Yüce Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) tarafından "başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat" diye nitelenen Mübarek Ramazan-ı Şerif ayına erişmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Tutulacak oruçlarla, kılınacak teravihlerle, okunacak mukabelelerle farklı bir rahmet ikliminin yaşanacağı bu günlerin her anını gayet iyi değerlendirmek hepimizin kârına bir gelişme olacaktır.
Gerek bölgedeki (komşumuz Suriye'de) gelişmeler gerek hava şartlarının gayet sıcak geçmesi şüphesiz bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Ancak unutulmaması gereken en önemli unsur, Yüce Rabbimizin imtihan sırdır. Allah (c.c.) kulunu soğukta da sıcakta da darlıkta da bollukta da yoklukta da varlıkta da imtihan eder. Biz kullarından da sabır ve teslimiyet ister.
Bizden istenen sıcak soğuk demeden, Allah'a karşı kulluk görevimizi yerine getirmektir. Nimet, şükür ve mükâfat dengesinde asla bir şaşma olmaz.
Günlerin uzun ve sıcak olması, alınacak rahmet ve sevap çokluğuyla dengelenecektir.
Zilzal suresi 7. ayette bu gerçek dile getirilmiştir; "Kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa, onu görecektir." Demek ki ne kadar hayır işlersek o kadar sevapla dengelenecektir. Yüce Allah, kimsenin emeğini zayi etmeyeceği gibi karşılıksız da koymayacağına söz vermektedir.
Belki de bu uzun ve sıcak günlerde alınan sevapların miktarını anlayabilsek ömrümüzün böylece geçmesini isteyecek konuma geliriz.
İmam Ali (a.s.) bu sırra işaret etmek için; "Bana sıcak ve uzun günlerde oruç tutmak daha sevimli gelmektedir" buyurmuştur. Bizler de bu günlerin kıymetini bilmeli, şikâyetçi olmadan memnuniyetle, aşkla ve sabırla ibadetlerimizi yerine getirmeye çalışmalıyız.
Dinler arası diyalog, medeniyetler ittifakı, maskeleri altında İslam dininin esaslarını sulandırmak üzere ortaya atılan Ilımlı İslam projesi Müslümanların başına bela olduktan sonra ibadet ve kulluktaki nükte yavaş yavaş ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Her ibadetin içinde saklı olan sırlar da böylece yok olmaya yüz tutmaktadır.
Yeni icat fetvalarla neredeyse orucun bozulmasının imkânsız hale geldiği, hükümlerin sulandıkça sulandığı dönemlerden geçiyoruz. Son günlerde bir de oruç hapı, iftar hapı, sahur hapı, gibi bazı haplarla açlık susuzluk çekmeden oruç tutmanın yolu dahi açıldı. Yakında uyku seanslarıyla oruçlar da gündeme gelirse hiç şaşmayın. Sahurda uyuyup, iftarda uyaracak ilaçlar, uyku odaları v.s. şeyler...
Nerede kaldı orucun sosyal boyutu? Nerede kaldı aç kalarak açların, susuzluk yaşarak susuzların, kimsesizlerin halini tefekkür edebilmek? İlahi yarabbi ne günlere ne hallere kaldık. Sen sonumuzu hayreyle…
Gerek bölgedeki (komşumuz Suriye'de) gelişmeler gerek hava şartlarının gayet sıcak geçmesi şüphesiz bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Ancak unutulmaması gereken en önemli unsur, Yüce Rabbimizin imtihan sırdır. Allah (c.c.) kulunu soğukta da sıcakta da darlıkta da bollukta da yoklukta da varlıkta da imtihan eder. Biz kullarından da sabır ve teslimiyet ister.
Bizden istenen sıcak soğuk demeden, Allah'a karşı kulluk görevimizi yerine getirmektir. Nimet, şükür ve mükâfat dengesinde asla bir şaşma olmaz.
Günlerin uzun ve sıcak olması, alınacak rahmet ve sevap çokluğuyla dengelenecektir.
Zilzal suresi 7. ayette bu gerçek dile getirilmiştir; "Kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa, onu görecektir." Demek ki ne kadar hayır işlersek o kadar sevapla dengelenecektir. Yüce Allah, kimsenin emeğini zayi etmeyeceği gibi karşılıksız da koymayacağına söz vermektedir.
Belki de bu uzun ve sıcak günlerde alınan sevapların miktarını anlayabilsek ömrümüzün böylece geçmesini isteyecek konuma geliriz.
İmam Ali (a.s.) bu sırra işaret etmek için; "Bana sıcak ve uzun günlerde oruç tutmak daha sevimli gelmektedir" buyurmuştur. Bizler de bu günlerin kıymetini bilmeli, şikâyetçi olmadan memnuniyetle, aşkla ve sabırla ibadetlerimizi yerine getirmeye çalışmalıyız.
Dinler arası diyalog, medeniyetler ittifakı, maskeleri altında İslam dininin esaslarını sulandırmak üzere ortaya atılan Ilımlı İslam projesi Müslümanların başına bela olduktan sonra ibadet ve kulluktaki nükte yavaş yavaş ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Her ibadetin içinde saklı olan sırlar da böylece yok olmaya yüz tutmaktadır.
Yeni icat fetvalarla neredeyse orucun bozulmasının imkânsız hale geldiği, hükümlerin sulandıkça sulandığı dönemlerden geçiyoruz. Son günlerde bir de oruç hapı, iftar hapı, sahur hapı, gibi bazı haplarla açlık susuzluk çekmeden oruç tutmanın yolu dahi açıldı. Yakında uyku seanslarıyla oruçlar da gündeme gelirse hiç şaşmayın. Sahurda uyuyup, iftarda uyaracak ilaçlar, uyku odaları v.s. şeyler...
Nerede kaldı orucun sosyal boyutu? Nerede kaldı aç kalarak açların, susuzluk yaşarak susuzların, kimsesizlerin halini tefekkür edebilmek? İlahi yarabbi ne günlere ne hallere kaldık. Sen sonumuzu hayreyle…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025