Sırrını ona emanet eder
İmam Cafer (a.s.) buyurdu ki: “Allah, imamı ruhuyla destekler, ona ilmini verir, hak ile bâtılı kesin olarak ayıran açıklamayı ona haber verir, sırrını ona emanet eder, büyük emirleri için onu seçer, kesin ayırıcı ilmini ona bildirir, onu kulları için bir işaret, bir bayrak olarak belirginleştirir, âlemdeki varlıklar için onu bir hüccet olarak tayin eder"
15.07.2024 11:05:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İshak b. Galip, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'ın imamların hallerini ve sıfatlarını anlattığı bir konuşmasında şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Hep Allah'ın gözetimi altındadır. Allah onu korur, perdesiyle örter. İblisin ve ordularının tuzaklarını, ondan uzaklaştırır. Gece karanlığının içinde barındırdığı kötülüklere, her fâsıkın düğümlere üflediği efsunlara karşı savunulmuştur.
Kötülüklerin peş peşe baş göstermelerinden, felâketlerin üşüşmesinden uzak tutulmuştur. Afetlerin ona ilişmesine engel olunmuş, sürçmelerden korunmuştur. Her türlü hayâsızlıktan uzak tutulmuştur. Gençliğinde hilm ve iyilikle bilinir, yaşlılığında iffet, ilim ve faziletle belirginleşir. Babası hayattayken, onun emrine dayanır, konuşmaz. Babasının görev süresi dolunca, Allah'ın takdiri meşieti (dilemesi) gerçekleşince, ilahi irade onun sevilmesi yönünde tecelli edince, babasının süresi dolunca, ondan sonra Allah'ın emri ona yönelir, onu dininin uygulayıcısı kılar, onu kulları üzerindeki hücceti yapar.
Arzındaki kaimi olarak görevlendirir. Onu ruhuyla destekler, ona ilmini verir, hak ile bâtılı kesin olarak ayıran açıklamayı ona haber verir, sırrını ona emanet eder, büyük emirleri için onu seçer, kesin ayırıcı ilmini ona bildirir, onu kulları için bir işaret, bir bayrak olarak belirginleştirir, âlemdeki varlıklar için onu bir hüccet olarak tayin eder. Onu, dinine mensup olanlar için bir ışık, kullarının başında bir kaim olarak görevlendirir. Allah, onlar için imam olarak ondan razı olur. Sırrını ona emanet eder, onu ilminin koruyucusu, hikmetinin saklayıcısı, dininin yöneticisi kılar.
En büyük emri için onu seçer, onun aracılığıyla yolunu, sünnetini diriltir, farzlarını ve hadlerini egemen kılar. O, parlak nurla, yaralı şifayla ve apaçık hakla, parlak açıklamayla cahillerin şaşkın oldukları, cedelcilerin dipsiz meselelere daldıkları bir sırada adaleti egemen kılar. Her meselede bir çıkış yolu gösterir. Atalarından sadıkların izledikleri yönteme göre hareket eder. Bu yüzden bedbaht birinden başkası, bu âlimin hakkını bilmezlik etmez. Ancak bir sapık onu inkâr eder. Allah'a karşı küstahça durandan başkası, insanları ona uymaktan alıkoymaya kalkışmaz."
Ebu Sabbah şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'a, "Yoksa onlar, Allah'ın verdiği şeyler için insanlara hased mi duyuyorlar?" (Nisa, 54) ayetini sordum. Buyurdu ki: "Ey Ebu Sabbah! Allah'a yemin ederim ki, bizler, haset edilen insanlarız."
Büreyd el-İclî, Ebu Ca'fer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)'dan, "İbrahim soyuna kitabı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir mülk de verdik" (Nisa, 54) ayetiyle ilgili olarak şöyle rivayet etmiştir:
"Allah onlardan resuller, nebiler ve imamlar göndermiştir. Ama şu insanlara ne oluyor ki, İbrahim (aleyhisselâm)'ın soyu için böyle bir özelliği kabul ediyorlar, buna karşılık Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin soyu söz konusu olunca inkâr ediyorlar?"
