Birilerinin bugün, ülkemiz ve İslam coğrafyası üzerinde menfur hesabı olanların sözcülüğünü yapak, nefret söylemleriyle mezhepsel ve etnik ayrımcılığı körüklediği bir atmosferde, Prof. Dr. Haydar Baş konuşmalarıyla, eserleriyle, proje ve tezleriyle ısrarla birlik ve beraberlik duruşu ortaya koymaktadır.
Putin'in danışmanı Prof. Dr. Ali Victor Minin'in de ifade ettiği gibi, Prof. Dr. Haydar Baş, Şii-Sünni birlikteliğini sağlayan duruşuyla manevi bir kahramandır, dünyaya çözümü ve barışı getiren Milli Ekonomi Modeli'yle ekonomide ve maddi sahada büyük bir kahramandır ve bunu da biz ilave edelim, Türk-Türk kardeşliği teziyle de milli bir kahramandır.
İçimizde bütün kahramanlıkları şahsında barındıran büyük bir hazine var ama Türk milleti olarak, magazinsel hiçbir detayı kaçırmayan bizler; tek kurtuluşumuz olan gerçeği görmede kör, duymada sağır ve anlatmada maalesef dilsiz vaziyetteyiz.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Milli ve Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler sempozyumuna katılan Prof. Dr. Baş, gündemde bulunan birçok konuda çok önemli tespitler yaptı ama konuşmasının önemli bir bölümünü ise Şii-Sünni kardeşliğine ve Şii alemi ile Sünni dünyanın ortak paydası olan tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'e ayırdı.
Bugün özellikle Türkiye, Mısır gibi Sünni nüfusun ağırlıklı olduğu yerlerde, kendilerini Sünni din alimi olarak pazarlayarak, Şii düşmanlığını körüklüyorlar, Şii alemi Ehl-i Beyt'i sevdiği için onlara "din dışı", "kafir" diyorlar, hatta katledilmelerine cevaz veriyorlar.
Prof. Dr. Baş, Kelime-i Şehadet getiren, yani Allah'ın bir olduğuna, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna iman eden bir kimseye, Şii olsun, Alevi olsun, Sünni olsun fark etmez asla kafir denilemeyeceğini, onun Müslüman olduğunu, Müslüman'a kafir diyenin ya da kanını dökenin kendisinin kafir olacağını delilleriyle ortaya koydu.
Üstelik Sünnilik adı altında, Şiileri kafir olmakla itham ediyorlar. Halbuki, Sayın Baş'ın da sık sık altını çizdiği gibi, Kur'an'da Sünnilik ile ilgili bir tane ayet yok, bir tane hadis yok; ama Ehl-i Beyt ile alakalı 30'dan fazla ayet, binlerce mütevatir ve sahih hadis var.
Hz. Ali'nin faziletiyle alakalı 300'den fazla ayet var. Ve bu ayetlerin Hz. Ali ile alakalı olduğunu sadece Şii kaynaklar değil, temel Sünni kaynaklar da belirtiyor.
Bu ayet ve hadislerin gereğini yaparak Hz. Ali'yi, Hz. Fatıma'yı, Hz. Hasan'ı, Hz. Hüseyin'i ve de Ehl-i Beyt'in seçilmiş diğer imamlarını sevenler, onların izini takip edenler batıl, bu yolun yolcuları -hâşâ- kâfir; ama hakkında bir ayet ve bir hadis olmayan bir yolda yürüyenler ise hak ve İslam onların tekelinde, bu nasıl mantık böyle?
Prof. Dr. Baş, yaptığı konuşmada, "İmam Azam, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Malik Ehl-i Beyt'tendir. Sünnilik bunlardan istifade etmiştir" dedi.
Gerçekten de Ehl-i Sünnet'in temel mezhepleri olan Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinin kurucusu olan bu zatların hepsi Ehl-i Beyt imamlarının terbiyesinden geçmiş, Ehl-i Beyt aşığı olan, Ehl-i Beyt ekolünün yetiştirdiği büyük zatlardır. Ve hepsi de Ehl-i Beyt davası uğruna ya hapis yatmıştır, ya da İmam Azam gibi hapishanede şehit edilmiştir.
