Bursa tüccarlarından Hoca Kâsım, Emîr Sultan'a bir sarık hediye etti. O da, tüccâra bir miktâr para verdi.
Hoca Kâsım, o parayı alarak kesesine koydu ve çarşıda gezerken, otuz bin dirheme satılan büyük bir elmas gördü. Onu almak istedi, fakat kesesinde o kadar çok para olmadığını bildiği için üzüldü. Sonra aklına, kesesindeki paraları saymak geldi. Paraları sayınca, otuz bin dirhemden fazla olduğunu hayretle gördü. Hemen o elması aldı. Aynı gün elmastan anlayan bir yabancı, o elmasa yüz otuz bin dirhem verince, Hoca Kâsım yabancıya elması sattı. Bunun Emîr Sultan'ın bir kerâmeti olduğunu anlayan Hoca Kâsım, Emîr Sultan için bir dergâh yaptırdı.Sarı Yûsuf şöyle anlatır: "Bir gün Bursa'da, Emîr Sultan'ın huzûrunda oturuyorduk. O ânda aniden uykum geldi. Öyle ki, göz kapaklarımı kaldıramıyordum. Durumu fark eden Emîr Sultan; "Biraz uyu!" diyerek bana izin verdi. Ben de uyudum. Bir süre sonra korkulu bir rüyâ görerek uyandım. Emîr Sultan'ın elinde bir kalkan vardı. Tekrar uyuya kaldım. Yine korkulu bir rüyâ görerek uyandım. Emîr Sultan'ın elinde aynı kalkan duruyordu. Uykum kaçtı ve merakla Emîr Sultan'a kalkanı neden tuttuklarını sordum. Emîr Sultan şöyle cevap verdi: "Kırım'da bizi seven bir zât var. Şu ânda gönlümüze yönelmişti. Bu meclisde uyumandan hâtırı incindi. Sana doğru ok attı. Ben de kalkanla engel oldum. Yine attı, tekrar oka mâni oldum. Sonra o, senin bizim müsâdemizle uyuduğunu anlayınca, pişman olup, okun sana değmediğine şükretti".
Hoca Kâsım, o parayı alarak kesesine koydu ve çarşıda gezerken, otuz bin dirheme satılan büyük bir elmas gördü. Onu almak istedi, fakat kesesinde o kadar çok para olmadığını bildiği için üzüldü. Sonra aklına, kesesindeki paraları saymak geldi. Paraları sayınca, otuz bin dirhemden fazla olduğunu hayretle gördü. Hemen o elması aldı. Aynı gün elmastan anlayan bir yabancı, o elmasa yüz otuz bin dirhem verince, Hoca Kâsım yabancıya elması sattı. Bunun Emîr Sultan'ın bir kerâmeti olduğunu anlayan Hoca Kâsım, Emîr Sultan için bir dergâh yaptırdı.Sarı Yûsuf şöyle anlatır: "Bir gün Bursa'da, Emîr Sultan'ın huzûrunda oturuyorduk. O ânda aniden uykum geldi. Öyle ki, göz kapaklarımı kaldıramıyordum. Durumu fark eden Emîr Sultan; "Biraz uyu!" diyerek bana izin verdi. Ben de uyudum. Bir süre sonra korkulu bir rüyâ görerek uyandım. Emîr Sultan'ın elinde bir kalkan vardı. Tekrar uyuya kaldım. Yine korkulu bir rüyâ görerek uyandım. Emîr Sultan'ın elinde aynı kalkan duruyordu. Uykum kaçtı ve merakla Emîr Sultan'a kalkanı neden tuttuklarını sordum. Emîr Sultan şöyle cevap verdi: "Kırım'da bizi seven bir zât var. Şu ânda gönlümüze yönelmişti. Bu meclisde uyumandan hâtırı incindi. Sana doğru ok attı. Ben de kalkanla engel oldum. Yine attı, tekrar oka mâni oldum. Sonra o, senin bizim müsâdemizle uyuduğunu anlayınca, pişman olup, okun sana değmediğine şükretti".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.


















































































