'Sizin namazlarınız gösterişten ibaretmiş'
Muaviye'nin Mushafları mızraklara taktırmasıyla oluşan fitneye kapılanlara Malik Eşter şöyle seslendi: "Yazıklar olsun size; aldandınız, hilelerine kandınız. Ey alınları secdeden katılaşıp kararmış kişiler, dünyada zahidlik etmek, Allah'a kavuşmayı özlemek yüzünden namaz kılıyorsunuz sanıyorduk. Halbuki sizin namazlarınız gösterişten ibaretmiş, meramınız dünyayı elde etmekmiş"
18.01.2016 00:00:00
Muaviye'nin, Muhafları mızrağa taktırma hareketi, Hz. Ali'nin taraftarları arasında fitneye sebep oldu. "Eşter savaşı bırakıp gelsin" diye ısrara başladılar. Eşter, savaşı bırakmamıştı, zaferi elde etmek üzereydi.
Hz. Ali, Hani oğlu Yezid'i Eşter'e yolladı, "Git, haber ver, fitne koptu, buraya gelsin" dedi. Hani oğlu Yezid koşa koşa Eşter'e ulaştı, "Mü'minlerin Emiri, fitne koptu, buraya gelsin diyor" dedi. Eşter, "Mushafların kaldırılışından değil mi?" diye sordu. Yezid "evet" deyince, "Vallahi, görünce korkmuştum ve işin böyle olacağını sanmıştım. Bu işi Nabiga'nın oğlu (Amr) meydana getirdi, mutlaka, bu, onun işi. Git, Mü'minlerin Emiri'ne söyle, işi bırakacak zaman değil, fetih ve zafere ulaşmak üzereyiz" dedi.
Yezid dönüp geldi, "Fetih ve zafere ulaşmak üzere" dedi. Bu sözü duyan topluluk, gürültüye başladı. "Vallahi, o gelmezse senden ayrılır, seni yalnız bırakırız" dediler. Hz. Ali, Yezid'i tekrar gönderdi. Eşter, "Zaferi elde etmeye ne kaldı ki" diye sözü başlarken, Yezid, "Sen burada muzaffer ol, Mü'minlerin Emiri'ni orada öldürsünler yahut düşmanına teslim etsinler, sence daha mı hoş" dedi. Eşter, "Subhanallah, vallahi hoş değil" deyip savaşı bıraktı.
Eşter, Hz. Ali'nin yanına gelince kargaşalık çıkaranlara karşı bağırmaya başladı: "Ey aşağılık, ey korkak, ey battal kişiler, tam zafere ulaşacağımız, onları kahredeceğimiz zamanda nedir bu yaptığınız? Sanıyor musunuz ki onlar Mushafları kaldırdılar da içindeki hükümlere çağırıyorlar? Vallahi Kur'an'daki emirleri terk ettiler, kendisine Kur'an indirilenin sünnetlerini bıraktılar, aldanmayın, beni bir at koşturacak kadar bırakın, çünkü fethi, zaferi duydum, elde etmek üzereyim." "Hayır, imkânı yok. Seni bırakırsak yaptığın hataya iştirak etmiş oluruz" dediler. Eşter, "Zaten, iyileriniz şehid oldu, rezilleriniz kaldı. Ne vakit Hakka uydunuz ki?" dedi. Onlar, "Biz Allah için harb ettik, şimdi de Allah için savaşı bıraktık" dediler. Eşter, "Yazıklar olsun size; aldandınız, hilelerine kandınız. Ey alınları secdeden katılaşıp kararmış kişiler, dünyada zahidlik etmek, Allah'a kavuşmayı özlemek yüzünden namaz kılıyorsunuz sanıyorduk. Halbuki sizin namazlarınız gösterişten ibaretmiş, meramınız dünyayı elde etmekmiş. Bugün dünyaya kaçıyorsunuz, ölümden korkuyorsunuz. Bundan böyle ebedi olarak ne yücelik bulabilirsiniz, ne şerefe erebilirsiniz. O zalimler bizden nasıl uzak oldularsa siz de uzak olun" dedi. Bu sözleri duyunca Eşter'e sövmeye başladılar. Hz. Ali, susun diye emredip gürültüyü kesti.