Bu imamların Ehl-i Beyt ile alakalı bazı sözlerini sizlere aktaralım.
Meveddet ayeti olarak bilinen Şura 23. ayette Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "De ki (Muhammedim): Ben peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, Ehl-i Beyt'imi sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum."
İmam Şafii bu ayetle ilgili şunu söylemektedir: "Bu ayete göre Ehl-i Beyt'i sevmek farzdır." (Savaiku'l-Muhrika, İbn Hacer, s.148,175) İmam Şafii, aynı zamanda, "Eğer Rafizilik Al-i Muhammed'i (Ehl-i Beyt) sevmekse ben de Rafiziyim" demiştir.
İmam Azam Ebu Hanife ise şunları söylemiştir:
"Şamlılar bizi sevmiyorlar. Zira Hz. Ali ve Muaviye'nin saflarından birisine iştirak etmemiz talep edildiğinde, 'Biz ancak Ali'nin askerlerine katılırız' diyoruz. Ehl-i hadis diye bilinenler bizi sevmiyor. Zira biz Ehl-i Beyt'i seviyoruz. Ehl-i Beyt'e gönülden bağlıyız. Hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğuna inanıyor ve savunuyoruz." (Bezzazi, Menakıb-u Ebu Hanife, s.275) Bu ifadeler net bir şekilde "Ben de Ehl-i Beyt yolunun yolcusuyum, Ehl-i Beyt taraftarıyım" demekten başka ne anlama gelir? Hatta daha da ötesi İmam Azam Muaviye'nin karşısında İmam Ali'nin askeriyim diyor, daha ne desin?
Sünni dünyanın "Hüccetü'l-İslam" kabul ettiği İmam Gazali ise şunları ifade etmektedir: "Cumhur (Müslümanların tamamına yakın çoğunluğu) Gadir-i Hum hutbesindeki hadisin metninde şeksiz şüphesiz tam icma ve ittifak ettiler. Orada Resulüllah şöyle buyuruyor: 'Ben kimi idarecisi isem, Ali de onu idarecisi ve velisidir? Dolayısıyla, icmaya ve icma ile sabit naslara aykırı olarak teviller üretmek batıldır." (Sırru'l-Alemeyn ve Keşfi Ma fi'd-Dareyn, s.16-18) Mezhepler böyle de manevi eğitim veren meşrepler farklı mı? Bütün hak meşreplerin hepsinin silsilesi "Velayetin Şahı" olarak İmam Ali'ye dayamaktadır.
Sonradan İslam'ın içine maksatlı bir şekilde bidat akımı olarak sokulanları dahil etmiyoruz. Bu şekilde mezhep olarak da, meşrep olarak da İslam'a bidat olarak sokulan akımlar, İslam coğrafyası üzerinde hesabı olanların, başta İngilizler ve ABD olmak üzere maşalığını yapmış, İslam dünyasında kavgaları körükleyen fitne unsurları olarak hep karşımıza çıkmıştır. Bunların ortak özelliği Ehl-i Beyt düşmanlığıdır.
Prof. Dr. Baş'ın programda ifade ettiği gibi, İslam dünyası bu fitneleri bertaraf etmek için Şii-Sünni kardeşliğini tesis etmelidir. Sünniler, iman ve ameli esaslar konusunda aynı düşünen Şiileri tekfir etmemeli, İmam Azam gibi, İmam Şafii, İmam Gazali gibi Ehl-i Beyt'e sahip çıkmalıdır, Şiileri bu sebeple baş tacı etmelidir.
Şiiler de imameti iman esası kabul etmiyor diye Sünnileri tekfir etmemelidir. Çünkü Sünniler, Sayın Baş'ın altını çizdiği gibi, imameti "velayet" olarak kabul etmektedirler ve velayetin başı olarak İmam Ali efendimizi görmektedirler.
