Resulüllah’ın dilinden Hz. Ali -20
İmam Câfer-i Sâdık babaları kanalıyla Resulüllah’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Kim vefatından sonra Ali’yi ziyaret ederse Cenneti hak etmiş olur"
13.12.2022 20:22:00





491- İmam Câfer-i Sâdık babaları kanalıyla Resulüllah'ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kim vefatından sonra Ali'yi ziyaret ederse Cenneti hak etmiş olur."
492- Kunduzî, Yenâbiü'l-Mevedde kitabından şöyle nakledilmiştir: "Hz. Ali'nin mübarek başına (İbn-i Mülcem'in) darbesi değdiğinde şöyle seslendi: "Kâbe'nin Rabb'ine and olsun ki kurtuldum!"
493- Resulüllah Mekke'nin fetih günü Ali b. Ebi Tâlib'e şöyle buyurdu: "Kâbe'nin üzerindeki şu putu görüyor musun?"
Hz. Ali, "Evet ya Resulallah" dediğinde şöyle buyurdu: "Ben, Seni omzuma alayım o putu aşağı indir."
Hz. Ali, "Ben Seni omuzlayayım ya Resulallah" dedi. Resulüllah O'na şu cevabı verdi: "Allah'a and olsun ki, eğer Rabia ve Muzar kabileleri hep birlikte, Ben diriyken Benim bir parçamı bile taşımaya çalışsalar bunu yapamazlar. Ama Sen yerinde dur ya Ali."
Ardından Allah Resulü eliyle Hz. Ali'nin iki topuğundan tutup yerden kaldırıverdi ve yukarıya doğru yükseltti. O kadar kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığı gözüktü.
Sonra ona, "Ne görüyorsun Ya Ali?" diye sordu. Hz. Ali şöyle dedi: "Görüyorum ki Allah (azze ve celle) Beni Seninle şereflendirmiştir. Öyle ki eğer Ben gökyüzüne dokunmak istersem bunu yapabilirim."
Sonra Resulüllah "İndir putu ya Ali" buyurdu. Hz. Ali de indirip aşağıya fırlattı. Sonra Resulüllah Hz. Ali'nin altından çıkıp, ayaklarını bıraktı.
Hz. Ali yere düştü ve güldü. Resulüllah "Niye güldün ya Ali?" diye sorunca, Hz. Ali şöyle cevap verdi: "Ta Kâbe'nin üzerinden aşağıya düştüm ama hiçbir şey olmadı Bana." Resulüllah şöyle buyurdu: "Nasıl bir şey olabilirdi Sana, Seni omuzlayan Muhammed ve indiren Cebrail idi."
494- Muhammed b. Yusuf Genci eş-Şafii "Kifayet'ut-Tâlib"in 44. bâbında şu hadisi nakleder:
" ... O Ali (a.s.), mü'minlerin sultanıdır; O ondan gelinecek olan kapımdır; O Benden sonra halifemdir."
495- Süleyman Belhi, "Menakıb"dan naklen şu hadisi aktarmaktadır: "Beni nübüvvete seçene ve Beni mahlukatın en üstünü kılan Allah'a and olsun ki, (ey Ali) şüphesiz Sen, Allah'ın kullarına olan hücceti, O'nun sırrının emini ve O'nun kullarının halifesisin."
496- İmam-ı Ali bin Ebi Tâlib'in rivayetine göre Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ey Ali, Allah'tan Senin için beş şeyi sordum (istedim) dördünü verdi ve birini men etti. Sordum ve Bana Senin için şunları verdi: Kıyamet gününde yer ilk Senin üstünden yarılacak. Sen Benimle beraber ve Liva-i Hamd Senin elinde olacak, onu Sen taşıyacaksın. Senin Benden sonra mü'minlerin velisi olduğunu, Bana verdi."
497- İbn-i Abbas'tan rivayetle, Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde biz dört kişiden başka herkes yayandır. Bunun üzerine amcası Abbas ayağa kalkıp şöyle dedi:
"Bu dört binici kimlerdir ya Resulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ben Burak'ın üstünde olacağım. Yüzü insan yüzü gibi, yanakları ise at yanağı gibidir..."
Resulüllah (s.a.v.) Burak'ı vasfettikten sonra Abbas dedi ki: "Daha kimler ya Resulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ve kardeşim Sâlih (a.s.) kavminin kestikleri devesi üzerinde olacak."
Abbas dedi ki: "Daha kimler ya Rasulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ve amcam Hamza bin Abdülmuttalib, Allah ve Resulü'nün aslanı, şehitlerin seyyidi. Benim devemin üzerinde olacak."
Abbas dedi ki: "Daha kimler ya Resulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ve kardeşim Ali Cennet develerinin birinin üzerinde olacak. Devesinin ayağındaki aksaklık incidendir, devenin mahmeli ise kırmızı yakuttandır.
