‘Plazma tedavisi en iyi seçenek’
Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Karabay, ““Bir ilaçla tedavide sonuç alamazsak başka bir ilaca geçiyoruz. Hiç sonuç alamazsak plazma tedavisine başlıyoruz. Antikor verdiğimiz hastada enfeksiyon bir anda gerileyebiliyor. Şu anda tedaviler içerisinde en iyi seçeneklerden bir tanesi plazma tedavisi” dedi
30.04.2020 23:46:00





Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oğuz Karabay, koronavirüs ile ilgili aşıdan tedaviye, virüsten nasıl korunacağımızdan salgının Türkiye'deki durumuna kadar merak edilen birçok konuya değindi.
Koronavirüsün tarihçesi ile ilgili bilgi veren Karabay, koronavirüs ile ilgili uygulanan plazma tedavisinin oldukça iyi sonuç verdiğini belirterek, "Bir ilaçla tedavide sonuç alamazsak başka bir ilaca geçiyoruz. Hiç sonuç alamazsak plazma tedavisine başlıyoruz. Antikor verdiğimiz hastada enfeksiyon bir anda gerileyebiliyor. Şu anda tedaviler içerisinde en iyi seçeneklerden bir tanesi plazma tedavisi" dedi
'Bu ağır bir virüs'
Karabay, koronavirüslerin önceleri sadece nezleye neden olduğunu, zaman içerisinde geçirdiği 2003'deki SARS ve 2012'deki MERS gibi mutasyonlarla 2019'a gelindiğinde korona pandemisine neden olduğunu anlattı. Karabay, "Koronavirüs öksürük ve hapşırık sonucu ortaya çıkabilen damlacıklarla 1 metre öteye yayılabiliyor. Kısa bir zaman diliminden sonra yere çöküyor. Dolayısıyla virüsü örneğin 10 dakika önce ortamda bulunan bir kişiden alamazsınız.
Bu virüs ağır olduğu için çok kısa süre içinde yere çöküyor. Virüslü olan birisi masaya ya da herhangi bir zemine virüsü yaydığında virüs bu zeminlere de çökebildiğinden, temas yoluyla bulaşması çok fazla. Virüsten korunmak konusunda da çok özel bir işlem yapmadığımız sürece cerrahi maske yeterlidir. N95 maske ise biraz ileri seviyededir, özel işlemlerde kullanılır. Dezenfeksiyon konusunda da ayrıca elinizi yıkama imkanı bulamazsanız her yerde ulaşabileceğimiz kolonya var. Virüslü bir zemine temas ettiğinizi düşünüyorsanız elinizi ağzınıza ve yüzünüze götürmeden önce hemen dezenfekte edin. Başlangıçta 1 kişi 6 kişiyi enfekte edebiliyordu. Şu anda ise 1 kişinin 2 kişiyi enfekte etmesi seviyesine düştü. Yapabileceğimiz şey ise kalabalığa girmemek. Bu çok kurtarıcı ve çok önemli bir konu" dedi.
Ramazan'da sosyal mesafeye dikkat
Ramazan ayı içerisinde kalabalık ortamlara ara vermek gerektiğine dikkat çeken Karabay, "Türkler olarak Ramazan ayınca sohbet ile yemek yemeyi çok seviyoruz. Burada aman ha diyoruz. Lütfen yemek yerken sadece yemeğinizi yiyin ve aranızdaki 1 metreyi koruyun. Kliniğimizden örnek veriyorum, 1 metreyi koruduğumuz hiçbir grupta arkadaşlarımız enfekte olmadı. En sevdiğimizden koronavirüs alabiliriz. 1 metrelik sosyal mesafeyi yakınlarımızla da korumamız gerekiyor. Bir genç bir yaşlıdan alırsa sorun yok, ancak bir yaşlı en sevdiği torunundan bu virüsü alırsa büyük sorun. Sevgimizi bu zamanlarda onlara sarılmayarak göstermeliyiz" diye konuştu.
'Her gün yeni şeyler öğreniyoruz'
Koronavirüs enfeksiyonu konusunda bağışıklık ve genetik yatkınlık konularında da bilgi veren Karabay, "Virüs bir anahtar ise o virüsün vücudumuzda gireceği bir kilit olması gerekiyor. Buna reseptör diyoruz. Bazı insanlarda bu kilit, yani reseptör bulunmuyor ancak o anahtar yani virüs hep bulunuyor. Reseptör yoksa virüsü alıyorsunuz ancak sizde hastalık başlamıyor. Ama virüsü başkalarına bulaştırmaya devam edebiliyorsunuz. Genetik olarak bazı insanlar bu virüsü ilerletmeye yatkın değil. Bağışıklık dediğimiz olay yaşa bağlı olarak düşüyor.