Dedim ki: "Onlara büyük bir mülk de verdik" ifadesinin anlamı nedir? Bana şu karşılığı verdi: "Büyük mülk, imamlık yetkisini onlara vermesidir. Kim onlara itaat ederse, Allah'a itaat etmiş, kim de onlara isyan ederse, Allah'a isyan etmiş olur. İşte büyük mülk budur."
"Hep Allah'ın gözetimi altındadır. Allah onu korur, perdesiyle örter. İblisin ve ordularının tuzaklarını, ondan uzaklaştırır. Gece karanlığının içinde barındırdığı kötülüklere, her fâsıkın düğümlere üflediği efsunlara karşı savunulmuştur.
Kötülüklerin peş peşe baş göstermelerinden, felâketlerin üşüşmesinden uzak tutulmuştur. Afetlerin ona ilişmesine engel olunmuş, sürçmelerden korunmuştur. Her türlü hayâsızlıktan uzak tutulmuştur. Gençliğinde hilm ve iyilikle bilinir, yaşlılığında iffet, ilim ve faziletle belirginleşir. Babası hayattayken, onun emrine dayanır, konuşmaz. Babasının görev süresi dolunca, Allah'ın takdiri meşieti (dilemesi) gerçekleşince, ilahi irade onun sevilmesi yönünde tecelli edince, babasının süresi dolunca, ondan sonra Allah'ın emri ona yönelir, onu dininin uygulayıcısı kılar, onu kulları üzerindeki hücceti yapar.
Arzındaki kaimi olarak görevlendirir. Onu ruhuyla destekler, ona ilmini verir, hak ile bâtılı kesin olarak ayıran açıklamayı ona haber verir, sırrını ona emanet eder, büyük emirleri için onu seçer, kesin ayırıcı ilmini ona bildirir, onu kulları için bir işaret, bir bayrak olarak belirginleştirir, âlemdeki varlıklar için onu bir hüccet olarak tayin eder. Onu, dinine mensup olanlar için bir ışık, kullarının başında bir kaim olarak görevlendirir. Allah, onlar için imam olarak ondan razı olur. Sırrını ona emanet eder, onu ilminin koruyucusu, hikmetinin saklayıcısı, dininin yöneticisi kılar.
En büyük emri için onu seçer, onun aracılığıyla yolunu, sünnetini diriltir, farzlarını ve hadlerini egemen kılar. O, parlak nurla, yaralı şifayla ve apaçık hakla, parlak açıklamayla cahillerin şaşkın oldukları, cedelcilerin dipsiz meselelere daldıkları bir sırada adaleti egemen kılar. Her meselede bir çıkış yolu gösterir. Atalarından sadıkların izledikleri yönteme göre hareket eder. Bu yüzden bedbaht birinden başkası, bu âlimin hakkını bilmezlik etmez. Ancak bir sapık onu inkâr eder. Allah'a karşı küstahça durandan başkası, insanları ona uymaktan alıkoymaya kalkışmaz."
Ebu Sabbah şöyle rivayet etmiştir:
Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'a, "Yoksa onlar, Allah'ın verdiği şeyler için insanlara hased mi duyuyorlar?" (Nisa, 54) ayetini sordum. Buyurdu ki: "Ey Ebu Sabbah! Allah'a yemin ederim ki, bizler, haset edilen insanlarız."
Büreyd el-İclî, Ebu Ca'fer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)'dan, "İbrahim soyuna kitabı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir mülk de verdik" (Nisa, 54) ayetiyle ilgili olarak şöyle rivayet etmiştir:
"Allah onlardan resuller, nebiler ve imamlar göndermiştir. Ama şu insanlara ne oluyor ki, İbrahim (aleyhisselâm)'ın soyu için böyle bir özelliği kabul ediyorlar, buna karşılık Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin soyu söz konusu olunca inkâr ediyorlar?"
Dedim ki: "Onlara büyük bir mülk de verdik" ifadesinin anlamı nedir? Bana şu karşılığı verdi: "Büyük mülk, imamlık yetkisini onlara vermesidir. Kim onlara itaat ederse, Allah'a itaat etmiş, kim de onlara isyan ederse, Allah'a isyan etmiş olur. İşte büyük mülk budur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.