Bu birlik anlayışını bizlere kazandıran Prof. Dr. Baş'a sonsuz teşekkürler.
Putin'in danışmanı Prof. Dr. Ali Victor Minin'in de ifade ettiği gibi, Prof. Dr. Haydar Baş, Şii-Sünni birlikteliğini sağlayan duruşuyla manevi bir kahramandır, dünyaya çözümü ve barışı getiren Milli Ekonomi Modeli'yle ekonomide ve maddi sahada büyük bir kahramandır ve bunu da biz ilave edelim, Türk-Türk kardeşliği teziyle de milli bir kahramandır.
İçimizde bütün kahramanlıkları şahsında barındıran büyük bir hazine var ama Türk milleti olarak, magazinsel hiçbir detayı kaçırmayan bizler; tek kurtuluşumuz olan gerçeği görmede kör, duymada sağır ve anlatmada maalesef dilsiz vaziyetteyiz.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Milli ve Dini Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler sempozyumuna katılan Prof. Dr. Baş, gündemde bulunan birçok konuda çok önemli tespitler yaptı ama konuşmasının önemli bir bölümünü ise Şii-Sünni kardeşliğine ve Şii alemi ile Sünni dünyanın ortak paydası olan tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'e ayırdı.
Bugün özellikle Türkiye, Mısır gibi Sünni nüfusun ağırlıklı olduğu yerlerde, kendilerini Sünni din alimi olarak pazarlayarak, Şii düşmanlığını körüklüyorlar, Şii alemi Ehl-i Beyt'i sevdiği için onlara "din dışı", "kafir" diyorlar, hatta katledilmelerine cevaz veriyorlar.
Prof. Dr. Baş, Kelime-i Şehadet getiren, yani Allah'ın bir olduğuna, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna iman eden bir kimseye, Şii olsun, Alevi olsun, Sünni olsun fark etmez asla kafir denilemeyeceğini, onun Müslüman olduğunu, Müslüman'a kafir diyenin ya da kanını dökenin kendisinin kafir olacağını delilleriyle ortaya koydu.
Üstelik Sünnilik adı altında, Şiileri kafir olmakla itham ediyorlar. Halbuki, Sayın Baş'ın da sık sık altını çizdiği gibi, Kur'an'da Sünnilik ile ilgili bir tane ayet yok, bir tane hadis yok; ama Ehl-i Beyt ile alakalı 30'dan fazla ayet, binlerce mütevatir ve sahih hadis var.
Hz. Ali'nin faziletiyle alakalı 300'den fazla ayet var. Ve bu ayetlerin Hz. Ali ile alakalı olduğunu sadece Şii kaynaklar değil, temel Sünni kaynaklar da belirtiyor.
Bu ayet ve hadislerin gereğini yaparak Hz. Ali'yi, Hz. Fatıma'yı, Hz. Hasan'ı, Hz. Hüseyin'i ve de Ehl-i Beyt'in seçilmiş diğer imamlarını sevenler, onların izini takip edenler batıl, bu yolun yolcuları -hâşâ- kâfir; ama hakkında bir ayet ve bir hadis olmayan bir yolda yürüyenler ise hak ve İslam onların tekelinde, bu nasıl mantık böyle?
Prof. Dr. Baş, yaptığı konuşmada, "İmam Azam, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Malik Ehl-i Beyt'tendir. Sünnilik bunlardan istifade etmiştir" dedi.
Gerçekten de Ehl-i Sünnet'in temel mezhepleri olan Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerinin kurucusu olan bu zatların hepsi Ehl-i Beyt imamlarının terbiyesinden geçmiş, Ehl-i Beyt aşığı olan, Ehl-i Beyt ekolünün yetiştirdiği büyük zatlardır. Ve hepsi de Ehl-i Beyt davası uğruna ya hapis yatmıştır, ya da İmam Azam gibi hapishanede şehit edilmiştir.
