Resûlullah’ın emirleri göz ardı edildi
Sakife'de toplananlar, Resûlullah’ın (s.a.a) tertemiz Ehl-i Beyt'iyle ilgili apaçık emirlerini göz ardı ettiler. Onları rehber edinmenin ve onların ipine sarılmanın gerekliliğini bildikleri halde bunu yaptılar
13.10.2024 10:41:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Sakife'ye katılanlar, Resûlullah'ın (s.a.a) tertemiz Ehl-i Beyt'iyle ilgili tavsiyelerini önemsemediler. Onları önder edinmenin ve onların ipine sarılmanın gerekliliğine dair apaçık emirlerini umursamadılar.
Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefatından hemen sonra boşluğu doldurmak için acele edenlerin bu telâşı, eğer bir şeye delâlet ediyorsa, o da şudur: Ortada birtakım kanıtlar veya şer'i bir zemin vardı. Bu kanıtların ve bu zeminin etkin olmasına fırsat vermeden dizginleri ele almaları gerekiyordu. Ki naslar belirleyici olmasın ve işler doğal mecrasında gelişmesin. Bu yüzden sonraki yıllarda Hz. Ömer, Ebu Bekir'e biat meselesiyle ilgili olarak, "O bir oldubittiydi. Allah, Müslümanları bu oldubittinin şerrinden korudu. Bir daha bir kimse benzeri bir şeye kalkışırsa, onu öldürün" diyecekti. (Tezkiret'ül-Havass, s.61; Sahih-i Buharî, Kitab'ul-Hudud, Bab-u Recmi'l Hubla)
Biat, seçimin meşruiyeti ve icmanın gerçekleşmesi için şart koşulan hususlardan biri olarak ehl-i hal ve akd sayılan kimselerin katılımıyla gerçekleşmemişti. Çünkü Sakife'de Hz. Ali (a.s), Abbas, Ammar b. Yasir, Selman, Huzeyme b. Sabit, Ebu Zer, Ebu Eyyub el-Ensarî, Zübeyr b. Avvam, Talha ve Übey b. Kâb gibi üst kesimden büyük sahabîlerin görüşlerine başvurulmadan gerçekleşmişti.
Müslümanlardan biat alınırken şiddet ve sertlik yöntemi esas alındı. Birçok Müslüman biat etmeye zorlandı. Biat alınmasında Hz. Ömer'in kırbacı çok işe yaramıştı.
Sakife olayı Müslümanlara sapkın kavramları telkin etti: "Muhammed'in saltanatı hususunda kim bize karşı çıkabilir?!" sloganıyla ümmet üzerinde bir egemenlik kuruldu ve ümmetin rolü küçümsendi.
Nübüvvet ve Resûlullah'ın hilâfeti, bir aşiret iktidarına indirgendi. Başa gelecek kişi için kutsal şeriatın naslarından meşruiyet aranacağına aşiretin mensubu olması prensibi yeterli görüldü.
Müslümanların önünde iktidar bağlamında çok başlılığın yolu açılmış oldu. Artık Allah'ın nass ile tayin ettiği kimseye başkaldırmak normal karşılandı. Allah'ın emriyle tayin edilmiş yöneticiye başkaldırmak için insanlara cesaret verilmiş oldu. Bunun tipik bir örneği Sakife'de ortaya atılan şu görüştür: "Bizden bir emir, sizden de bir emir olsun."
Sakife toplantısı, ümmetin varlığına ve siyasî görüşünü aşmak, görmezlikten gelmek için uygun bir zemin hazırlamış oldu. Nitekim daha sonra bunun örneklerini Ömer'in halife tayin edilmesinde, ardından Ömer'in ölümüyle birlikte, kendisinin ümmetin başına sardığı şûra olayında görüyoruz.
Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefatından hemen sonra boşluğu doldurmak için acele edenlerin bu telâşı, eğer bir şeye delâlet ediyorsa, o da şudur: Ortada birtakım kanıtlar veya şer'i bir zemin vardı. Bu kanıtların ve bu zeminin etkin olmasına fırsat vermeden dizginleri ele almaları gerekiyordu. Ki naslar belirleyici olmasın ve işler doğal mecrasında gelişmesin. Bu yüzden sonraki yıllarda Hz. Ömer, Ebu Bekir'e biat meselesiyle ilgili olarak, "O bir oldubittiydi. Allah, Müslümanları bu oldubittinin şerrinden korudu. Bir daha bir kimse benzeri bir şeye kalkışırsa, onu öldürün" diyecekti. (Tezkiret'ül-Havass, s.61; Sahih-i Buharî, Kitab'ul-Hudud, Bab-u Recmi'l Hubla)
Biat, seçimin meşruiyeti ve icmanın gerçekleşmesi için şart koşulan hususlardan biri olarak ehl-i hal ve akd sayılan kimselerin katılımıyla gerçekleşmemişti. Çünkü Sakife'de Hz. Ali (a.s), Abbas, Ammar b. Yasir, Selman, Huzeyme b. Sabit, Ebu Zer, Ebu Eyyub el-Ensarî, Zübeyr b. Avvam, Talha ve Übey b. Kâb gibi üst kesimden büyük sahabîlerin görüşlerine başvurulmadan gerçekleşmişti.
Müslümanlardan biat alınırken şiddet ve sertlik yöntemi esas alındı. Birçok Müslüman biat etmeye zorlandı. Biat alınmasında Hz. Ömer'in kırbacı çok işe yaramıştı.
Sakife olayı Müslümanlara sapkın kavramları telkin etti: "Muhammed'in saltanatı hususunda kim bize karşı çıkabilir?!" sloganıyla ümmet üzerinde bir egemenlik kuruldu ve ümmetin rolü küçümsendi.
Nübüvvet ve Resûlullah'ın hilâfeti, bir aşiret iktidarına indirgendi. Başa gelecek kişi için kutsal şeriatın naslarından meşruiyet aranacağına aşiretin mensubu olması prensibi yeterli görüldü.
Müslümanların önünde iktidar bağlamında çok başlılığın yolu açılmış oldu. Artık Allah'ın nass ile tayin ettiği kimseye başkaldırmak normal karşılandı. Allah'ın emriyle tayin edilmiş yöneticiye başkaldırmak için insanlara cesaret verilmiş oldu. Bunun tipik bir örneği Sakife'de ortaya atılan şu görüştür: "Bizden bir emir, sizden de bir emir olsun."
Sakife toplantısı, ümmetin varlığına ve siyasî görüşünü aşmak, görmezlikten gelmek için uygun bir zemin hazırlamış oldu. Nitekim daha sonra bunun örneklerini Ömer'in halife tayin edilmesinde, ardından Ömer'in ölümüyle birlikte, kendisinin ümmetin başına sardığı şûra olayında görüyoruz.