(Dünden devam edelim)
Takdir edersiniz ki, insanlık âleminde iki yol vardır? Biri, hak ve hakikat yolu, diğeri de insanlığı karanlıklara sürükleyen batıl cehalet yolu! İslam'ın intişarından sonra her dönem ve devirde zulümat perdeleri, Ehl-i Beyt dünyasını zaman zaman imha etmeye ve de yok etmeye çalışmışlardır. Hz. Ali'nin şahadeti, Hz. Hüseyin'in şahadeti, Ehl-i Beyt imamlarının 12'sinden 7'sinin şahadeti, bu anlattığımız hususun açık bir izahıdır.
Resulullah'ın (s.a.v.) rıhletinden hemen sonra bu pak nesle karşı bir sırt çevirme başlamış, gelişen acı olaylar Hz. Ali'nin ve Hz. Hüseyin Efendimizin şahadeti ile sonuçlanmıştır.
Öyle ki, Hz. Ali'ye direkt dil uzatamayan muhalifler, babasına, Hz. Ebu Tâlib Efendimize iftiralarla saldırma yoluna gitmiş, velayet nurunun sahibi olan Hz. Ali'nin ilahi makamını lekelemeye çalışmışlardır.
Türk Milleti, Ehl-i Beyt'e sırt dönmenin bedelini ödüyor
Türk Milleti de, her dönemde İslam'a sarılmış olsa da; bilhassa Yavuz Sultan Selim döneminde "saltanat tehdit altına girecek" diye vehmedilmiş; Şia mezhebi ile yapılan mücadelede, maalesef Ehl-i Beyt'e gönül veren insanlara haksızlık yapılmıştır. Saltanat yanlıları, Ehl-i Beyt'e aşık olmalarına rağmen, bilerek ya da bilmeyerek, Ehl-i Beyt'e farkında olmadan sırtını dönmüştür.
Yalnız bunun faturası kader planında öyle bir tecelli ile cevap bulmuştur ki, Ehl-i Beyt'e sırtını dönen bu insanlar, gönüllerini Tanzimat'la birlikte batıya çevirmiş, Ehl-i Beyt'in eğitimi, öğretimi adeta unutulmuştur.
Tam da bu noktada batıya dönen gönüller, azınlık adı altında Ehl-i Salib'e gönlünü kaptırmış; onlara hak verelim derken, koskoca bir imparatorluk inkıraza uğramış ve heba olup gitmiştir.
Ayıkmaz isek
Şayet aynı yanlışlar devam eder; milletimizin varlık sebebi olan Ehl-i Beyt'e hizmet edilmez, eğitim-öğretim ve ekonomik destek sağlanmaz ise; korkarım tarih tekerrür eder, varlığımızı tehdit edecek kader hesapları ile karşı karşıya kalabiliriz.
Hepsi Ali'ye sarılmıştır
Hz. Ali, Resulullah'ın ahrete rıhletinden sonra da her Müslüman'ın yari ve yardımcısı olmuştur. Kendinden önce hilafet makamında bulunan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın her halükârda akıl, hüküm ve hikmet aldıkları baş danışmandır?
Bütün Müslümanlar Alevidir
Hz. Ali sevgisinin gönlünde taht kurduğu Türk Milleti hakikate ve insanlığa hizmet asaletine bu vesile ile ulaşmıştır. Bu manada hiçbir Müslüman yoktur ki, o, Alevî olmasın. Alevîlik, Ali'yi sevmekse, o halde bütün Müslümanlar Alevî'dir?
Ehl-i Beyt 5 kişiden oluşur
Ehl-i Beyt kavramının içine Resulüllah'ın (s.a.v.) eşlerinin ve Haşimoğulları'nın dahil edilemeyeceği, Ehl-i Beyt ifadesinin söz konusu olan beş kişiden ibaret olduğuna dair sayılamayacak kadar çok delil ve kaynak mevcuttur?
Sahih-i Müslim ve Cami'ul-Usul'de şöyle rivayet edilir:
"Hasin b. Semure, Zeyd b. Erkam'a, "Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hanımları da Ehl-i Beyt'ten midir?" diye sorduğunda, Hz. Zeyd şöyle dedi: "Allah Teala'ya and olsun ki, hayır? Çünkü kadın, bir müddet eşiyle olur, boşanınca babasının evine döner ve babasının ailesine katılır, böylece kocasından bütünüyle kopar. Peygamberi Ekrem'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'i kendisine sadaka verilmesinin haram olduğu kimselerdir. Onlar hangi eve gitseler, nereye gitseler Hz. Peygamberin Ehl-i Beyt'i olmaktan çıkmazlar." (Bkz. Habi-i Şirbini, Tefsir, c. 3, s. 2307)
Ehl-i Beyt bir işarettir
Resulullah'ın (s.a.v.) hayatında Ehl-i Beyt kavramının içini yalnızca Hz. Ali, Hz. Fâtımâ, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ile doldurması bir şeyin işaretidir.
