Pişmanlık tövbedir
Varlıklar içerisinde insan, çok farklı bir mevkie sahiptir. Melek, Şeytan ve hayvan… Hiçbir yaratık ne onun konumuna erişebilir, ne de yüklendiği misyonu yerine getirebilir
11.12.2024 18:11:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Varlıklar içerisinde insan, çok farklı bir mevkie sahiptir. Melek, Şeytan ve hayvan… Hiçbir yaratık ne onun konumuna erişebilir, ne de yüklendiği misyonu yerine getirebilir.
İnsan, maddeyi kuşatmaya çalışan akıl ve iradesinin yanında, onlardan ayrı olmaksızın mânâya kucak açan gönül ve ruh cephesiyle dikkatleri üzerine çeker. Onun dışındaki hiçbir varlıkta bu kemâl ve üstünlüğü görmek mümkün olmaz.
Diğer taraftan, insanın sadece iyiliğe dönük olan cephesi değil, kötülüğe yönelik tarafı da hayret vericidir. Zira Allah'ın rahmet, mağfiret ve gazap sıfatlarını celbeden daha çok bu yönüdür.
Günah ve isyan insandaki akıl ve iradeyle ilgili bir fenomendir. Hatta Hz. Âdem (a.s.) ve Havva annemizin, "Bu ağaca yaklaşmayın" İlâhî hitabına rağmen "yasaklanmış ağaçtan" gıdalanmaları; insan iradesinin ortaya çıkışı; ardından tevbe ve bağışlanma müjdesinin insan fıtratıyla münasebeti bakımından dikkat çekici noktalardır.
Çünkü bu ilk örnekle birlikte, insan fıtratının, zıtları kendinde cem eden bir mahiyeti de tespit edilmiş olur. Gülmeyi-ağlamayı, sevinci-üzüntüyü, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini, günahı ve tövbeyi kendinde barındıran insan, adeta âlemdeki zıtlıkların büzülmüş, küçültülmüş ve özenle paketlenmiş bir hâlidir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip tevbe eden, Allah'ın da bağışladığı başka bir kavim getirirdi."
İnsanın şerre dönük cephesinde en çok karşılaştığı olgulardan biri günahtır. Günah; mü'minin Rabb'iyle olan bağlarındaki gevşeklik iken, küfür; bu bağların kopmasıdır.
Şüphesiz insan, günah işlemekle çıkışı olmayan bir yola girmiş olmaz. Zira tövbe en büyük kurtuluş ve çıkış kapısıdır. Fakat küfürden sonra belki en tehlikeli durum, nefsin kişiyi tövbe kapısından uzak, pişmanlık duygusundan yoksun bırakmasıdır.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Pişmanlık tevbedir."
Bir başka hadis-i şerifte ise; "Ey insanlar! Daha ölmeden evvel Hak Teâlâ'ya tevbe ediniz, işlediğiniz günahlardan dolayı pişman olunuz" buyuruyor.
Tevbe pişmanlıktır. Pişmanlığın özü ise Hakk'ın değerini bilmek, ve O'nu üstün tutmaktır. Tevbe kapısından giren kul, Hakk'ın yüceliğini itiraf eder.
Birçok âyet-i kerime meselenin ehemmiyetini ortaya koyar:
"… (Ey mü'minler!) Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz."
"Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabb'iniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve O'nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nurları aydınlatıp gider de, 'Ey Rabb'imiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü Sen her şeye kâdirsin' derler."
"Ey kavmim! Rabb'inizden bağış dileyin; sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin."
Tevbe ve istiğfara yanaşmamak, kişinin Allah'ın rahmetinden kendine açılan kapıları kapatmasıdır. Ferdin dünya ve âhiret hayatını altüst edecek derecede korkunç bir tehlikenin habercisidir.
Son nefes ânına kadar Cenâb-ı Hakk'ın rahmet kapısı tevbe eden kulları için açıktır.
"Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir."
"Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca, 'Ben şimdi tevbe ettim' diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır."