Ali'nin elinde Liva-i Hamd olacak ve kendisi, 'Allah'tan başka ilah yok ve Muhammed O'nun Resulü'dür' diye nida edecektir. Hazır bulunan halk diyeceklerdir ki, 'Bu ancak mürsel bir nebi ya da Allah'a yakın olan bir melektir.'
Bu sözler üzerine Arş'ın ortasından şöyle bir ses gelecek: Bu (İmam-ı Ali), ne yakın bir melek, ne de mürsel bir nebidir, ne de Arş'ı taşıyandır. Bu Ali bin Ebi Tâlib'dir. Rabbil âleminin Resulü'nün vasisidir. Takva sahiplerinin imamı, elleri ve ayakları pak olanların önderidir."
498- Ebu Said el-Hudri'den: "Resulüllah (s.a.v.) ahdi bozanlara, adaletten sapıp zulmedenlere ve dinden çıkanlara karşı savaşmamızı emretti.
Bizler sorduk ki, "Ya Resulallah, bizlerin bu toplumlara karşı savaşmamızı emrettin, hangi önder ile onlara karşı savaşalım?"
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ali bin Ebi Tâlib ile beraber onlara karşı savaşacaksınız. Ammar bin Yâsir, Ali ile beraberken öldürülecek."
499- Resulüllah (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Mirac Gecesi Beni göğe götürdüklerinde peygamberleri topladılar. Ben de onlarla beraber oturdum. Bir melek gelerek Bana şöyle dedi: "Allah Teala buyuruyor ki: Bu peygamberlerden ne üzere gönderildiklerini sor."
"Ne üzere gönderildiniz?" diye sorduğumda "Senin velayetin ve Ali bin Ebi Tâlib'in velayeti üzere gönderildik" dediler."
500- Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bana iman edip, Beni tasdik edene Ali bin Ebi Tâlib'in velayetini tavsiye ederim. Her kim O'nu veliyülemr edinirse Beni edinmiş olur ve her kim Beni veliyülemr edinirse Allah ı edinmiş olur.
Her kim Ali'yi severse Beni sevmiş olur, Beni seven ise Allah ı sevmiştir.
Her kim Ali'ye buğzederse bana buğzetmiştir. Bana buğzeden ise, şânı yüce olan Allah'a buğzetmiştir."
501- Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her peygamberin vasi ve vârisi vardır; Benim vasi ve vârisim ise Ebu Tâlib oğlu Ali'dir."
502- Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ey Ensar topluluğu! Sizleri sıkıca sarıldığınız takdirde asla sapmayacağınız bir kimseye hidayet edeyim mi?"
Ashab: "Evet ya Resulallah" deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sarılmış olduğunuz takdirde dalalete düşmeyeceğiniz o kimse (gördüğünüz) bu Ali'dir. Öyleyse Benim sevgimle O'nu seviniz; Benim kerametimle O'na ikramda bulununuz. Şüphesiz Cebrail, Allah tarafından size söylediklerimi Bana emretti."
503- Amran bin Hüseyin'den; dedi ki: "Resulüllah, başında Ali bin Ebi Tâlib olmak üzere bir ordu göndermişti. Savaştıkları yerde aldıkları esirlerden Ali kendine de bir cariye aldı. Ali'nin etrafındakiler bunu, Ali'ye fazla görüp istemediler.
Ashabdan dört kişi birbiriyle anlaşıp şöyle dediler: "Resulüllah'ı (s.a.v.) gördüğümüzde Ali'nin yaptığını anlatacağız."
Müslümanlar bir seferden döndüklerinde ilk önce Resulüllah'ın (s.a.v.) yanına uğrayıp selamlaştıktan sonra evlerine giderlerdi. Ordu da Medine'ye vardığında önce Resulüllah'a (s.a.v.) uğradı.
Selamlaştıkdan sonra, o birbiriyle anlaşan dört sahabeden biri ayağa kalkıp şöyle dedi: "Ya Resulallah, bakmaz mısın, Ali bin Tâlib şöyle şöyle yaptı?"
Resulüllah (s.a.v.) yüzünü o sahabeden çevirdi, ikincisi ayağa kalkıp birincinin dediğini söyledi, Resulüllah (s.a.v.) ondan da yüzünü çevirdi. Üçüncüsü de ayağa kalkıp aynı sözleri söyledi. Resulüllah (s.a.v.) bu sahabeden de yüzünü çevirdi. Sonra dördüncüsü ayağa kalkıp aynı şeyi söyledi.