Resulüllah (s.a.v.), kendinden sonra İslam dinini emanet ettiği beş kişiyi ifade etmektedir. "Beş kişiyi işaret eden hadisler" İslam'ın gelecekteki rehberlerini tanıtmak hedefi üzeredir."
Müslim, Sahih'inde kendi senediyle Hz. Aişe'den şöyle naklediyor:
"Resulüllah, üzerinde siyah kıldan dokunmuş bir aba olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan b. Ali yanına geldi. O'nu abanın altına aldı, Hüseyin b. Ali yanına geldi, O'nu da abanın altına aldı. Sonra Fâtımâ geldi; O'nu da abanın altına aldı. Daha sonra Ali geldi; Resulüllah, O'nu da abanın altına alarak, 'Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz kılmak ister' ayetini okudu." (Müslim, Sahih, Fezail'us-Sahabe, c. 4, s. 1883/2224 Bu, Kesa hadisi olarak bilinir.)
(İki bölümlük bu yazımı Prof. Dr. Haydar Baş'ın İmam Ali eserinden derledim. Ehl-i Beyt'in şefaati üzerimize olsun)
Takdir edersiniz ki, insanlık âleminde iki yol vardır? Biri, hak ve hakikat yolu, diğeri de insanlığı karanlıklara sürükleyen batıl cehalet yolu! İslam'ın intişarından sonra her dönem ve devirde zulümat perdeleri, Ehl-i Beyt dünyasını zaman zaman imha etmeye ve de yok etmeye çalışmışlardır. Hz. Ali'nin şahadeti, Hz. Hüseyin'in şahadeti, Ehl-i Beyt imamlarının 12'sinden 7'sinin şahadeti, bu anlattığımız hususun açık bir izahıdır.
Resulullah'ın (s.a.v.) rıhletinden hemen sonra bu pak nesle karşı bir sırt çevirme başlamış, gelişen acı olaylar Hz. Ali'nin ve Hz. Hüseyin Efendimizin şahadeti ile sonuçlanmıştır.
Öyle ki, Hz. Ali'ye direkt dil uzatamayan muhalifler, babasına, Hz. Ebu Tâlib Efendimize iftiralarla saldırma yoluna gitmiş, velayet nurunun sahibi olan Hz. Ali'nin ilahi makamını lekelemeye çalışmışlardır.
Türk Milleti, Ehl-i Beyt'e sırt dönmenin bedelini ödüyor
Türk Milleti de, her dönemde İslam'a sarılmış olsa da; bilhassa Yavuz Sultan Selim döneminde "saltanat tehdit altına girecek" diye vehmedilmiş; Şia mezhebi ile yapılan mücadelede, maalesef Ehl-i Beyt'e gönül veren insanlara haksızlık yapılmıştır. Saltanat yanlıları, Ehl-i Beyt'e aşık olmalarına rağmen, bilerek ya da bilmeyerek, Ehl-i Beyt'e farkında olmadan sırtını dönmüştür.
Yalnız bunun faturası kader planında öyle bir tecelli ile cevap bulmuştur ki, Ehl-i Beyt'e sırtını dönen bu insanlar, gönüllerini Tanzimat'la birlikte batıya çevirmiş, Ehl-i Beyt'in eğitimi, öğretimi adeta unutulmuştur.
Tam da bu noktada batıya dönen gönüller, azınlık adı altında Ehl-i Salib'e gönlünü kaptırmış; onlara hak verelim derken, koskoca bir imparatorluk inkıraza uğramış ve heba olup gitmiştir.
Ayıkmaz isek
Şayet aynı yanlışlar devam eder; milletimizin varlık sebebi olan Ehl-i Beyt'e hizmet edilmez, eğitim-öğretim ve ekonomik destek sağlanmaz ise; korkarım tarih tekerrür eder, varlığımızı tehdit edecek kader hesapları ile karşı karşıya kalabiliriz.