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) buyuruyor ki: Hz. Allah, bir kulun can çekişmeye başlamazdan önceki tevbesini kabul eder."
Mü'min günahlarında ısrar etmediği gibi, Allah'tan da ümidini kesmez. Bilir ki O'ndan başka günahları temizleyecek, kulunu arındıracak yoktur.
İnsan, maddeyi kuşatmaya çalışan akıl ve iradesinin yanında, onlardan ayrı olmaksızın mânâya kucak açan gönül ve ruh cephesiyle dikkatleri üzerine çeker. Onun dışındaki hiçbir varlıkta bu kemâl ve üstünlüğü görmek mümkün olmaz.
Diğer taraftan, insanın sadece iyiliğe dönük olan cephesi değil, kötülüğe yönelik tarafı da hayret vericidir. Zira Allah'ın rahmet, mağfiret ve gazap sıfatlarını celbeden daha çok bu yönüdür.
Günah ve isyan insandaki akıl ve iradeyle ilgili bir fenomendir. Hatta Hz. Âdem (a.s.) ve Havva annemizin, "Bu ağaca yaklaşmayın" İlâhî hitabına rağmen "yasaklanmış ağaçtan" gıdalanmaları; insan iradesinin ortaya çıkışı; ardından tevbe ve bağışlanma müjdesinin insan fıtratıyla münasebeti bakımından dikkat çekici noktalardır.
Çünkü bu ilk örnekle birlikte, insan fıtratının, zıtları kendinde cem eden bir mahiyeti de tespit edilmiş olur. Gülmeyi-ağlamayı, sevinci-üzüntüyü, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini, günahı ve tövbeyi kendinde barındıran insan, adeta âlemdeki zıtlıkların büzülmüş, küçültülmüş ve özenle paketlenmiş bir hâlidir.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip tevbe eden, Allah'ın da bağışladığı başka bir kavim getirirdi."
İnsanın şerre dönük cephesinde en çok karşılaştığı olgulardan biri günahtır. Günah; mü'minin Rabb'iyle olan bağlarındaki gevşeklik iken, küfür; bu bağların kopmasıdır.
Şüphesiz insan, günah işlemekle çıkışı olmayan bir yola girmiş olmaz. Zira tövbe en büyük kurtuluş ve çıkış kapısıdır. Fakat küfürden sonra belki en tehlikeli durum, nefsin kişiyi tövbe kapısından uzak, pişmanlık duygusundan yoksun bırakmasıdır.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Pişmanlık tevbedir."
Bir başka hadis-i şerifte ise; "Ey insanlar! Daha ölmeden evvel Hak Teâlâ'ya tevbe ediniz, işlediğiniz günahlardan dolayı pişman olunuz" buyuruyor.
Tevbe pişmanlıktır. Pişmanlığın özü ise Hakk'ın değerini bilmek, ve O'nu üstün tutmaktır. Tevbe kapısından giren kul, Hakk'ın yüceliğini itiraf eder.
Birçok âyet-i kerime meselenin ehemmiyetini ortaya koyar:
"… (Ey mü'minler!) Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz."
"Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabb'iniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve O'nunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nurları aydınlatıp gider de, 'Ey Rabb'imiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü Sen her şeye kâdirsin' derler."
"Ey kavmim! Rabb'inizden bağış dileyin; sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin."
Tevbe ve istiğfara yanaşmamak, kişinin Allah'ın rahmetinden kendine açılan kapıları kapatmasıdır. Ferdin dünya ve âhiret hayatını altüst edecek derecede korkunç bir tehlikenin habercisidir.
Son nefes ânına kadar Cenâb-ı Hakk'ın rahmet kapısı tevbe eden kulları için açıktır.
"Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir."
"Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca, 'Ben şimdi tevbe ettim' diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır."
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) buyuruyor ki: Hz. Allah, bir kulun can çekişmeye başlamazdan önceki tevbesini kabul eder."
Mü'min günahlarında ısrar etmediği gibi, Allah'tan da ümidini kesmez. Bilir ki O'ndan başka günahları temizleyecek, kulunu arındıracak yoktur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.