotoğraflar kullanılıyor. Şiddete uğrayan kadınların fotoğraflarına saldırganların görüntülerinden yüzde 16 oranında daha fazla yer veriliyor. Fotoğrafların yüzde 87'sinde şiddete uğrayan kadınlar teşhir ediliyor." İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü öğretim üyesi ve Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın ve Ruh Sağlığı BÇB Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel de, cinsel saldırganı meslek rolleri veya etnik grup veya sınıf olarak kategorileştirmeyen, istismar haberi yaparken 'kadını istismar etmeyen bir medya istiyoruz' diye konuştu.
YENİ MESAJ - İSTANBUL
Kadına yönelik şiddet ve cinsel şiddet haberleri yaygınlığı nedeniyle basında sık yer bulmakta. Yazılı ve görsel medya günümüzün temel kitle iletişim aracı olarak bu haberleri yayınlarken okuyan ve izleyen insanlar üzerine oluşturdukları etkiler açısından büyük sorumluluk sahibi. Radyo, televizyon, filmler, yazılı basın ve internet insanların algılarını, düşüncelerini ve davranışlarını cinsiyet rolleri ile ilgili olduğu gibi şiddet konusunda da etkiliyor. Medyada şiddetin ve cinsel şiddetin sürekli yayınlanması özellikle gençlerin antisosyal davranış özelliklerini normal olarak kabul etmelerine yol açıyor. Bu neden ve sorunlardan yola çıkan Türkiye Psikiyatri Derneği, bir çok farklı alandan katılımcılarla basın mensuplarına yönelik bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Derneğin İstanbul Şubesi'nde gerçekleştirilen etkinlikte söz alan İzmir Ekonomi Üniversitesi dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş, "İyi habercilik her zaman her doğruyu yazmak değildir. Vahşet haberlerini en vahşi haliyle vermek iyi habercilik değildir" diyerek, bir kadın öldürüldüğünde bunun haber olduğunu ancak basının daha sonra bu davayı takip etmediğini söyledi. Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM) Başkanı Ziyneti Kocabıyık da, "Basın Gözüyle Şiddet Haberleri" başlıklı sunumunda kadının medyada çoğunlukla şiddet ve taciz haberleriyle öne çıkarıldığını, şiddete maruz kalan kadınların ise teşhir edildiğini söyledi. Kocabıyık, şunları söyledi: "Medyada Aile İçi Şiddet Araştırmasının ilk aşaması olan, "Gazete Haberlerinde Aile İçi Şiddet" çalışmasının sonuçları, Türkiye'de medyanın aile içi şiddet olaylarını nasıl haberleştirdiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, medya şiddeti, toplumsal bir sorun değil adli bir vaka olarak görüyor, haberlerin yüzde 87'sinde saldırganın değil kurbanın fotoğraflarına yer verilerek kurbana ikinci bir darbe daha vuruluyor. Bu tür haberlerin yüzde 8'inde görsel malzeme kullanılıyor ve haber başına birden fazla fotoğraf karesine yer veriliyor. Aile içi şiddet haberlerinde olay anı ya da olay yeri fotoğrafından çok, saldırgan ya da mağdurun eski dönemlerine ait fotoğraflar kullanılıyor. Şiddete uğrayan kadınların fotoğraflarına saldırganların görüntülerinden yüzde 16 oranında daha fazla yer veriliyor. Fotoğrafların yüzde 87'sinde şiddete uğrayan kadınlar teşhir ediliyor." İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü öğretim üyesi ve Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın ve Ruh Sağlığı BÇB Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel de, cinsel saldırganı meslek rolleri veya etnik grup veya sınıf olarak kategorileştirmeyen, istismar haberi yaparken 'kadını istismar etmeyen bir medya istiyoruz' diye konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.