Abdülbaki Gölpınarlı Hz. Ali eserinde şöyle yazıyor:
"Hz. Ali'nin adamları, bütün bu olaylardan anlaşıldığına göre dört bölüktü:
Birinci bölük, can gözleri açık, ihlasları tam, inançları sarsılmaz, sözleri özleriyle bir, onun derecesini ve hakkını adamakıllı bilir, onun için can vermeyi canlarına minnet sayar kişilerdi. Fakat bunlar azdı. Eşter bunların başındaydı. Adiyy oğlu Hucr, Hamık oğlu Amr, Ebu Eyyub el-Ensari, ona uyan diğer ashab, bilhassa Ammar, bu birinci bölüğün seçilmiş örnekleriydi.İkinci bölük, yürekten ona bağlı olan fakat hileye kanan, yaşayışa bağlanan, ölümden korkan bölüktü. Cabir oğlu Hurays, Şeddad oğlu Rıfâa bunlardandı.
Üçüncü bölük, yüreklerinde ona karşı ihlas ve sevgi taşımayan, yalnız kalabalığa katılan, hileye kapılan kısımdı. Hafızlar bu kısımdandı. Onlar Kur'an okuyorlar fakat hükmünü tutmuyorlar, bilmiyorlardı. İbadet ediyorlardı fakat yürekleri kararmıştı, maksatları gösterişti. Bu bölük, yalnız Hz. Ali'nin zamanında değil, her zamanda Müslümanlığa ve insanlığa en büyük kötülükleri yapan taifedir. Bunlar, apaçık kötülükte bulunanlardan, hatta dine inanmadıklarını söyleyenlerden daha zararlıdır, çünkü din adına, iman perdesi ardında en büyük kötülükleri işlerler, akılsızlar, bilgisizler, ibadetlerine kanarak bunlara inanır.
Dördüncü bölük münafıklardı, Eş'as gibi. Bunlar Hz. Ali'ye, zorla uymuşlardı, içlerindeyse ona karşı büyük bir kin vardı.
Muaviye'ye uyanlar, tamamıyla bilgisiz kişilerdi. Hz. Ali'nin Osman'ı öldürdüğüne yahut öldürttüğüne inanmışlardı. Muaviye, parayla, vaadle onları avlamış, bir fikre bağlamıştı. Doğruyu bilen olsa bile bir şey söylemiyordu, zaten söyleyen, aralarında yaşayamıyordu."
Hz. Ali, Hani oğlu Yezid'i Eşter'e yolladı, "Git, haber ver, fitne koptu, buraya gelsin" dedi. Hani oğlu Yezid koşa koşa Eşter'e ulaştı, "Mü'minlerin Emiri, fitne koptu, buraya gelsin diyor" dedi. Eşter, "Mushafların kaldırılışından değil mi?" diye sordu. Yezid "evet" deyince, "Vallahi, görünce korkmuştum ve işin böyle olacağını sanmıştım. Bu işi Nabiga'nın oğlu (Amr) meydana getirdi, mutlaka, bu, onun işi. Git, Mü'minlerin Emiri'ne söyle, işi bırakacak zaman değil, fetih ve zafere ulaşmak üzereyiz" dedi.
Yezid dönüp geldi, "Fetih ve zafere ulaşmak üzere" dedi. Bu sözü duyan topluluk, gürültüye başladı. "Vallahi, o gelmezse senden ayrılır, seni yalnız bırakırız" dediler. Hz. Ali, Yezid'i tekrar gönderdi. Eşter, "Zaferi elde etmeye ne kaldı ki" diye sözü başlarken, Yezid, "Sen burada muzaffer ol, Mü'minlerin Emiri'ni orada öldürsünler yahut düşmanına teslim etsinler, sence daha mı hoş" dedi. Eşter, "Subhanallah, vallahi hoş değil" deyip savaşı bıraktı.
