'Sen dinin için onlardan korktun'
Hz. Ebû Zerr, Hz. Osman'ın emriyle Rebeze'ye sürüldüğünde Hz. Ali Ebû Zerr'e hitaben buyurdu ki: "Sen onlara Allah için kızdın, Allah'tan ümidini kesme. Şüphe yok ki kavim, dünyaları için senden korktu, sense dinin için onlardan korktun"
17.12.2015 00:00:00
Hz. Osman, Hz. Ebû Zerr'in Medine'ye gönderilmesini emretmiş, onun üzerine Muâviye, O'nu, bir deveye bindirerek beş sürücüyle Medine'ye göndermişti. Hz. Ebû Zerr, Medine'de de idarenin aleyhinde bulunması üzerine Medine'ye üç mil mesafede bulunan Rebeze karyesine sürüldü.
Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin'le beraber kendisini uğurlarken buyurdu ki:
"Ey Ebâ Zerr, sen onlara Allah için kızdın, Allah'tan ümidini kesme. Şüphe yok ki kavim, dünyaları için senden korktu, sense dinin için onlardan korktun. Senin yüzünden korkup çekindikleri şeyi bırak onlara; onlardan korkup esirgediğin şeyle kanaat et. Senin onlardan men ettiğin şeye onlar ne kadar muhtaçsa sen de onların men ettiklerine karşı o kadar müstağnisin. Yakında kârlı kimdir, hangi taraf daha üstündür, o hasedçilerce belli olur; anlarlar, bilirler. Allah çekinen kula yerler, gökler kapalı olsa, gene bir halâs çaresi ihsan eder. Sen, ancak Allah'a güven, doğrulukta bulun, bâtıldan başka hiçbir şeyden nefret etme. Eğer dünyalarını kabul etseydin elbette seni severlerdi; dünyalarından pay almayı isteseydin elbette senden emin olurlardı." (Nehcü'l-Belâga, 1, 467-468, Muhammed Abduh şerhi, 3. basım, s.266).
Bu hâl, Osman hakkında epeyce dedikoduya sebep oldu. Otuz üçüncü yılda, Kûfe valisi Said İbni'l-As, Kûfe'nin ileri gelenlerine karşı, Irak, Kureyş'in tarlasıdır diye bir söz sarf etti. Mecliste bulunan Mâlikü'l-Eşter, bu söze gücenip, "Kılıçlarımızla aldığımız Irak ülkesini, kendinin ve kavminin tarlası mı sanıyorsun" diyerek sert sözler söyledi.
Kûfe eşrafı ile Vali'nin arası tamamıyla açılmıştı. As oğlu Said, bunun üzerine içlerinde Mâlik'in de bulunduğu Kûfe eşrâfını Şam'a sürmesi için halifelik makamından emir aldı.
Eşraf Şam'a gelince Muâviye, bunları ağırladı, ihsanlarda bulundu. "Müslümanlık, Kureyş boyunun kuvvetiyle kuruldu, Araplar, bu sâyede diğer milletlerden üst oldular; onları hor görmeyin, bu doğru değildir. Kureyş, size demir bir sınırdır, bundan dolayı ona uymanız, muhalefete kalkışıp belâya uğramamanız gerektir" dedi.
İçlerinden Sa'saa, "Bu boy, hiçbir zaman bizden üstün değildi ki onunla bizi korkutuyorsun. Söylediğin sınır ortadan kalktı mı iş bize düşer" dedi. İş bir dereceye geldi ki günün birinde Sa'saa, "Muâviye'ye, Müslümanlıkta senden kıdemlisi var, senden liyâkatlisi var. Önce haksız olarak sâhip olduğun makamı bırak da sonra bize öğüt ver" dedi ve Kûfelilerin birkaçı Muâviye'ye hücum edip sakalından tuttu. Bunun üzerine Muâviye, meseleyi Osman'a yazdı ve emriyle onları Humus'a sürdü.
Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin'le beraber kendisini uğurlarken buyurdu ki:
"Ey Ebâ Zerr, sen onlara Allah için kızdın, Allah'tan ümidini kesme. Şüphe yok ki kavim, dünyaları için senden korktu, sense dinin için onlardan korktun. Senin yüzünden korkup çekindikleri şeyi bırak onlara; onlardan korkup esirgediğin şeyle kanaat et. Senin onlardan men ettiğin şeye onlar ne kadar muhtaçsa sen de onların men ettiklerine karşı o kadar müstağnisin. Yakında kârlı kimdir, hangi taraf daha üstündür, o hasedçilerce belli olur; anlarlar, bilirler. Allah çekinen kula yerler, gökler kapalı olsa, gene bir halâs çaresi ihsan eder. Sen, ancak Allah'a güven, doğrulukta bulun, bâtıldan başka hiçbir şeyden nefret etme. Eğer dünyalarını kabul etseydin elbette seni severlerdi; dünyalarından pay almayı isteseydin elbette senden emin olurlardı." (Nehcü'l-Belâga, 1, 467-468, Muhammed Abduh şerhi, 3. basım, s.266).
Bu hâl, Osman hakkında epeyce dedikoduya sebep oldu. Otuz üçüncü yılda, Kûfe valisi Said İbni'l-As, Kûfe'nin ileri gelenlerine karşı, Irak, Kureyş'in tarlasıdır diye bir söz sarf etti. Mecliste bulunan Mâlikü'l-Eşter, bu söze gücenip, "Kılıçlarımızla aldığımız Irak ülkesini, kendinin ve kavminin tarlası mı sanıyorsun" diyerek sert sözler söyledi.
Kûfe eşrafı ile Vali'nin arası tamamıyla açılmıştı. As oğlu Said, bunun üzerine içlerinde Mâlik'in de bulunduğu Kûfe eşrâfını Şam'a sürmesi için halifelik makamından emir aldı.
Eşraf Şam'a gelince Muâviye, bunları ağırladı, ihsanlarda bulundu. "Müslümanlık, Kureyş boyunun kuvvetiyle kuruldu, Araplar, bu sâyede diğer milletlerden üst oldular; onları hor görmeyin, bu doğru değildir. Kureyş, size demir bir sınırdır, bundan dolayı ona uymanız, muhalefete kalkışıp belâya uğramamanız gerektir" dedi.
İçlerinden Sa'saa, "Bu boy, hiçbir zaman bizden üstün değildi ki onunla bizi korkutuyorsun. Söylediğin sınır ortadan kalktı mı iş bize düşer" dedi. İş bir dereceye geldi ki günün birinde Sa'saa, "Muâviye'ye, Müslümanlıkta senden kıdemlisi var, senden liyâkatlisi var. Önce haksız olarak sâhip olduğun makamı bırak da sonra bize öğüt ver" dedi ve Kûfelilerin birkaçı Muâviye'ye hücum edip sakalından tuttu. Bunun üzerine Muâviye, meseleyi Osman'a yazdı ve emriyle onları Humus'a sürdü.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.