Vücudumuzda 't lenfosit' dediğimiz, mikropları öldüren hücreleri yani askerleri üreten timüs bezimiz var. Timüs bezi 20 yaşındayken bir yumruk büyüklüğündedir, 60 yaşındayken ceviz büyüklüğüne düşer, 80 yaş ve üstündeyken ise pirinç tanesi büyüklüğündedir. Buna bağlı olarak da saldığı t lenfosit, yani asker hücre sayısı oldukça düşer. Bağışıklık konusunda biz de yeni yayınlanan verilerle her gün yeni şeyler öğreniyoruz" dedi. İHA
Koronavirüsün tarihçesi ile ilgili bilgi veren Karabay, koronavirüs ile ilgili uygulanan plazma tedavisinin oldukça iyi sonuç verdiğini belirterek, "Bir ilaçla tedavide sonuç alamazsak başka bir ilaca geçiyoruz. Hiç sonuç alamazsak plazma tedavisine başlıyoruz. Antikor verdiğimiz hastada enfeksiyon bir anda gerileyebiliyor. Şu anda tedaviler içerisinde en iyi seçeneklerden bir tanesi plazma tedavisi" dedi
'Bu ağır bir virüs'
Karabay, koronavirüslerin önceleri sadece nezleye neden olduğunu, zaman içerisinde geçirdiği 2003'deki SARS ve 2012'deki MERS gibi mutasyonlarla 2019'a gelindiğinde korona pandemisine neden olduğunu anlattı. Karabay, "Koronavirüs öksürük ve hapşırık sonucu ortaya çıkabilen damlacıklarla 1 metre öteye yayılabiliyor. Kısa bir zaman diliminden sonra yere çöküyor. Dolayısıyla virüsü örneğin 10 dakika önce ortamda bulunan bir kişiden alamazsınız.
Bu virüs ağır olduğu için çok kısa süre içinde yere çöküyor. Virüslü olan birisi masaya ya da herhangi bir zemine virüsü yaydığında virüs bu zeminlere de çökebildiğinden, temas yoluyla bulaşması çok fazla. Virüsten korunmak konusunda da çok özel bir işlem yapmadığımız sürece cerrahi maske yeterlidir. N95 maske ise biraz ileri seviyededir, özel işlemlerde kullanılır. Dezenfeksiyon konusunda da ayrıca elinizi yıkama imkanı bulamazsanız her yerde ulaşabileceğimiz kolonya var. Virüslü bir zemine temas ettiğinizi düşünüyorsanız elinizi ağzınıza ve yüzünüze götürmeden önce hemen dezenfekte edin. Başlangıçta 1 kişi 6 kişiyi enfekte edebiliyordu. Şu anda ise 1 kişinin 2 kişiyi enfekte etmesi seviyesine düştü. Yapabileceğimiz şey ise kalabalığa girmemek. Bu çok kurtarıcı ve çok önemli bir konu" dedi.
Ramazan'da sosyal mesafeye dikkat
Ramazan ayı içerisinde kalabalık ortamlara ara vermek gerektiğine dikkat çeken Karabay, "Türkler olarak Ramazan ayınca sohbet ile yemek yemeyi çok seviyoruz. Burada aman ha diyoruz. Lütfen yemek yerken sadece yemeğinizi yiyin ve aranızdaki 1 metreyi koruyun. Kliniğimizden örnek veriyorum, 1 metreyi koruduğumuz hiçbir grupta arkadaşlarımız enfekte olmadı. En sevdiğimizden koronavirüs alabiliriz. 1 metrelik sosyal mesafeyi yakınlarımızla da korumamız gerekiyor. Bir genç bir yaşlıdan alırsa sorun yok, ancak bir yaşlı en sevdiği torunundan bu virüsü alırsa büyük sorun. Sevgimizi bu zamanlarda onlara sarılmayarak göstermeliyiz" diye konuştu.
'Her gün yeni şeyler öğreniyoruz'
Koronavirüs enfeksiyonu konusunda bağışıklık ve genetik yatkınlık konularında da bilgi veren Karabay, "Virüs bir anahtar ise o virüsün vücudumuzda gireceği bir kilit olması gerekiyor. Buna reseptör diyoruz. Bazı insanlarda bu kilit, yani reseptör bulunmuyor ancak o anahtar yani virüs hep bulunuyor. Reseptör yoksa virüsü alıyorsunuz ancak sizde hastalık başlamıyor. Ama virüsü başkalarına bulaştırmaya devam edebiliyorsunuz. Genetik olarak bazı insanlar bu virüsü ilerletmeye yatkın değil. Bağışıklık dediğimiz olay yaşa bağlı olarak düşüyor.
Vücudumuzda 't lenfosit' dediğimiz, mikropları öldüren hücreleri yani askerleri üreten timüs bezimiz var. Timüs bezi 20 yaşındayken bir yumruk büyüklüğündedir, 60 yaşındayken ceviz büyüklüğüne düşer, 80 yaş ve üstündeyken ise pirinç tanesi büyüklüğündedir. Buna bağlı olarak da saldığı t lenfosit, yani asker hücre sayısı oldukça düşer. Bağışıklık konusunda biz de yeni yayınlanan verilerle her gün yeni şeyler öğreniyoruz" dedi. İHA
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.