Hepsi Ali'ye sarılmıştır
Hz. Ali, Resulullah'ın ahrete rıhletinden sonra da her Müslüman'ın yari ve yardımcısı olmuştur. Kendinden önce hilafet makamında bulunan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman'ın her halükârda akıl, hüküm ve hikmet aldıkları baş danışmandır?
Bütün Müslümanlar Alevidir
Hz. Ali sevgisinin gönlünde taht kurduğu Türk Milleti hakikate ve insanlığa hizmet asaletine bu vesile ile ulaşmıştır. Bu manada hiçbir Müslüman yoktur ki, o, Alevî olmasın. Alevîlik, Ali'yi sevmekse, o halde bütün Müslümanlar Alevî'dir?
Ehl-i Beyt 5 kişiden oluşur
Ehl-i Beyt kavramının içine Resulüllah'ın (s.a.v.) eşlerinin ve Haşimoğulları'nın dahil edilemeyeceği, Ehl-i Beyt ifadesinin söz konusu olan beş kişiden ibaret olduğuna dair sayılamayacak kadar çok delil ve kaynak mevcuttur?
Sahih-i Müslim ve Cami'ul-Usul'de şöyle rivayet edilir:
"Hasin b. Semure, Zeyd b. Erkam'a, "Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hanımları da Ehl-i Beyt'ten midir?" diye sorduğunda, Hz. Zeyd şöyle dedi: "Allah Teala'ya and olsun ki, hayır? Çünkü kadın, bir müddet eşiyle olur, boşanınca babasının evine döner ve babasının ailesine katılır, böylece kocasından bütünüyle kopar. Peygamberi Ekrem'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'i kendisine sadaka verilmesinin haram olduğu kimselerdir. Onlar hangi eve gitseler, nereye gitseler Hz. Peygamberin Ehl-i Beyt'i olmaktan çıkmazlar." (Bkz. Habi-i Şirbini, Tefsir, c. 3, s. 2307)
Ehl-i Beyt bir işarettir
Resulullah'ın (s.a.v.) hayatında Ehl-i Beyt kavramının içini yalnızca Hz. Ali, Hz. Fâtımâ, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ile doldurması bir şeyin işaretidir.
Resulüllah (s.a.v.), kendinden sonra İslam dinini emanet ettiği beş kişiyi ifade etmektedir. "Beş kişiyi işaret eden hadisler" İslam'ın gelecekteki rehberlerini tanıtmak hedefi üzeredir."
Müslim, Sahih'inde kendi senediyle Hz. Aişe'den şöyle naklediyor:
"Resulüllah, üzerinde siyah kıldan dokunmuş bir aba olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan b. Ali yanına geldi. O'nu abanın altına aldı, Hüseyin b. Ali yanına geldi, O'nu da abanın altına aldı. Sonra Fâtımâ geldi; O'nu da abanın altına aldı. Daha sonra Ali geldi; Resulüllah, O'nu da abanın altına alarak, 'Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz kılmak ister' ayetini okudu." (Müslim, Sahih, Fezail'us-Sahabe, c. 4, s. 1883/2224 Bu, Kesa hadisi olarak bilinir.)
(İki bölümlük bu yazımı Prof. Dr. Haydar Baş'ın İmam Ali eserinden derledim. Ehl-i Beyt'in şefaati üzerimize olsun)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hüseyin Baş’tan Atatürk duruşu / 26.12.2024
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024
- Bu sorumluluğu tarih değil ABD yükledi / 23.12.2024
- İslam’da fakirlik sınırı / 22.12.2024
- ABD, Şam’a indi / 21.12.2024
- Doğu'nun kızı Butto, Alman kızı Merkel ve Erdoğan / 20.12.2024
- İsrail endişeli, Yunanistan ise panikteymiş / 19.12.2024
- AKP döneminde 28 Şubat manzaraları / 18.12.2024
- Türkiye’yi soracak olursanız! / 16.12.2024
- İsrail için milli stratejiler - 2 / 15.12.2024
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024
- Bu sorumluluğu tarih değil ABD yükledi / 23.12.2024
- İslam’da fakirlik sınırı / 22.12.2024
- ABD, Şam’a indi / 21.12.2024
- Doğu'nun kızı Butto, Alman kızı Merkel ve Erdoğan / 20.12.2024
- İsrail endişeli, Yunanistan ise panikteymiş / 19.12.2024
- AKP döneminde 28 Şubat manzaraları / 18.12.2024
- Türkiye’yi soracak olursanız! / 16.12.2024
- İsrail için milli stratejiler - 2 / 15.12.2024