Eşter, Hz. Ali'nin yanına gelince kargaşalık çıkaranlara karşı bağırmaya başladı: "Ey aşağılık, ey korkak, ey battal kişiler, tam zafere ulaşacağımız, onları kahredeceğimiz zamanda nedir bu yaptığınız? Sanıyor musunuz ki onlar Mushafları kaldırdılar da içindeki hükümlere çağırıyorlar? Vallahi Kur'an'daki emirleri terk ettiler, kendisine Kur'an indirilenin sünnetlerini bıraktılar, aldanmayın, beni bir at koşturacak kadar bırakın, çünkü fethi, zaferi duydum, elde etmek üzereyim." "Hayır, imkânı yok. Seni bırakırsak yaptığın hataya iştirak etmiş oluruz" dediler. Eşter, "Zaten, iyileriniz şehid oldu, rezilleriniz kaldı. Ne vakit Hakka uydunuz ki?" dedi. Onlar, "Biz Allah için harb ettik, şimdi de Allah için savaşı bıraktık" dediler. Eşter, "Yazıklar olsun size; aldandınız, hilelerine kandınız. Ey alınları secdeden katılaşıp kararmış kişiler, dünyada zahidlik etmek, Allah'a kavuşmayı özlemek yüzünden namaz kılıyorsunuz sanıyorduk. Halbuki sizin namazlarınız gösterişten ibaretmiş, meramınız dünyayı elde etmekmiş. Bugün dünyaya kaçıyorsunuz, ölümden korkuyorsunuz. Bundan böyle ebedi olarak ne yücelik bulabilirsiniz, ne şerefe erebilirsiniz. O zalimler bizden nasıl uzak oldularsa siz de uzak olun" dedi. Bu sözleri duyunca Eşter'e sövmeye başladılar. Hz. Ali, susun diye emredip gürültüyü kesti.
Abdülbaki Gölpınarlı Hz. Ali eserinde şöyle yazıyor:
"Hz. Ali'nin adamları, bütün bu olaylardan anlaşıldığına göre dört bölüktü:
Birinci bölük, can gözleri açık, ihlasları tam, inançları sarsılmaz, sözleri özleriyle bir, onun derecesini ve hakkını adamakıllı bilir, onun için can vermeyi canlarına minnet sayar kişilerdi. Fakat bunlar azdı. Eşter bunların başındaydı. Adiyy oğlu Hucr, Hamık oğlu Amr, Ebu Eyyub el-Ensari, ona uyan diğer ashab, bilhassa Ammar, bu birinci bölüğün seçilmiş örnekleriydi.İkinci bölük, yürekten ona bağlı olan fakat hileye kanan, yaşayışa bağlanan, ölümden korkan bölüktü. Cabir oğlu Hurays, Şeddad oğlu Rıfâa bunlardandı.
Üçüncü bölük, yüreklerinde ona karşı ihlas ve sevgi taşımayan, yalnız kalabalığa katılan, hileye kapılan kısımdı. Hafızlar bu kısımdandı. Onlar Kur'an okuyorlar fakat hükmünü tutmuyorlar, bilmiyorlardı. İbadet ediyorlardı fakat yürekleri kararmıştı, maksatları gösterişti. Bu bölük, yalnız Hz. Ali'nin zamanında değil, her zamanda Müslümanlığa ve insanlığa en büyük kötülükleri yapan taifedir. Bunlar, apaçık kötülükte bulunanlardan, hatta dine inanmadıklarını söyleyenlerden daha zararlıdır, çünkü din adına, iman perdesi ardında en büyük kötülükleri işlerler, akılsızlar, bilgisizler, ibadetlerine kanarak bunlara inanır.
Dördüncü bölük münafıklardı, Eş'as gibi. Bunlar Hz. Ali'ye, zorla uymuşlardı, içlerindeyse ona karşı büyük bir kin vardı.
Muaviye'ye uyanlar, tamamıyla bilgisiz kişilerdi. Hz. Ali'nin Osman'ı öldürdüğüne yahut öldürttüğüne inanmışlardı. Muaviye, parayla, vaadle onları avlamış, bir fikre bağlamıştı. Doğruyu bilen olsa bile bir şey söylemiyordu, zaten söyleyen, aralarında yaşayamıyordu."