Abdülkadir Geylani hazretlerini gören tesiri altında kalır, mübârek biri olduğunu hisseder, kalbi katı ise, yumuşardı. Cumâ günleri câmiye giderken, halk onu görmek için sokakları doldururdu. Kendisi hakkında kötülük düşünene merhamet eder, onun iyiliğini isterdi.Gavsülâzam, Medîne-i münevvereden Bağdad- Dârüsselâma gelirken, yolda hırsızlardan birine rastladı. Hırsız soyacak adam arıyordu. Gavsülâzam ona; "Sen kimsin?" buyurdu. Hırsız; "Ben çölde yaşıyanlardanım." dedi. Gavsülâzam ona, isminin mâsiyet, günah mürekkebi ile yazılmış olduğunu açıkladı. Hırsızın kalbinden, bu heybet ve azamet sâhibi kişinin Gavsülâzam olması muhtemeldir düşüncesi geçti. Hırsızın kalbinden geçeni kendisine söyledi ve; "Evet, ben Abdülkâdir'im" buyurdu. Hırsız, derhal mübârek ayaklarına kapandı ve dilinden; "Ey Seyyid Abdülkâdir! Allah için bana bir ihsânda bulun!" sözleri çıktı. Gavsülâzam, hâline acıdı ve kabinin düzeltilmesi için, Allahü teâlâya duâ etti. Hitab geldi; "Ey Gavsülâzam, hırsızı doğru yola ulaştır. Onu sevgililer hidâyetine irşâd eyle, onu kutublardan biri eyle!" Hırsız, eşsiz teveccühleri ile kutublardan oldu.