Bunun üzerine Resulüllah, (s.a.v.) yüzünde öfke alametleri belli olduğu halde şöyle buyurdu:
"Ali'den ne istiyorsunuz? Ali'den ne istiyorsunuz? Ali'den ne istiyorsunuz? Ali Benden, Ben de Ali'denim. Ali, Benden sonra tüm mü'minlerin velisidir." (Kaynaklar için bakınız Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)
492- Kunduzî, Yenâbiü'l-Mevedde kitabından şöyle nakledilmiştir: "Hz. Ali'nin mübarek başına (İbn-i Mülcem'in) darbesi değdiğinde şöyle seslendi: "Kâbe'nin Rabb'ine and olsun ki kurtuldum!"
493- Resulüllah Mekke'nin fetih günü Ali b. Ebi Tâlib'e şöyle buyurdu: "Kâbe'nin üzerindeki şu putu görüyor musun?"
Hz. Ali, "Evet ya Resulallah" dediğinde şöyle buyurdu: "Ben, Seni omzuma alayım o putu aşağı indir."
Hz. Ali, "Ben Seni omuzlayayım ya Resulallah" dedi. Resulüllah O'na şu cevabı verdi: "Allah'a and olsun ki, eğer Rabia ve Muzar kabileleri hep birlikte, Ben diriyken Benim bir parçamı bile taşımaya çalışsalar bunu yapamazlar. Ama Sen yerinde dur ya Ali."
Ardından Allah Resulü eliyle Hz. Ali'nin iki topuğundan tutup yerden kaldırıverdi ve yukarıya doğru yükseltti. O kadar kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığı gözüktü.
Sonra ona, "Ne görüyorsun Ya Ali?" diye sordu. Hz. Ali şöyle dedi: "Görüyorum ki Allah (azze ve celle) Beni Seninle şereflendirmiştir. Öyle ki eğer Ben gökyüzüne dokunmak istersem bunu yapabilirim."
Sonra Resulüllah "İndir putu ya Ali" buyurdu. Hz. Ali de indirip aşağıya fırlattı. Sonra Resulüllah Hz. Ali'nin altından çıkıp, ayaklarını bıraktı.
Hz. Ali yere düştü ve güldü. Resulüllah "Niye güldün ya Ali?" diye sorunca, Hz. Ali şöyle cevap verdi: "Ta Kâbe'nin üzerinden aşağıya düştüm ama hiçbir şey olmadı Bana." Resulüllah şöyle buyurdu: "Nasıl bir şey olabilirdi Sana, Seni omuzlayan Muhammed ve indiren Cebrail idi."
494- Muhammed b. Yusuf Genci eş-Şafii "Kifayet'ut-Tâlib"in 44. bâbında şu hadisi nakleder:
" ... O Ali (a.s.), mü'minlerin sultanıdır; O ondan gelinecek olan kapımdır; O Benden sonra halifemdir."
495- Süleyman Belhi, "Menakıb"dan naklen şu hadisi aktarmaktadır: "Beni nübüvvete seçene ve Beni mahlukatın en üstünü kılan Allah'a and olsun ki, (ey Ali) şüphesiz Sen, Allah'ın kullarına olan hücceti, O'nun sırrının emini ve O'nun kullarının halifesisin."
496- İmam-ı Ali bin Ebi Tâlib'in rivayetine göre Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ey Ali, Allah'tan Senin için beş şeyi sordum (istedim) dördünü verdi ve birini men etti. Sordum ve Bana Senin için şunları verdi: Kıyamet gününde yer ilk Senin üstünden yarılacak. Sen Benimle beraber ve Liva-i Hamd Senin elinde olacak, onu Sen taşıyacaksın. Senin Benden sonra mü'minlerin velisi olduğunu, Bana verdi."
497- İbn-i Abbas'tan rivayetle, Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde biz dört kişiden başka herkes yayandır. Bunun üzerine amcası Abbas ayağa kalkıp şöyle dedi:
"Bu dört binici kimlerdir ya Resulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ben Burak'ın üstünde olacağım. Yüzü insan yüzü gibi, yanakları ise at yanağı gibidir..."
Resulüllah (s.a.v.) Burak'ı vasfettikten sonra Abbas dedi ki: "Daha kimler ya Resulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ve kardeşim Sâlih (a.s.) kavminin kestikleri devesi üzerinde olacak."
Abbas dedi ki: "Daha kimler ya Rasulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ve amcam Hamza bin Abdülmuttalib, Allah ve Resulü'nün aslanı, şehitlerin seyyidi. Benim devemin üzerinde olacak."
Abbas dedi ki: "Daha kimler ya Resulallah?"
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ve kardeşim Ali Cennet develerinin birinin üzerinde olacak. Devesinin ayağındaki aksaklık incidendir, devenin mahmeli ise kırmızı yakuttandır.
