Allahü Teala, insanlara kendi cinsinden peygamberler göndermiştir. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: "De ki: Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik (İsra: 95).
İnsanların kendi cinsinden olan bir rehbere uymaları yaratılış itibarıyla daha kolaydır. Yoksa, kitapta bildirilen kuralların uygulanması konusunda tezada düşer, inkara giderlerdi. Ancak, bu rehberlere uymak konusunda nefsi olarak zorluk da vardır. Kendi cinsinden, kendisi gibi birine uymak nefse ağır gelir ki bu kibir hastalığı nedeniyledir. Zaten imtihanın ilk adımı da bunu aşmaktır. İçinde hastalık olanlar: "Dediler ki: Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda, pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya" (Furkan: 7). İnsan üstü bir varlığa uymak başlangıçta daha kolay görünmesine rağmen, iş emirleri uygulamaya gelince, "bizim gücümüz ve fıtratımız uygun değil" bahanesi ileri sürülecekti. Bu nedenle Allah (c.c.): "Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir" (Furkan: 20) buyurmaktadır. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Allah'ı (c.c.) bilmek, O'na kul olmak, imtihanı kazanmak ancak ve ancak gönderilen peygambere, rehbere uymakla mümkün. Demek ki, Allah Rasulü (s.a.v)'i ve O'nun sünnetini esas almayan bir Kur'an algılayışı yanlıştır. O'ndan gördüğümüz gibi yapmak esastır. Ashabın uygulaması bu olmuş, O'nun bütün sözleri, hal ve tavırları esas alınmıştır. Ashabın "ben bu ayeti böyle anlıyorum" dediği vâki olmamış, ancak, Allah Rasulü (s.a.v.) böyle anlattı veya yaptı şeklinde rivayette bulunmuşlardır. "Canlı Kur'an"a uymayan, Kur'an'a ters düşer, kendi aklı, kendi yorumu, kendi anlayışı yine kendi dini olur. Allah (c.c.) mutlak adalet sahibidir ve ilk insanın imtihanı da son insanın imtihanı da, şekli değişik de olsa, aslında aynıdır. Son peygamber gelip, peygamberlik kapısı kapandığına göre, insanların canlı rehberleri kim olacaktır? Allah Rasulü (s.a.v.) bu konuda ashabını işaret etmiş; "Onlar gökteki yıldızlar gibidirler, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz" buyurmuştur.
İnsanların kendi cinsinden olan bir rehbere uymaları yaratılış itibarıyla daha kolaydır. Yoksa, kitapta bildirilen kuralların uygulanması konusunda tezada düşer, inkara giderlerdi. Ancak, bu rehberlere uymak konusunda nefsi olarak zorluk da vardır. Kendi cinsinden, kendisi gibi birine uymak nefse ağır gelir ki bu kibir hastalığı nedeniyledir. Zaten imtihanın ilk adımı da bunu aşmaktır. İçinde hastalık olanlar: "Dediler ki: Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda, pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya" (Furkan: 7). İnsan üstü bir varlığa uymak başlangıçta daha kolay görünmesine rağmen, iş emirleri uygulamaya gelince, "bizim gücümüz ve fıtratımız uygun değil" bahanesi ileri sürülecekti. Bu nedenle Allah (c.c.): "Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin hakkıyla görendir" (Furkan: 20) buyurmaktadır. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Allah'ı (c.c.) bilmek, O'na kul olmak, imtihanı kazanmak ancak ve ancak gönderilen peygambere, rehbere uymakla mümkün. Demek ki, Allah Rasulü (s.a.v)'i ve O'nun sünnetini esas almayan bir Kur'an algılayışı yanlıştır. O'ndan gördüğümüz gibi yapmak esastır. Ashabın uygulaması bu olmuş, O'nun bütün sözleri, hal ve tavırları esas alınmıştır. Ashabın "ben bu ayeti böyle anlıyorum" dediği vâki olmamış, ancak, Allah Rasulü (s.a.v.) böyle anlattı veya yaptı şeklinde rivayette bulunmuşlardır. "Canlı Kur'an"a uymayan, Kur'an'a ters düşer, kendi aklı, kendi yorumu, kendi anlayışı yine kendi dini olur. Allah (c.c.) mutlak adalet sahibidir ve ilk insanın imtihanı da son insanın imtihanı da, şekli değişik de olsa, aslında aynıdır. Son peygamber gelip, peygamberlik kapısı kapandığına göre, insanların canlı rehberleri kim olacaktır? Allah Rasulü (s.a.v.) bu konuda ashabını işaret etmiş; "Onlar gökteki yıldızlar gibidirler, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz" buyurmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.