Prof. Dr. Keleş'in gözyaşları!

Özel bir televizyon kanalında cemaat içersinde 25 yıl geçiren ve "Paralel Yapının Piramidi" dediği yapıyı deşifre eden Prof. Dr. Keleş'i ibretle dinledim. Keleş bir yandan ağlıyor, diğer yandan Gülen'in masum ve fedakâr Türk insanının alın terinden, sofrasındaki ekmeğinden artırdıkları ile nasıl bir saltanat kurduğunu, tertemiz Anadolu çocuklarının Asya içlerinden Afrika'nın yabani kabileleri arasına bir daha dönmemeyi göze alarak anneleri ile halelleşip aç bî ilâç, yayan yapıldak nasıl yollara düştüklerini anlatıyor; ağlıyor ağlıyordu.Toplanan paralarla ABD seçimlerinin nasıl finanse edildiğini, Gülen'in nihai hedefinin Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirmek olduğunu bütün bu işlerin içinde fiilen bulunmuş bir insan olarak ortaya koyuyor; olup bitenlerden habersizmiş gibi davranan Gülen'in kesinlikle doğru konuşmadığını, kimin hâkim, kimin savcı, kimin askerî okul öğrencisi, kimin öğretmen olacağını tek tek bildiğini, her türlü talimatın Gülen'den olduğunu, onun haberi olmadan hareketin içersinde yaprağın kımıldamayacağını gayet samimî gayet içten; samimi ve içten olduğu için de gözyaşları içersinde, Türk insanı ve dünya âlemle paylaşıyordu.Biz Prof. Keleş'i dinlerken Prof. Dr. Haydar Baş'ın Gülen için söylediklerinin ne kadar doğru olduğuna bir defa daha şahit oluyor; hatta az bile söylemiş, meğer biz ne kadar az şey biliyormuşuz demekten kendimizi alamıyorduk.Lâkin Prof. Dr. Keleş ifratla-tefrit arasında gidip geliyor, bir türlü orta yolu bulamıyordu. Gülen'i böyle deşifre ettikten sonra verdiği hüküm şuydu:"-Onun yanıldığı nokta Recep Tayyip Erdoğan gibi Türk tarihinin en yiğit, en mücahit, en dürüst, en şu, en bu Başbakanına karşı bir savaş başlattı?"İnsan Prof. Keleş'e sormadan edemiyor? Erdoğan bu kadar büyük meziyetlerle mücehhez ise oğlu ile yaptığı telefon görüşmesindeki o servet saklamaları nedir? Neden bu görüşme ile ilgili ses kayıtlarını yayınlayamadı ve Meclis'te soru önergesine dönüştürülen son iddiaya göre Türkiye İletişim Başkanlığı(TİB)'e o görüşmeleri sil diye niye baskı yaptı? Bakanlarının evindeki para kasaları, milyar Dolar'lar, para sayma makinesi, bürokratlarının ayakkabı kutusu içersindeki servetleri bu kişilerin gazozuna ilaç atılarak mı evlerine kondu? Ve bütün bu yolsuzlukları kapatabilmek için çıkartılan kanunlar, yapılan tayinler neyin nesi? Deniz Feneri Davası'nın Almanya ayağında olup bitenleri bu millet unuttu mu? Böylesine mücahit, böylesine Allah dostu ise Erdoğan, Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığını neden kabul etti, bu proje halkı Müslüman olan ülkelerin ABD'nin tasallutuna sokma ve ABD eliyle İsrail'e alan açma projesi değil miydi? Bizzat projenin sahipleri bunun böyle olduğunu söylemediler mi? Bu proje ile sadece Irak'ta milyonlarca Müslüman kadının namusu kirletilmedi mi, camiler Haçlı kışlası haline getirilmedi mi? Zinayı suç olmaktan çıkartmak, domuz etini reyonlara sokmak, AB kanunlarını Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının üstünde görmeyi içe sindirmek Peygamberi bir tavır mı? Kudüs ve Filistin'deki dökülen Müslüman kanının ABD ayağındaki en radikal Yahudi lobisinden cesaret ödülü almak Prof. Keleş'e göre Kur'an-i bir tavır mı, bilemiyoruz!Uzatmayalım?Biz Erdoğan'ı biliyoruz. Dün birlikte çalıştıkları da Gülen'in bilinmeyenlerini bir bir ortaya koydular, koyuyorlar. Bilmediklerimizden biri de Gülen'in kendini İsâ (a.s.) kabul etmesiymiş. Böyle bir kabulden sonra Aksiyon'un "İnsanlık İsa'yı bekliyor" kapak ve manşetinin anlamını daha iyi kavradık? İsâ (a.s.) Allah'ın katına yükseltilmemiş (Al-i İmran, 55) miydi? Ve bazı yorumlara, tefsirlere göre dönüşü gökten olacaktı. Gülen de Türkiye'ye ABD'den uçakla dönecek, gökten inmenin bugünkü anlamı bu diye inanmışlarını ikna edecekti; aklımıza bu geliyor?Evet, Gülen'in kader arkadaşları, sır küpleri böyle söyledi? Biz ise, pazılın parçalarını yan yana getirdik.