Ali'nin elinde Liva-i Hamd olacak ve kendisi, 'Allah'tan başka ilah yok ve Muhammed O'nun Resulü'dür' diye nida edecektir. Hazır bulunan halk diyeceklerdir ki, 'Bu ancak mürsel bir nebi ya da Allah'a yakın olan bir melektir.'
Bu sözler üzerine Arş'ın ortasından şöyle bir ses gelecek: Bu (İmam-ı Ali), ne yakın bir melek, ne de mürsel bir nebidir, ne de Arş'ı taşıyandır. Bu Ali bin Ebi Tâlib'dir. Rabbil âleminin Resulü'nün vasisidir. Takva sahiplerinin imamı, elleri ve ayakları pak olanların önderidir."
498- Ebu Said el-Hudri'den: "Resulüllah (s.a.v.) ahdi bozanlara, adaletten sapıp zulmedenlere ve dinden çıkanlara karşı savaşmamızı emretti.
Bizler sorduk ki, "Ya Resulallah, bizlerin bu toplumlara karşı savaşmamızı emrettin, hangi önder ile onlara karşı savaşalım?"
Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Ali bin Ebi Tâlib ile beraber onlara karşı savaşacaksınız. Ammar bin Yâsir, Ali ile beraberken öldürülecek."
499- Resulüllah (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Mirac Gecesi Beni göğe götürdüklerinde peygamberleri topladılar. Ben de onlarla beraber oturdum. Bir melek gelerek Bana şöyle dedi: "Allah Teala buyuruyor ki: Bu peygamberlerden ne üzere gönderildiklerini sor."
"Ne üzere gönderildiniz?" diye sorduğumda "Senin velayetin ve Ali bin Ebi Tâlib'in velayeti üzere gönderildik" dediler."
500- Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bana iman edip, Beni tasdik edene Ali bin Ebi Tâlib'in velayetini tavsiye ederim. Her kim O'nu veliyülemr edinirse Beni edinmiş olur ve her kim Beni veliyülemr edinirse Allah ı edinmiş olur.
Her kim Ali'yi severse Beni sevmiş olur, Beni seven ise Allah ı sevmiştir.
Her kim Ali'ye buğzederse bana buğzetmiştir. Bana buğzeden ise, şânı yüce olan Allah'a buğzetmiştir."
501- Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her peygamberin vasi ve vârisi vardır; Benim vasi ve vârisim ise Ebu Tâlib oğlu Ali'dir."
502- Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ey Ensar topluluğu! Sizleri sıkıca sarıldığınız takdirde asla sapmayacağınız bir kimseye hidayet edeyim mi?"
Ashab: "Evet ya Resulallah" deyince, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sarılmış olduğunuz takdirde dalalete düşmeyeceğiniz o kimse (gördüğünüz) bu Ali'dir. Öyleyse Benim sevgimle O'nu seviniz; Benim kerametimle O'na ikramda bulununuz. Şüphesiz Cebrail, Allah tarafından size söylediklerimi Bana emretti."
503- Amran bin Hüseyin'den; dedi ki: "Resulüllah, başında Ali bin Ebi Tâlib olmak üzere bir ordu göndermişti. Savaştıkları yerde aldıkları esirlerden Ali kendine de bir cariye aldı. Ali'nin etrafındakiler bunu, Ali'ye fazla görüp istemediler.
Ashabdan dört kişi birbiriyle anlaşıp şöyle dediler: "Resulüllah'ı (s.a.v.) gördüğümüzde Ali'nin yaptığını anlatacağız."
Müslümanlar bir seferden döndüklerinde ilk önce Resulüllah'ın (s.a.v.) yanına uğrayıp selamlaştıktan sonra evlerine giderlerdi. Ordu da Medine'ye vardığında önce Resulüllah'a (s.a.v.) uğradı.
Selamlaştıkdan sonra, o birbiriyle anlaşan dört sahabeden biri ayağa kalkıp şöyle dedi: "Ya Resulallah, bakmaz mısın, Ali bin Tâlib şöyle şöyle yaptı?"
Resulüllah (s.a.v.) yüzünü o sahabeden çevirdi, ikincisi ayağa kalkıp birincinin dediğini söyledi, Resulüllah (s.a.v.) ondan da yüzünü çevirdi. Üçüncüsü de ayağa kalkıp aynı sözleri söyledi. Resulüllah (s.a.v.) bu sahabeden de yüzünü çevirdi. Sonra dördüncüsü ayağa kalkıp aynı şeyi söyledi.
Bunun üzerine Resulüllah, (s.a.v.) yüzünde öfke alametleri belli olduğu halde şöyle buyurdu:
"Ali'den ne istiyorsunuz? Ali'den ne istiyorsunuz? Ali'den ne istiyorsunuz? Ali Benden, Ben de Ali'denim. Ali, Benden sonra tüm mü'minlerin velisidir." (Kaynaklar için bakınız Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.