Bu imamların Ehl-i Beyt ile alakalı bazı sözlerini sizlere aktaralım.
Meveddet ayeti olarak bilinen Şura 23. ayette Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "De ki (Muhammedim): Ben peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, Ehl-i Beyt'imi sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum."
İmam Şafii bu ayetle ilgili şunu söylemektedir: "Bu ayete göre Ehl-i Beyt'i sevmek farzdır." (Savaiku'l-Muhrika, İbn Hacer, s.148,175) İmam Şafii, aynı zamanda, "Eğer Rafizilik Al-i Muhammed'i (Ehl-i Beyt) sevmekse ben de Rafiziyim" demiştir.
İmam Azam Ebu Hanife ise şunları söylemiştir:
"Şamlılar bizi sevmiyorlar. Zira Hz. Ali ve Muaviye'nin saflarından birisine iştirak etmemiz talep edildiğinde, 'Biz ancak Ali'nin askerlerine katılırız' diyoruz. Ehl-i hadis diye bilinenler bizi sevmiyor. Zira biz Ehl-i Beyt'i seviyoruz. Ehl-i Beyt'e gönülden bağlıyız. Hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğuna inanıyor ve savunuyoruz." (Bezzazi, Menakıb-u Ebu Hanife, s.275) Bu ifadeler net bir şekilde "Ben de Ehl-i Beyt yolunun yolcusuyum, Ehl-i Beyt taraftarıyım" demekten başka ne anlama gelir? Hatta daha da ötesi İmam Azam Muaviye'nin karşısında İmam Ali'nin askeriyim diyor, daha ne desin?
Sünni dünyanın "Hüccetü'l-İslam" kabul ettiği İmam Gazali ise şunları ifade etmektedir: "Cumhur (Müslümanların tamamına yakın çoğunluğu) Gadir-i Hum hutbesindeki hadisin metninde şeksiz şüphesiz tam icma ve ittifak ettiler. Orada Resulüllah şöyle buyuruyor: 'Ben kimi idarecisi isem, Ali de onu idarecisi ve velisidir? Dolayısıyla, icmaya ve icma ile sabit naslara aykırı olarak teviller üretmek batıldır." (Sırru'l-Alemeyn ve Keşfi Ma fi'd-Dareyn, s.16-18) Mezhepler böyle de manevi eğitim veren meşrepler farklı mı? Bütün hak meşreplerin hepsinin silsilesi "Velayetin Şahı" olarak İmam Ali'ye dayamaktadır.
Sonradan İslam'ın içine maksatlı bir şekilde bidat akımı olarak sokulanları dahil etmiyoruz. Bu şekilde mezhep olarak da, meşrep olarak da İslam'a bidat olarak sokulan akımlar, İslam coğrafyası üzerinde hesabı olanların, başta İngilizler ve ABD olmak üzere maşalığını yapmış, İslam dünyasında kavgaları körükleyen fitne unsurları olarak hep karşımıza çıkmıştır. Bunların ortak özelliği Ehl-i Beyt düşmanlığıdır.
Prof. Dr. Baş'ın programda ifade ettiği gibi, İslam dünyası bu fitneleri bertaraf etmek için Şii-Sünni kardeşliğini tesis etmelidir. Sünniler, iman ve ameli esaslar konusunda aynı düşünen Şiileri tekfir etmemeli, İmam Azam gibi, İmam Şafii, İmam Gazali gibi Ehl-i Beyt'e sahip çıkmalıdır, Şiileri bu sebeple baş tacı etmelidir.
Şiiler de imameti iman esası kabul etmiyor diye Sünnileri tekfir etmemelidir. Çünkü Sünniler, Sayın Baş'ın altını çizdiği gibi, imameti "velayet" olarak kabul etmektedirler ve velayetin başı olarak İmam Ali efendimizi görmektedirler.
Bu birlik anlayışını bizlere kazandıran Prof. Dr. Baş'a sonsuz teşekkürler.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024